1939’da Savaşın Gelmekte Olduğunu Duyamamıştım. Şimdiyse Yaklaşan Gümbürtüsünü Duymazdan Gelmek İmkânsız

-
Aa
+
a
a
a

O zamanlar 16 yaşında bir ergen olarak, Hitler ve öteki faşistleri gösteren aktüalite filmlerine gülüp geçerdim. Umuyorum ki, ondan sonra olup bitenlere şimdi torunlarımın kuşağı yeniden tanık olmaz. Yazar Harry Leslie Smith II. Dünya Savaşı’nda Britanya Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) gazilerindendi. Şimdi 94 yaşında.

Kaynak: Guardian, 14 Ağustos 2017

Bu Ağustos ayında anıların ürpertici serinliği birden üzerime çöküverdi. Sanki 2017 yazının esintileri, dünyanın dört bir yanından Britanya’ya doğru esen savaş rüzgârları tarafından darmaduman ediliyormuş gibi geliyor insana – tıpkı 1939’daki gibi.

Orta Doğu’da, Suudi Arabistan Yemen’in barsaklarını deşiyor – 1935’te ben çocukken Mussolini’nin Etiyopya’ya uyguladığı aynı gaddarlıkla yapıyor bunu. Britanya hükümetinin ve elit sınıfının riyakârlığı Suriye’de, Irak’ta ve Afganistan’da masum kanlarının şarıl şarıl akmasını garanti ediyor. Theresa May hükümeti barışın ancak bir şekilde, çatışma bölgelerinde savaş silahlarının çoğalıp yaygınlaşması ile gerçekleşebileceği konusunda israrcı. Venezuela anarşi ve dış müdahaleye doğru sallanıp kayarken Filipinler’de Rodrigo Duterte –Britanya ve ABD ile gerçekleştirdiği ittifakların koruyucu kanatları altında– uyuşturucu bağımlılığı ile yoksulluktan kurtulmaya çalışma suçunu işleyen korunmasız ve savunmasız insanları katletmekle meşgul.

Şimdi 94 yaşında yaşlı bir insan olduğum için, bu kıyamet alametlerini fark edebiliyorum. Tüyler ürpertici alametler her yerde – Belki bu alametlerin en büyüğü de ABD’nin kendisini onurdan, akıldan ve basit insancıl merhametten yoksun Donald Trump gibi bir adamın yönetmesine müsaade ediyor olması. Amerikalıların kendilerini Trump’tan generallerinin kurtaracağına inanıyor olması, bir zamanlar liberal Almanların uluslarını Hitler’in aşırılıklarından ordunun kurtaracağına inanmaları kadar aptalca.

Britanya’nın da burada iftihar edeceği hiçbir şey yok. Irak savaşından bu yana ülkemiz sürekli iniş halinde – birbiri peşi sıra gelen hükümetler demokrasinin, sosyal adaletin altını oydular, refah devletini kemer sıkma politikaları ile paramparça edip bizi Brexit çıkmaz sokağına soktular. Tıpkı Trump gibi Brexit de liberal dinbazlıkla giderilemez – Brexit ancak, özgürleşmiş bir halkın diktatör heykelini yıkması gibi neoliberal ekonomik modelin parçalanıp yıkılması ile düzeltilebilir.

Yıllar süren Muhafazakâr Parti iktidarlarından sonra Britanya, tarihin akışını iyiye doğru değiştirme konusunda,1930’larda Nazizmi yatıştırma politikası izleyen Neville Chamberlain iktidarının sahip olduğundan daha donanımlı. Aslına bakılırsa, ne Avrupa’da ne de Kuzey Amerika’da herhangi bir batılı ülkenin övünüp böbürleneceği bir şey yok ortada. Bu ülkelerin her biri eşitsizlikle, şirketlerinin büyük çapta vergi kaçırmasıyla – ki bu meşrulaştırılmış yolsuzluktan başka birşey değildir zaten – ve toplumları yiyip bitiren bir neoliberalizm ile lebalep dolup taşmış durumda.

Yaz mevsiminin insanı rahatlatan bir tarafı vardır, ama bu yıl böyle değil. Bugünün gençlerine gezip tozarlarken baktığım zaman, 1939 yazında benim kuşağımın gençlerinin yüzleriyle korkutucu bir benzerlik görüyorum. Şehirde sokağa çıktığım zaman onların kahkahalarına kulak veriyorum, onları bir bardak bira içerlerken, birbirleriyle cilveleşirken gözlüyorum ve onlar adına korkuya kapılıyorum.

Bu Ağustos, insana fazlasıyla 1939 Ağustos’unu hatırlatıyor; ta 1945’e kadar yaşanan son barış yazını yani. O zaman 16 yaşında toy bir delikanlıyken, kankalarımla sinemaya giderdim: Hitler’le öteki faşist canavarların haber filmlerine güler dururduk: onların bizim hayatımıza erişemez uzaklıkta bir yerlerde olduğunu sanırdık. O 1939 Ağustosu’nda barışın olmadığı, katliam ve kıyımların olmadığı, hava saldırılarının olmadığı, yıldırım baskınlarının olmadığı bir hayatın başlamasına sayılı günler kaldığını aklımızın köşesinden bile geçirmiyorduk. Savaşın yaklaşan gökgürültüsünü duymuyordum o zaman, ama yaşlı bir adam olarak o gümbürtüyü şimdi torunlarımın kuşağı adına duyuyorum. Umarım yanılıyorumdur. Ama onlar adına korkudan taş kesilmiş durumdayım.

(Not: Harry Leslie Smith’in son kitabı Don’t Let My Past Be Your Future [Ne Olur Benim Geçmişim Sizin Geleceğiniz Olmasın] 14 Eylül’de Little, Brown yayınevi tarafından yayımlanıyor.)

 

İngilizce aslından çeviren: Ömer Madra