Korona Günleri’nde Selim Badur, Türkiye’de yayınlanan iki araştırmayı ve çeşitli ülkelerden son gelişmelere yer verdi.
(15 Haziran 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)
Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.
Selim Badur: Günaydın, merhabalar.
Özdeş Özbay: Günaydın
SB: İyi haftalar diliyorum ve şimdiden Ali Bilge ile yapacağınız 15-16 Haziran olayları programını merakla beklediğimi de belirteyim.
ÖM: Evet saat 9’da
SB: İki tane yazıyla başlayayım bugün söyleyeceklerime birincisi JAMA Dergisinde Howard Boshner isimli bir araştırıcı ‘Unutulmayacak Yıl 2020’ diye başlayan bir yazı; pandemiden başlayıp George Loyd’un öldürülmesi ve ondan sonra olan olaylar, bu gerçekten tarihe damgasını vuran unutulmayacak bir yıl diye bir yazı, ikincisi Lancet’de çıktı, bunun yazarı James Müller, David Nathan, onlar da 3 büyük tehlikeden bahsediyorlar 21. yüzyılda, bir tanesi iklim krizi …
ÖM: Bir kopma oldu gene galiba? 3 temel tehlikeden bahsediyordunuz, ilki iklim krizi dediniz.
SB: Evet iklim krizi, nükleer savaş riski ve pandemilere yol açan enfeksiyon hastalıkları. Bunların en görünürü, insanların dikkate alıp ürktükleri belki enfeksiyon hastalıkları ama hem nükleer savaş hem de iklim krizi çok daha önemli diyen bir yazı. Dünyada olup bitenlere hafta sonu baktığımızda, virüsle ilgili yapılan çalışmalara değineceğim ama bir kere Şili’de Sağlık Bakanı istifa etti. San Diago bölgesinde hasta yataklarından yoğun bakım ünitelerine kadar %100 dolmuş. “Covid’e karşı mücadelede bu aşamada yeni bir lidere ihtiyaç var” diyen 66 yaşındaki doktor ve Jay Manalish isimli hekim bakan ki başkan Sebastian Pinera’nın büyük destekçisiydi, görevinden ayrılıyor “yeni bir lidere ihtiyaç var ben bırakayım, yapamadım” diyor. Aslında iyimser birtakım yorumlarıyla anılacak, örneğin “mutasyon olunca kötü olur deniyor, belki de mutasyon olunca virüs iyi bir virüse dönüşür” gibi iyimser birtakım söylevleri, demeçleri vardı. 3 ülkeden hiç de iç açıcı olmayan sonuçlar geliyor, bir tanesi Çin, Çin’de salgın sıçrama yaptı, 57 yeni olgu var ve bu olgular nedeniyle 11 bölge yerleşim birimi tam karantinaya alınmıştı. Bu sabah itibariyle bunlara 10 bölge daha eklendi Pekin’de.
ÖM: Gene kopma oldu yanılmıyorsam, Pekin’de büyük bir tekrar karantina dönemine geçilmiş olduğunu da belirtiyor gazeteler. Bu sabahki olayı Selim Badur’dan şimdi duyduk. Bu pandemi Çin’de başlamıştı, şimdi tekrar Çin’de belli bölgelerin karantina altına alınması bayağı ciddi bir sorun yaratıyor diye düşünebiliriz sanıyorum.
ÖÖ: Belki de fazla bahsetme zamanı bulamadık, Türkiye’de Cuma 1000’den fazla vaka görünmüştü, 1500’e çıktı dün. Türkiye’deki bu yayılmanın daha çok Anadolu’daki illerde olduğu ortaya çıkıyor. Konya’da bütün hastaneler pandemi hastanesi ilan edilmiş, Diyarbakır’da çok ciddi, sadece cuma günü 500 vaka birden yani vakaların yarısı Diyarbakır’da çıkmıştı, İstanbul’dan Anadolu’ya doğru zaten şehirler açıldığında 2 milyon kişinin geçtiğini Hürriyet haber yapmıştı. Sanırım bunun etkilerini de birazcık yaşıyoruz.
SB: Pakistan’da haziran sonuna dek olgu sayısı ikiye katladı ve ay sonunda 1 milyonu bulur diye bakanlık yetkilileri açıklama yaptı. Ülkede 1 milyon olgu oldukça fazla, şu anda 140 bin olgu var. İran’da ölüm oranlarına baktığımızda hafta sonu itibariyle en yüksek ölüm oranı bildirildi. Bunlar gelişmekte olan ülkelerin bizim coğrafyamızın sayısal değerleri. Bakıyorsunuz kuzey ülkelerine, İskandinav ülkelerine 100 bin de ölüm oranları Finlandiya 5.7, Norveç’te 4.4, Danimarka’da 9.9, İsveç’te 45’e dayanıyor. Diğer komşu ülkelerin 5-6 misli, bu nedenle de Danimarka, Norveç, Finlandiya ve İsveç’le sınırını tam kapatmış artık hiçbir şekilde geçiş olmadığı gibi açmaya da niyetleri yok, çok sıkı denetliyorlar.
