Yeni yılınız kutlu olsun. 2003.Geçmiş yıldan bu yıla sorunlar değişiyor mu? Hayır! İnsanlar değişiyor mu? Hayır! Ancak, yılbaşı gecesi alışkanlığı da değişmiyor. Değişmeyecek de zaten. Bu alışkanlığın değişmesini istediğimden söylemiyorum. Sadece, geçici bir süre için insanlar sıkıntılarını rafa kaldırıyorlar. Sonra raftan indirip hayatlarına devam ediyorlar. Geçici bir hoşluk süreci.
Peki, tamam, işte geçti gitti, 2003’e girdik.
Sanat kavramı üzerine çok yazdım belki ama, gene de yazmaya devam ediyorum. Şarkıcı diye etrafta gezen, kendisine eşlik eden saz arkadaşına seviyesizce hitap eden, onunla dalga geçen sözde-şarkıcılar etrafta dolaşıyor. O şarkıcıya eşlik eden çalgıcı, eminim içinden “Paraya ihtiyacım olmasaydı hiç burda bunlara katlanır mıydım?” diye düşünüyordur.Bu gibi kişiler, iki günde piyasaya şarkıcı diye sürüldükleri için kendilerini şarkıcı zannetmeye başlıyorlar. Giderek artan bir megalomaniye yakalanıyorlar. “Siyaset Meydanı” programına konuk olan “Havuç”un giderek şımarmakta olduğunu fark etmişinizdir.
TV kanallarından birinde sunuculuk yapan bir bayan sunucunun, konu şarkı söylemekten ve ses güzelliğinden açıldığında “ben tenorum” dediğini kulaklarımla duydum.
İletişim Fakültelerinde okuyan öğrencilere, mutlaka ve mutlaka SANAT ile ilgili dersler verilmesinden yanayım. Çünkü, SANAT CEHALETİ buralardan başlıyor. Gerçek Sanat ile Sahte Sanat’ı ayırt etmek için bu ikisi arasından ciddi farkları bilmek gerekiyor. Bunun için de SANAT BİLGİSİ eğitimi almak gerekiyor. Bu eğitimin amacının, mesleği sanat olmayacak olan kişilerin, ilerde SANAT’ın gerçeği ile sahtesini fark etmesini sağlayacak bir formasyona sahip olmalarına yol açacaktır.
Çoksesli Müziğin gerçek önemi ve değeri ile, fastfood yapısındaki şarkıların ve şarkıcıların gelip-geçici olduğunu daha çok farkedebilen bir toplum olduğumuzu göreceğimize inanıyorum. Ama bunun için biraz daha zamana ihtiyaç var.
İyi yıllar.