Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı yarışının birinci turunda, 2014’te elde ettiği sonucun çok daha üstünde oy alması, HDP’nin barajı geçerek Meclis’te güçlü bir grup kurması, Türkiye toplumunu boğan tek adam otoriterizmine, yerleştirilmek istenen Erdoğanizme karşı durabilmenin yeterli değil ama olmazsa olmaz koşulu haline geliyor.
Kaynak: Cumhuriyet (5 Mayıs 2018)
015 seçimleri sonrasında kurulan ve güçlenerek devam eden AKP ve MHP ittifakına BBP’nin katılmasıyla, 24 Haziran seçimlerinde tek adam odaklı ittifak şekillendi. Cumhur İttifakı adlı nesne, Soğuk Savaş’ın en civcivli döneminde Türkiye’de güçlendirilen milliyetçi-mukaddesatçı hareketlerin zihin haritasına büyük ölçüde uyuyor ve esas olarak o hafızadan ve o reflekslerden besleniyor.
AKP kurmayları, muhalefetteki beş benzemezin de bir ittifak kurmasına ihtimal vermemiş olmalılar ki, yüzde on barajını koruyup, MHP’yi ve sadece bu partiyi baraj altında kalmaktan kurtarmak için bir yöntem icat ettiler. Hiç beklemedikleri bir gelişmeye neden oldular. Beş benzemezin dördü can havliyle Erdoğanizm karşıtı bir demokrat tınılı milliyetçi-muhafazakâr karşı ittifakta yan yana geldi. Birdenbire Erdoğan ittifakının Meclis’te çoğunluğu kaybetmesi ihtimali ortaya çıktı.
Ama bu ihtimalin gerçekleşebilmesi için olmazsa olmaz bir koşul daha var: HDP’nin barajı geçmesi. Herkes biliyor ki, HDP barajı geçemezse, alması gereken milletvekillerinin büyük çoğunluğu AKP’ye gidecek ve AKP, yeterli oy almasa da, bu sayede Meclis’te tek başına çoğunluk elde edebilecektir. Erdoğan’ın da başkan seçilmesi durumunda, siyasal literatüre Erdoğanizm olarak geçecek “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”ni durdurmanın imkânı parlamenter siyaset içinde kalmayacaktır.
OHAL koşullarında ve HDP’ye yönelik ağır baskı ortamında küçümsenmemesi gereken bu riske rağmen, ağırlık merkezinin CHP’de olduğu karşı ittifak, “sıfır baraj ittifakı” iddiasıyla başlayıp, sonunda HDP’nin dışarıda bırakılmasıyla kuruldu. Böylece bu ülkede en güçlü ittifakın Sünni Türk ittifakı olduğu olgusu bir kez daha somut olarak ifade edildi. Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı ile adı halen konmamış karşı ittifakın ortaklaştığı zemin, Barış Ünlü’nün Türklük Sözleşmesi tespitini (Dipnot Yayınları, 2018) bir kez daha doğrulayan Türklük İttifakıdır. Geçmişte Müslüman olmayanlara karşı da işleyen bu sürekli ittifak, bugün nüfusun beşte birine yakın bir topluluk oluşturan Türkiyeli Kürtlerin, Kürt kimliğini koruyarak eşit Türkiye yurttaşı olması talebine karşı ağırlığını her iki ittifak içinde koruyor.
Ne var ki bu Türklük ittifakı da fire veriyor. CHP’nin ve SP’nin önemli bir bölümünün seçim ittifakında HDP’nin de yer almasına olumlu bakması anlamsız değildi. Diğer yandan bu dışlanma HDP’nin önüne çok geniş bir siyasal alan açıyor. Ne kimlik sorunlarını unutup veya inkâr ederek ne de bunları siyasal alanın yegâne başat teması yaparak, dayanışmayı, eşitliği, özgürlüğü ve demokrasiyi tüm yurttaşlar için talep eden güçlü bir sol hareketin ağırlık merkezi olma imkânı veriyor. HDP etrafında oluşacak olan sol ittifak, küçük grupçukların görünüşte radikal, özünde benmerkezli siyasal söylemlerine prim vermeden, Erdoğanizmi durdurmanın, demokrasiye dönüşün kilit partisi olabilir.
Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı yarışının birinci turunda, 2014’te elde ettiği sonucun çok daha üstünde oy alması, HDP’nin barajı geçerek Meclis’te güçlü bir grup kurması, Türkiye toplumunu boğan tek adam otoriterizmine, yerleştirilmek istenen Erdoğanizme karşı durabilmenin yeterli değil ama olmazsa olmaz koşulu haline geliyor. Artık sorumluluk sadece HDP’de değil, milliyetçi reflekslerini ve Türklük ittifakının beslendiği korkuları yenmiş, demokrasiye, eşitlik ve özgürlüğe gerçekten inanan herkesin omuzlarındadır.