"Yaratılış itibarıyla kadınlar erkeklerle aynı terazide tartılamaz" görüşü, olsa olsa bir tür düşünce mahkumluğunun ürünü.
Herkese günaydın,
• Kadınlarla erkekler aynı terazide tartılamaz mı?
• Cinsiyetler arası fiziksel, nörolojik ve psikolojik farklar ne ifade eder?
• Cinsiyetçi söylemde mantık hataları.
Bu sabah, 4 Aralık 2018 Salı 09:30 Açık Bilinç’te konumuz: Kadın-Erkek-Fıtrat.
Geçmiş bir programda, kız ve erkek öğrencilerde bilişsel farklar ve cinsiyete dayalı ayrımcılık konusunu ele almıştık.
Bu kez, "Kadınlarla erkekler aynı terazide tartılamaz" iddiasını analitik bir yaklaşımla ve cinsiyet kaynaklı farklara dair bilimsel bulgular ışığında degerlendireceğiz.
Bu iddia nasıl bir akıl yürütmeye dayanıyor?
Beyin hacmi ve algıda farklılıktan ne sonuç çıkartılabilir?
Tarihten müzikal bir sayfayla başlayalım.
19. yüzyılın en ünlü bestecilerinden Felix Mendelssohn'un ablası Fanny Mendelssohn, 400'ün üzerinde bestesi olan ama hemen hiç tanınmayan bir müzisyen. Müzik tarihçileri, Fanny'nin Felix'ten daha büyük bir yetenek olduğunu yazıyorlar.
Felix, ailesi tarafından müzisyen olmak üzere yetiştirilirken, Fanny'nin müziğe ilgisi ancak zoraki bir hoşgörüyle karşılanıyor.
Babası Fanny'ye, kardeşinin profesyonel bir müzisyen olacağını, ama bir kadın olarak kendisinin müzikle en fazla hobi olarak ilgilenmesi gerektiğini öğütlüyor.
Fanny Mendelssohn hayatı boyunca müziği bırakmıyor, 400'den fazla beste yapıyor. Bu, bilinenlerin sayısı, çünkü eserlerinin bir kısmı kardeşi Felix'in adıyla yayınlanıyor. Pek çok eseri hayattayken gün yüzüne bile çıkamıyor.
Bütün bunların tek nedeni var: Fanny'nin kadın olması.
— / —
Bir örnek: Felix Mendelssohn'un bestesi olarak bilinen A majör "Paskalya Sonatı" aslında Fanny'nin bestesi. Ama bu ancak 2012'de kanıtlanıyor.
Duke Üniversitesi'ndeki icranın ardından eser 2017 Dünya Kadınlar Günü'nde uluslararası prömiyerini yapıyor.
"Paskalya Sonatı"nın izini süren Duke Üniv. müzikoloji doktora öğrencisi Angela Mace, yıllardır Felix Mendelssohn'a ait olduğu sanılarak dinlenilen eserin aslında Fanny Mendelssohn'un bestesi olduğunu nasıl keşfettiğini anlatıyor (İngilizce): A Musical Mystery Solved
— / —
Cinsiyet ayrımcılığı tartışmalarını öncelikle somut vak'alar üzerinden, kadınların kendi eserleriyle değerlendirmek, en doğrusu. Fanny Mendelssohn bu açıdan çarpıcı bir örnek.
Ziya Paşa'nın dediği gibi:
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”
Fakat biz yine lafa da bakalım.
Çünkü yaratıcı eserler vermek, çoğu zaman kişilere eğitim, aile ve toplum tarafından açılan alanlar ve tanınan fırsat eşitliğiyle mümkün.
Cinsiyet ayrımına dayanan iddia ve söylemler, işte bu tür alanların açılıp açılmamasında büyük rol oynuyor.
