İşadamı Osman Kavala, herkesin bildiği ve çok rahatlıkla ulaşabileceği, Türkiye’de de, dünyada da demokrasiye, Anadolu kültürüne, barış çabasına verdiği katkılardan dolayı takdir edilen, tanınan, sevilen bir kişi. İktidardan da, kendisini çok iyi tanıyanlar, bilenler var. Peki ne oldu da, Kavala bir anda karanlık işler yapan biri olarak sunulmaya başlandı?
Kaynak: Cumhuriyet (16 Kasım 2017)
Hem de, Kavala’nın ne yaptığını, kim olduğunu bırakın istihbaratçıları, onu uzaktan bile tanıyanlar çok iyi bilirken?
Kavala, Türkiye’de olağan faaliyetlerini yürüten, bütün işlerini şeffaflıkla sürdüren bir kültür adamı. Emniyet veya savcılık pekâlâ Kavala’yı davet edip sorularını sorabilir, hakkındaki iddiaları soruşturabilirdi. Ama bunun yapılması yerine Kavala, adeta 1990’ların “Beyaz Toroslarına” bindirilir gibi, birden alındı götürüldü ve “sır oldu”.
Osman Kavala, uzatmalı gözaltı süresi bitecekken 14. günde ifadeye alındı. 10 saat boyunca ifade alma işlemi yapıldı. Daha sonra da, şimdiye kadar eşine rastlanmamış bir biçimde, sabaha doğru saat 04.00 sularında, uyumasına bile imkân tanınmadan, akşamdan itibaren adliyede tutulmuş olan hâkim ve savcıların karşısına çıkartılıp tutuklatıldı. 14 gün boyunca yüzünü bile görmemiş olan savcı ve hâkimler, polis sorgusunu yeterli bularak Kavala’yı hapse gönderdiler. Bir kere şunu sormak lazım: Madem polis sorgusu yetiyor, o zaman savcılara ne hacet? Bundan böyle polisler sorgularını yapsın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkisine göre de gözaltındaki kişi ya tutuklansın veya serbest bırakılsın.
Savcılıktan hâkimliğe terfi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fethullahçılarla ittifak halindeyken beraber yürüttükleri Ergenekon davasında savcıydı. FETÖ’cü hakim ve savcılara ihale edilen Ergenekon davasının en hararetli savuncusu olan Erdoğan, zamanla savcılıktan hâkimliğe terfi etti. Eskiden iddia eden Erdoğan şimdi artık hükmü de veriyor. Türkiye’de darbe dönemlerini hariç tutarsak, yargı ile siyasi iktidarın şimdiki kadar iç içe geçtiği başka bir dönem olmadı. Keza, yargının verdiği neredeyse bütün kararları hiç sektirmeden destekleyen, hararetle savunan başka bir iktidar da yoktur. Çünkü yargı, iktidarın istediği kararları veriyor. Yargıçlar iktidarın rahatsız olacağı bir karar vermeyegörsün, hemen troller devreye giriyor, yaygara kopartılıyor, “kripto” avı başlıyor ve hâkimsavcıların hükümeti rahatsız eden kararı başka hâkim-savcılar eliyle “düzeltiliyor, kararı veren yargıçlar da yerinden ediliyor.
Erdoğan hükmü ilan ediyor
Türkiye’de kanun, hükümete hizmet ettiği ölçüde geçerli. Hükümetin aleyhine olabilecek her türlü kanun işlevsizleştirilmiş durumda. Bunun OHAL’le bir ilgisi yok. Son yıllarda kritik gözaltılar söz konusu olduğunda derhal devreye Cumhurbaşkanı Erdoğan giriyor. Henüz yargı aşaması devam ederken, gözaltındaki kişiyle ilgili hiçbir hüküm verilmemişken, Cumhurbaşkanı Erdoğan genellikle gözaltı süreci devam ederken suçu tespit ediyor, hükmü de ilan ediyor. Erdoğan’ın bu ilanından sonra herhangi bir mahkemenin farklı bir karar vermesi söz konusu bile olamıyor. Erdoğan’ın kurduğu son cümle neyse, yargıçların da verdiği hüküm öyle oluyor. Bunun yakın tarihli örneklerini Büyükada operasyonunda, Cumhuriyet gazetesi davasında ve son olarak Osman Kavala’nın gözaltı sürecinde gördük.
