Don Henley*The Washington Post17 Şubat 2004
Ben müziğe başladığımda, müzik kültürümüzde önemli ve yaşamsaldı. Sanatçıların hayranlarıyla bağları vardı. Plak şirketleri öncü sanatçılarla sözleşme imzalıyorlar, FM radyolar inanılmaz çeşitlilikte müzik yayını sunuyorlardı. Müzik, sevenlerini, eşşiz ve kişiye özel bir şekilde duygulandırıyordu. Kültürümüz zenginleşmişti ve müzik işi sağlıklı ve güçlüydü.Bütün bunlar değişti.Bügün müzik endüstrisi krizde. Satışlar son üç yıl içinde yüzde 20 ile 30 arasında düştü. Plak şirketleri, yasal olmayan yollardan müzik dosyaları indiren (P2P) sistemleri kullandıkları için çocuklara dava açıyorlar. Çok az sayıda sanatçı yaptığı müziği radyoda dinleyebiliyor. Ama radyo istasyonları mülkiyet kısıtlamaları konusunda Kongre'de savaş vermeye devam ediyorlar.Bağımsız müzik mağazaları benzeri görülmemiş bir hızla kapanıyor. Sanatçılar hemen hemen herkese ters düşüyorlar -hayranlarına bile.Yaygın olan görüşün tersine, sorunun kaynağı sanatçılar, hayranlar hatta yeni internet teknolojisi değil. Mesele müzik endüstrisinin kendisi. Terslik endüstrinin şu andaki yapısından kaynaklanıyor. Eskiden büyüklü küçüklü yüzlerce firmadan oluşan endüstri, şimdi bir avuç firmanın kontrolu altında. Bu çok uluslu şirketler, şirket evlenmeleri ve birleşmeleri çılgınlığını sürdürmede kararlı görünüyorlar. Sony ve BMG geçen Aralık'ta birleşeceklerini açıkladılar, EMI ve Time Warner'ın da eli kulağında. Endüstri yakında sadece üç tane çok uluslu şirketin hakimiyeti altına girebilir. Bu çok uluslu şirketleri yönetenler, müziğin bir maldan ibaret olduğuna inanıyorlar. Onlardan önceki yöneticilerden farklılar. Müziğin kâr edilen bir alan olduğu kadar, yaşamsal önemi olan bir sanat biçimi ve bir sosyal barometre olduğunu anlayamıyorlar. Bir zamanlar sanatçıların plak şirketleri ile geliştirdikleri ilişkiler, sorunlu olsa bile, gerçekten anlamlıydı. Bu, şirketlerin nispeten küçük ve ulaşılabilir niteliği ve müziğin pazarlanmasında, sanatçılarla şirketlerin ortak çıkarları olması sayesinde mümkün oluyordu. Bugün bu tür ilişkiler birçok sanatçı için neredeyse imkansız. Artık şirketler risk alıp, özgün ve önemli yeni sanatçılarla anlaşma yapmıyorlar. Ya da müziğin yaratılması ve promosyonu için onlarla ortak olmuyorlar. Müzik yaratıldıktan sonra, sanatçıyla müziğin arasındaki bağ en aza iniyor ve bazı durumlarda tamamen ortadan kalkıyor. Şirketlerin kendi ifadeleriyle müzik, hiçbir özelliği olmayan bir mal. Büyük bir plak şirketinin başkanı geçenlerde sanatçılar için "ürün sağlayıcılar" deyimini kullanarak bunu doğruladı. Bugün büyük bir plak şirketi Johnny Cash ile sözleşme yapabilir miydi? Hiç sanmıyorum. Radyo istasyonları bölgesel ve çok çeşitliydi. Deejay'ler kendi programlarını yapar ve sanatçılarla yakın ilişkiler kurarlardı. Bugün radyo programları şirket sahipleri tarafından merkezden programlanıyor, yayınlar artık kazanılmıyor, satın alınıyor. Şirketlerin radyo programlarını olduğu kadar, konser mekanlarını ve ajansları satın alabilmeleri