Bu çerçevede, ”Büyükle küçük aynı terazide tartılmaz" şeklinde ifade edilen erkek-kadın ayrımı iddiasını üç düzlemde incelemek istiyorum:
1. Aynı-lık ile eşit-lik ilişkisi.
2. Fiziksel (biyolojik) farklar.
3. Bilişsel (akılla ilgili) farklar.
— / —
1. Cinsiyet ayrımcılığı içeren iddialarda genellikle şöyle bir örtük akıl yürütme oluyor:
Aynı değil ==> Eşit değil.
Yani, kadın ve erkek arasında çeşitlik farklar olduğu için (neler olduğunu ayrıca inceleyeceğiz), onları eşit (veya denk) sayamayız.
Bu, haliyle, yanlış bir çıkarsama.
Aynı olan şeyler zaten birbirleriyle eşit olacaklardır. Bunda bilgilendirici bir yan yok.
Mantık terimleriyle söyleyecek olursak, boş ("vacuous") bir iddia.
Eşitlik (veya denklik) ilişkisini ilginç kılan, bu ilişkinin aynı olmayan şeyler arasında kurulabildiği durumlar.
Elbette her aynı olmayan iki şey birbirine eşit değildir. Ama bazı durumlarda bu eşitlik var olabilir.
Farklılıktan otomatik olarak eşitsizlik çıkmaz.
Dolayısıyla kadın-erkek ilişkisinde asıl sorulması gereken, "Aynı değiller ama farklılıklarına rağmen eşitler mi?" sorusudur.
— / —
Bu da bizi 2. soruya getiriyor. Hangi açılardan farklılık, hangi konuda eşitlik?
Örneğin, daha uzun boylu olmak veya daha hızlı koşmak, bir kişiyi diğerinden daha iyi bir müzisyen yapmaz.
Cinsiyet ayrımcılığı söylemi, hangi farklar temelinde nasıl bir eşitsizliği savunuyor?
Fiziksel, biyolojik, ve nörolojik açılardan kadınlarla erkekler arasında çeşitli farklar olduğu açık. Yani ortada bir aynılık iddiası yok. Ama olması da gerekmiyor.
Önemli olan, bu farkların bizi nasıl bir sonuca ulaştırdığı.
Önce kısaca sözünü ettiğim kimi farklara bakalım.
Dünyanın en hızlı 100m. koşucusu bir erkek. En hızlı maraton koşucusu da öyle. Peki ama bundan ne sonuç çıkar?
En önemlisi, bu fiziksel farklardan, kadınlar-erkeklere dair bilişsel bir eşitsizlik iddiası çıkar mı?
Önceki programda da altını çizdiğim gibi, hayır, elbette çıkmaz.
Diğer fiziksel farklara bakmadan önce, cinsiyet ayrımcılığı iddialarında kendini gösteren, üzerinde durmak istediğim bir mantık hatası daha var. Hatanın genel şekli şöyle:
"Ortalama bir erkek, ortalama bir kadından daha hızlı koşar" ==> "Her erkek her kadından daha hızlı koşar"
İki grup bireyleri arasında ortalama aldığınızda ortaya çıkan farklılık, o grupların bütün bireyleri arasında aynı biçimde bir farklılık olarak kendini göstermez.
Yani, ortalama bir erkeğin ortalama bir kadından hızlı olması, her erkeğin her kadından hızlı olduğunu göstermez.
Bu hatayı "ortalama üzerinden genelleme yanlışı" diye adlandıracağım.
Çok basit bir mantık hatası, evet, fakat iş cinsiyet temelli ayrımcılık iddialarına geldiğinde, bu yanlış akıl yürütmenin örtük bir biçimde çok yaygın olduğunu görmek mümkün.
— / —
Peki ama niçin daha çok sayıda kadın besteci, yazar, bilimci, şampiyon sporcu yok?
Bu sorunun cevabını yine somut bir örnek üzerinden, kadınlara pek çok alanda erkeklere tanınan fırsatların tanınmamış olduğunun altını çizerek, vermek isterim.