Avrupa’da Şengen bölgesi dışındaki ülkelerden giriş kararını aradaki dolaşımı temmuz ayına kadar erteledi, alacağı kararı Temmuz’da açıklayacağını söyledi. Dün, pazar günü Fransa’da Başkan Emanuel Macron konuştu ve 22 Haziran’da tüm okulların açılacağını ve okullara gidişin zorunlu olacağını, yani “bir dönem isteyen yollasın çocuklarını” diyorlardı. Bütün bunlar dünyada olup bitenler. Şimdi Türkiye’ye ait ilginç bir rapor Sarkaç sitesinde yayınlandı, Bilim Akademisi’nin sitesinde. Ebru Voyvoda ve Erinç Yeldan isimli iki araştırıcı ekonomik açıdan bu salgını değerlendirmişler ve IMF’nin 2020 Nisan ayında yaptığı World Economic Outlook raporunda dünya ekonomisinin %3 gerileyeceğini, dünya ekonomisinin büyüme tahminleri incelendiğinde ise toplam %6,3’lük bir düşme olacağını söylüyorlar. Böyle başlayan incelemelerin Türkiye ekonomisinde olup bitecekleri öngören matematik modellemelerle ilerliyor. Yine bu rapora göre “covid-19 krizini yüzünden Türkiye de 2020 yılında %5 daralma içine sürüklenecek ve işsizlik %14-15 oranlarına çıkacak” diyor. Raporda bu şekilde belirtilmiş oran, kendileri yaptıkları projeksiyon çalışmasında ise işsizliğin çok daha yüksek oranlara, %30’lara varacağını söylüyorlar, bu oldukça yüksek bir oran. Salgınla mücadele sırasında birtakım sektörlerde örneğin havayolu taşımacılığı, konaklama, yiyecek hizmetleri ve turizm gibi alanlarda daralma %61 oranında, bu çok büyük bir oran tabii. Bunun gibi olumsuzluklar var.
Bir diğer inceleme de Yetkin Reports sitesinde Nuriye Ortaylı tarafından yayınlanmış. Yazısında çok haklı olarak her akşam yeşil bir tablo ile verilen bakanlık bildirimleri, covid-19’la ilgili bildirimlere değiniyor. Diyorlar ki yapılan test sayısı şu kadar, ama bu test kimlere yapılıyor? Hastalık belirtisi gösterenlere mi yapılıyor, ilk kez negatif çıktığı için tekrarlanan testler mi bunlar? İyileşmiş olup da taburcu olmak için yapılan testler mi? Bu amaç belirtilmiyor, bir de hangi illerde, hangi yaş gruplarında hastalık görülmekte? Bu bilgileri de bilmiyoruz. Yaptıkları bir çalışma ‘Hayat eve sığar’ uygulamasıyla bazı verileri incelemiş bir grup halk sağlıkçı. Örneğin İstanbul’da Nisan sonunda Kadıköy başta olmak üzere bazı semtlerde çok büyük yoğunluk varken haziran ayının başında Kadıköy ve Beşiktaş’ın ilçelerinde oldukça önemli boyutlarda bir azalma olduğu, buna karşılık Esenyurt, Zeytinburnu ve Ümraniye’de büyük sayısal değerlere ulaşıldığını söylüyorlar. Yine Ortaylı’nın yazısında yaşlı bakımevlerindeki verilerine değinilmediğini, her ne kadar batı ülkelerinde, örneğin Avrupa ülkelerinde, Belçika’da, Fransa’da bu bakımevlerinde kaybedilen olguların çok yüksek oranda olduğunu biliyorsak da, Türkiye’de bakımevlerinde ne olup bittiğini bilmediğimizin altını çizmişler. İlginç bir nokta, John Hopkins Üniversitesi’nde Steve Hank isimli araştırıcı bir yazı yazdı ve Financial Times da bu yazıyı aldı. Burada ölüm oranlarını verirken iki ülke, Türkiye ve Çin için “rakamlarına güvenilmez” ibaresi var. Bu da hiç hoş bir şey değil,
ÖM: Nerede çıkmış bu dediniz?