için, kapılar ardına kadar açıldı. Sanatçılarla radyo şebekeleri arasındaki hassas denge, çarpıcı bir şekilde değişti. Şimdi yayın şebekeleri sanatçılara görülmemiş biçimde baskı yapma imkânına sahip, çoğu zaman bunu yapıyorlar da. Sanatçıların radyo dalgalarındaki müzik üstündeki kontrolları, neredeyse ortadan kayboldu. Müzik mağazaları çok çeşit bulunduran büyülü yerlerdi. Bugün müzik en çok süpermarketlerde satılıyor. En büyükler de Best Buy, Wal-Mart ve Target. Bu mağazalardaki raf sayıları kısıtlı olduğu için, yeni sanatçıların ortaya çıkması çok zor. Mağazalar müziği zarar eden bir kalem olarak gördükleri için, ünlü sanatçılar bile zorluk çekiyor. Küçük ve müşteriyle bağ kuran mağazalar, ülke çapında kapanıyor. Bazıları alıp yürüyen P2P korsanlığı yüzünden kapanıyor ama çoğunun kapanma nedeni, öteden beri sanatçıyla hiçbir ilişki kurmayan büyük mağazalar. Korsanlık belki de sanatçıları en çok zorlayan mesele. Sanatçılar endüstri için yeni ve daha iyi bir model fikrine taraftarlar ama, müziklerini izin almadan veya hiçbir ödeme yapmadan kullanan bir modeli kabul edemezler. Sanatçılar çocuklara dava açmak istemiyorlar ama, onları sevdiklerini öne süren bedavacı hayranları karşısında, çoğu kendini ihanete uğramış hissediyor. Korsanlık konusunda kabahatin çoğu müzik endüstrisinde. Hem olayın üstüne vaktiyle gitmediler, hem de P2P kullanıcılarının bahanesini kendi elleriyle yarattılar. Korsan kullanıcılar, plak şirketleri sanatçılara doğru dürüst para vermiyorlardı zaten diyorlar. Bu düpedüz yanlış. Çünkü sanatçılar bu işte en altta kalanlar. Satışların fena halde düşmesinden, şirketlerin promosyon harcamalarında kısıntıya gitmesinden, yeni sanatçılarla yapılan anlaşmaların veya geleceği parlak sanatçılarla yenilenen anlaşmaların azalmasından, en çok onlar zarar görüyor. En çok sanatçılar etkileniyor ama, çoğu kişi müzik piyasasını zengin çok uluslu şirketlerin egemenliğinde bir yer olarak görüyor, sanatçıların çektikleri eziyet halka yansımıyor. Sanatçılar kendi başlarındaki belânın, ortak ekonomik ve politik çıkarları olan başka grupların başlarındaki belâlardan farksız olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlıyorlar. Artık değişim olacağını ummak yetmiyor, değişim için savaşmak gerekiyor. Artistlerin davalarını savunup, cevap aramak için gitmeleri gerekli yer Washington.
İster medya ve radyo birleşmelerine karşı, ister adil plak sözleşmeleri ve şirketlerin sanatçıları işçileri gibi değil ortakları gibi görmeleri için savaşıyor olsunlar, mesajın özü aynı: Sanatçıların şirketlerle ortaklık kurma hakları olmalı, onlara adil ve saygılı davranılmalı. Eğer şirketler bunu kendi rızalarıyla yapmıyorlarsa, sanatçıların elinde haklarını mahkemede ve yasaları koyan organlarda aramaktan başka çare kalmıyor.
Basit bir şekilde söylenecek olursa, sanatçılar müziklerinin kontrolunu mümkün olduğu kadar yeniden ele geçirmeliler.
* Recording Artists' Coalition'ın kurucusu üyesi olan yazar, Eagles grubunun vokalisti ve davulcusudur.
Çeviren: İnci Ötügen