Bu kez kahramanımız bir maratoncu, Katrine Switzer.
Dünyanın en tanınan maratonlarından birisi, Boston şehrinde 1897'den bu yana her yıl Nisan ayında koşulmakta olan Boston Maratonu'dur.
Ne var ki, Boston Maratonu yalnızca erkek koşuculara açıktır ve 1967'ye kadar hiç bir kadın koşucu yarışma imkanı bulamamıştır.
1967'de Kathrine Switzer, kadın olduğunu gizleyerek Boston Maratonu'na isminin baş harfleriyle kaydolur ve yarışa girer. Yanında, maratona birlikte hazırlandığı erkek arkadaşı ve atletizm koçu da yer almaktadır.
Fakat yarışın ortalarına doğru bir görevli durumu fark eder, koşu parkuruna girerek, Switzer'ın forma numarasını çıkartmaya ve kendisini yarışın dışında bırakmaya çalışır.
Görevlinin diğer koşucular tarafından engellenmesi sayesinde Switzer parkurda kalır ve maratonu tamamlamayı başarır.
Switzer, “bu itişmeden sonra gerekirse emekleyerek maratonu tamamlamak zorunda olduğumu biliyordum“ diyecektir.
Bu olay, 70 yıllık haksız bir geleneği de değiştirir. Boston Maratonu 1972'de kadın koşuculara açılır.
Switzer'ın hikayesini, tıpkı Fanny Mendelssohn örneğinde olduğu gibi, "peki ama niçin daha çok sayıda kadın besteci, yazar, bilimci, şampiyon sporcu yok?" sorusunun bir cevabı olarak aktardım.
Çok açık ki, asıl soru, "Kadınlar için fırsat eşitliği içeren alanlar nasıl yaratılabilir?" olmalı.
— / —
Konumuza geri dönelim. Kadınlarla erkekler arasında ne gibi nörolojik farklar var ve bunlar neyi gösterir?
Örneğin, ortalama erkek beyin hacmi kadınlara göre biraz daha büyük. Ama kadınlarda nöron yoğunluğu daha fazla ve beynin iki yarıküresi arasındaki bağlantılar daha gelişkin.
Kadınların gözlerinde erkeklere göre daha çok sayıda fotoreseptör olduğu ve bu sayede renk algılarının ve periferal (odak-dışı) görüşlerinin daha gelişkin olduğu da öne sürülüyor.
Bu tür farkları belgeleyen çeşitli çalışmalar var. Fakat bence asıl önemli olan faktör bunlar değil.
Asıl can alıcı mesele, son sorumuzda yatıyor:
3. Erkeklerin akıl yoluyla becerip kadınların beceremeyeceği düşünsel veya sanatsal faaliyetler, yaratılışları nedeniyle hep geride kalacakları bilişsel alanlar var mı?
Cevabı, pek çok bilimsel araştırma ışığında, hayır. Yok!
Bütün bulgular, erkeklerle kadınlar arasında bilişsel açıdan eşitlik olduğunu gösteriyor.
[Bir kısım kaynaklar, sözünü ettiğim önceki programın duyurusunda görülebilir.]
Bunu söylemek zorunda kalmak bile abes, ama kadınlar her alanda erkekler kadar başarılı bilimci, sanatçı, yazar, siyasetçi, yönetici olabilirler.
Türkiye’de ve dünyada pek çok örneğini gördüğümüz gibi.
— / —
"Yaratılış itibarıyla kadınlar erkeklerle aynı terazide tartılamaz" görüşü, olsa olsa bir tür düşünce mahkumluğunun ürünü.
Bu mahkumiyeti kırmak için gerekli olan bütün veriler ise, bu konularda yapılan ve cinsiyet ayrımcılığını reddeden çalışmalar sayesinde önümüzde uzanıyor.
Açık Bilinç'i Salı sabahları 9:30'da dinleyebilir, podcast arşivine ulaşabilirsiniz.