SB: Prof. Steve Hank, John Hopkins Üniversitesi’nden, Financial Times’da çıktı bu tablo, orada gördüm. Garip bir şey: her şeyi paylaşıyoruz diye bir bakan üstelik kendisi çıkarak televizyona ama yurt dışına yansıması pek öyle olmuyor. Hafta sonu yayınlanan yazılarda iki önemli nokta var, bir tanesi sars Covid nörolojik bulguları veya nörolojik komplikasyonları diyelim. Sinir sisteminde nelere yol açtığı konusunda 2 yazı çıktı peş peşe; ilki Lancet’te Microbes dergisinde. Nörolojik semptomlar baş ağrısından başlıyor, zihin bulanıklığına ve koku alma duyusunun kaybına kadar; bu durumu, beyinde yaptığı hasarı, 18 yaşamını yitiren kişinin beyin otopsilerini incelemişler; böyle bir araştırmada benzer bir konu beyin omurilik sıvısında virüsü arıyorlar ama orada bulamamışlar. Nükleer düzeyde ise Zank ve arkadaşları bu virüsün dışarıya doğru olan çıkıntısı ki buna spike ya da S proteini diyoruz, burada bildik bir mutasyon vardı, 614. Bölgede aspartik asitin glisine dönüşümüyle oluşan 614. bölgede. Bu bölgede oluşacak mutasyonlar önemli. Çünkü burada olacak mutasyon virüsün hedef aldığı hücreye tutunma bölgesini ilgilendiriyor; aynı zamanda oluşan antikorlar, ağırlıklı olarak bu bölgeye karşı oluşuyorlar veya burada bir değişim, bir mutasyon olursa ileride hazırlanacak aşının bile etkisi değişebilir, etkisini farklılaştırabilir diye değerlendiriyordu. Şimdi bu Zank ve arkadaşlarının çalışmasından ve hücre kültürlerine bakmışlar sadece ve bu bölgedeki mutasyonun aslında önemli olduğunu ve en azından hücre kültürlerinde mutasyon sonucunda bu bölgenin daha güçlü enfeksiyon yapan, daha ağır seyreden enfeksiyon yapan bir virüse dönüşebileceğini belirtiyorlar. Bu mutasyonlarla ilgili şimdiye dek hep iyimser birtakım yayınlar çıkıyordu, çok da önemli sonuçlara yol açmıyor bu mutasyonlar diye. Bu önemli bir bilgi, ilk defa böyle bir bu bölgedeki mutasyonun değişimi ki buna genetikçiler daha çok transformasyon diyorlar, mutasyon demiyorlar ama bu bölgeye ait ciddi bir sonuç doğurabilecek yazısı çıktı. Birtakım araştırmalarda virüsün kendisine değil virüsün algaçı yani reseptöründeki bazı bölgelerde mutasyon var mı? Eğer mutasyon varsa, değişim varsa o zaman farklı topluluklar belki daha dirençli olabilirler bu virüse karşı diye yazılar çıkıyor. Molecular Biology Dergisi’nde çıktı Diana Fun ve arkadaşları yayınladılar. Önemli bir farklılık yok, daha önce biliyorsunuz Afro Amerikalılar’da ve Çinliler’de farklılık var gibi bir yazı çıkmıştı, onunla çelişen bir yazı. Son olarak da aşılar konusuna değineyim. Aşılar konusunda da özellikle Önce Sağlık programında ağırladığımız Ümit Kartoğlu da değinmişti, aşıları hazırladık, her şey yolunda gitti, bu aşılar kime uygulanacak, nasıl dağıtılacak? Şimdi yavaş yavaş onun planları da yapılıyor, GAVI adlı bir kuruluş (The Global Alliance for Vaccines and Immunizations), özellikle gelişmekte olan ülkelere aşı dağıtımını yapan uluslararası bir kuruluş. GAVI’nin ağlarından yararlanarak bu işin gerçekleşebileceği konusunda planlar yapılmakta. Hafta başı için benim söyleyeceklerim bu kadar, çarşamba günü devam ederiz.
ÖM: Ben de 3 başlık ilave edeyim izninizle, bir tanesi Common Dreams’de gördüğümüz bir haber, Kings College London ve Avustralya Ulusal Üniversitesi’nin ortak bir araştırması. Tüyler ürpertici, covid-19 pandemisinin 1 milyardan fazla insanın dünyada yoksulluk içinde yaşayacağını belirtmişler tedbir alınmazsa “30 yıllık gelişmesi insanlığın bitti” diyorlar. Buna bakarız. Lancet Tıp Dergisi’nin editörü de İngiltere’nin koronavirüsle mücadelesinin bir kuşağın bilim politikasındaki en büyük başarısızlık olduğunu ilan etmiş Richard Horton bbc.com’dan. Bir de ABD’de bir hastanede 62 gün koronavirüs tedavisi gören hastaya 1.100 bin dolarlık fatura kesilmiş! Böyle de bir durum işte.
ÖÖ: Adam şey demiş zaten “hayatta kaldığıma sevinemiyorum” diye.
SB: Bir cümle ilave edeyim, aslında hatırlayacaksınız geçen hafta farklı konularda çıkan makaleler iki önemli dergiden Lancet ve New England’dan geri çekilmişti, aslında “bu geri çekmeler, bu yaşananlar bilime ve bilim insanlarına yapılan çalışmalara saygıyı nasıl etkileyecek, güvenirliği nasıl etkileyecek?” diye sormuştum. Bu konu üzerine fazla yazılıp çizilmiyor ama hani Lancet’in editörünün de sizin söylediğiniz haberde vurgulandığı gibi çok olumsuz bir şey, yani başarısızlık, güven sarsılması, bu herhalde önümüzdeki günlerde en azından konuşulacaktır diye düşünüyorum.
ÖM: Konuşmaya devam ederiz. Çok teşekkür ederiz, birazdan Ali Bilge’ye bağlanacağız.
SB: Ben teşekkür ederim, iyi yayınlar.
ÖÖ: Görüşmek üzere.
SB: Sağ olun, iyi yayınlar.