Resmileşmiş zulüm hukuku
Bunun adı OHAL hukuku filan değil. Basbayağı resmileşmiş zulüm hukukudur bu. Hatta hukukun adını da buna bulaştırmayalım. Bu kelimenin saf haliyle zulümdür.
Tabii bu zulüm uygulanırken elbette ahlaki bir yola başvurulmuyor. Bir zamanların FETÖ yargısının bütün uygulamalarına ihanet, kumpas, komplo diyen iktidar, tümü FETÖ’cülükten ihraç edilmiş veya tutuklanmış hâkim, savcı ve polis şeflerinin dinleme kararlarından yararlanıyor.
Osman Kavala da, FETÖ’cü hakim ve yargıçların görevde olduğu 2013 döneminde verilmiş olan dinlenme kararları üzerinden hedefe konarak hapse yollandı. Oysa bu kararların hiçbir hukuki dayanağı yok. FETÖ adı verilen ve “terörist olduğu” kabul edilen bir örgüte mensup hâkim, savcı veya polis şeflerinin yasadışı yollarla elde ettiği ne varsa, imha edilmek zorunda. Eğer imha edilmeyip de bugünün yargı kararlarında kullanılacaksa, o zaman FETÖ’cülerin hedef aldığı AKP’liler için de bu sözde delillerin geçerli kılınması gerekmez mi?
Öte yandan, AKP hükümeti 2013’te de iktidardaydı, 17-25 Aralık operasyonu sürecinde de. Keza 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da AKP iktidarda kalmayı sürdürdü. Peki, Osman Kavala’nın Gezi olayları sırasında herhangi bir suçu tespit edildiyse, neden bu operasyon 4 yıl bo- yunca bekletildi? Eğer o dönemki dinlemeyi yapan FETÖ’cülerin dinleme kararlarını bugünün yargısına malzeme yapıyorsanız, o halde FETÖ’cülerle ittifakınız fillen devam ediyor demektir.
İhtiyacınız olduğunda
“Önce hapse atalım, nasılsa bir suç buluruz.” AKP’nin yaptığı şey tam olarak bu! Osman Kavala’ya atfedilen suçlardan biri, Henry Barkey isimli kişinin telefonuyla kendi telefonunun aynı baz istasyonundan sinyal vermiş olması. Düşünün ki, siz Beyoğlu’ndasınız. Farklı mekânlarda birbiriyle alakalı veya alakasız yüzlerce insan bulunuyor. Kimi AKP milletvekili olabilir, kimi CHP’li, kimi suçlu olabilir, kimi turist. Şimdi bu birbirine benzemez yüzlerce insanı, telefonları aynı baz istasyonundan sinyal verdi diye bir örgütle irtibatlandırmak ne kadar saçmaysa, Kavala’nın Barkey’le ilişkilendirilmesi de o kadar saçma ve zorlama. Aynı baz istasyonundan sinyal suçunu icat etmek FETÖ’cülerin bile aklına gelmemişti.
Gelelim Kavala’nın Avrupa’dan fon alması veya birilerine fon vermesi “suçuna”. Devletin bütün kurumları, AKP’ye yakın tüm STK’ler Avrupa fonlarından pay, kurumlarından yardım almak için kuyduğa girerken Kavala şahsında fon alma-verme suçu da icat edilerek literatüre kazandırıldı. Sormazlar mı o zaman size, madem fon alıp vermek suç, bunun neden bir kanunu yok? Getirin Meclis’e, zaten çoğunluk sizde: Türkiye’de içeriden veya dışarıdan fon almak yasaktır diye bir kanun çıkarın gitsin. Tabii, bu arada AB fonlarının tahsis edildiği ve bu kaynakların aktarımı yapan tüm bakanlıklar ve AKP’li bakanlar da yargı önüne çıksın.
Osman Kavala bu toplumun tanıdığı en mütevazı, en temiz, en demokrat, en diğerkâm, en önyargısız, en pozitif yurttaşlardan biridir. Ona yönelik vicdansız, izandan yoksun zulmü, Kavala’yı tanıyan kimse unutmayacaktır. Ama Kavala’yı tanıyanların bildiği bir şey daha var. O da, yarın adalete ve hukuka ihtiyacınız olduğunda yanınızda yine Osman’ı göreceğiniz gerçeği. Çünkü Osman, gerçek bir demokrattır ve gerçek demokratlar kin tutmaz.