Denizlerimiz kirleniyor. Bu kirliliğin en önemli nedenlerin başında hızla artan plastik kullanımı geliyor. Peki, hızla büyüyen plastik kirliliği gezegenimiz ve insanlık için ne anlama geliyor? Bir plastik şişenin ömrü gerçekten 450 sene olabilir mi? Mikroplastik dediğimiz parçalanmış ve ufalmış plastik parçaları nasıl bir ekolojik yıkıma neden oluyor? Denizlerimiz kirliyken bedenlerimiz temiz kalabilir mi? Tüm bu sorular ve daha fazlasını Sudan Gelen'e konuk olan Almanya'daki Alfred Wegener Enstitüsü'nden Mine Tekman ile konuştuk.
Denizlerimiz kirleniyor. Bu kirliliğin en önemli nedenlerin başında hızla artan plastik kullanımı geliyor. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre dünyada şimdiye kadar 8,3 milyar ton plastik hammaddesi kullanıldı. Bunun 6,3 milyarı atığa dönüştü. Bu atıkların ise sadece %9’u geri dönüşüme girdi, %12’si yakıldı ve %79’u çöplüklerde ve doğada birikti. Çöplüklerden rüzgârın ve yağışların etkisiyle taşınan ve bazen de doğrudan denize dökülen plastik miktarı yılda 8 milyon tonu aşıyor. Ve bunların çözünmesi bazen on yıllar bazen yüz yıllar alabiliyor. Dolayısıyla bunlar birikiyor. Mesela plastik poşetlerin ömrü 20 yıl. Köpük plastik bardakların yaklaşık 50, pipetlerin 200 sene. Bebek bezi ve plastik şişe gibi objelerin ömrü ise 450 yılı bulabiliyor. Düşünsenize bugün doğaya attığımız ve çoğu okyanuslarda son bulan plastik şişeler torunlarımızın torunlarından sonra bile var olmaya devam edebilir.
Peki, hızla büyüyen plastik kirliliği gezegenimiz ve insanlık için ne anlama geliyor? Bir plastik şişenin ömrü gerçekten 450 sene olabilir mi? Onca sene sonra bu plastik objeler puf diye yok mu olacak? Mikroplastik dediğimiz parçalanmış ve ufalmış plastik parçaları nasıl bir ekolojik yıkıma neden oluyor? Peki ya nanoplastiklerle ilgili neler biliyoruz? Mikroplastikler kan hücresinden daha küçük, nanoplastikler hücre duvarını aşacak boyutlara inmişken insan sağlığı ne durumda? Denizlerimiz kirliyken bedenlerimiz temiz kalabilir mi? Marketlerde kat kat plastiklere sarılmamış bir ürün bulamazken bu sorunla nasıl baş edeceğiz? Tüm bu sorular ve daha fazlasını Sudan Gelen'e konuk olan Almanya'daki Alfred Wegener Enstitüsü'nden Mine Tekman ile konuştuk. Programın kaydını buyurun buradan dinleyin.