Ağır ekonomik sıkıntılar, savaşın yarattığı kırgınlık, moral bozukluğu, televizyonların gösterdiği ve anlattığı çirkinlikler yüzünden bu hafta yazı yazmamaya karar vermiştim, hatta kısacık bir “özür notu” geçmeyi düşünüyordum. Bu nedenle oturdum bilgisayarın başına ve önce e-mail’lerime göz attım. Pazar günleri pek bir şey gelmez, ama Ani’den bir zincir mail gelmişti, o, benim bu tür zincirleri sevmediğimi bildiği için seçerek gönderir. Gerçekten de öyleydi gelen.. Sizlerle paylaşmak istedim...
Aşağıdaki notta anlatılanları 50’lilerden biri olarak ben de birebir yaşadığım için hoşuma gitti belki de... bakalım sevecek misiniz?
“40'lı , 50'li veya 60'lı yılları çocuk olarak yaşadıysanız, geriye baktığınızda yaşadığımız kadar uzun yaşadığımıza inanmak çok zordur. Bir çocuk olarak emniyet kemersiz ve hava yastıksız arabalarda seyahat ederdik, yataklarımız parlak renkli kurşun bazlı boyalarla kaplıydı. İlâç kutularının kapaklarında, kapılarda, dolaplarda çocuk emniyeti yoktu, ve bisiklete bindiğimizde kask takmazdık. Bahçe musluğundan su içerdik, şişeden değil, mikrop falan da kapmazdık...
Derme çatma arabalarımızı yapmak için saatlerce uğraşır, yokuş aşağı koşturur, sonunda frenleri unuttuğumuzu anlardık. Bir kaç kere çalılıklara uçtuktan sonra problemi çözmeyi öğrenirdik. Sabahleyin evden çıkar, bütün gün oynar ve sokak ışıkları yandığında dönerdik. Hiç kimse bize ulaşamazdı. Hani cep telefonları? Yaralanır, kemiklerimizi kırar, dişlerimizi dökerdik, bu kazalardan dolayı hiç kimseye dava açılmazdı. Evet, kazalar vardı. Bizden başka kimsede suç yoktu. Dövüşürdük, birbirimize vururduk, morarırdık ve üstesinden nasıl geleceğimizi öğrenirdik.
Ekmek ve tereyağı yerdik, istediklerimizi içerdik ama hiçbir zaman fazla kilolu olmazdık... Bir içeceği dört arkadaş paylaşırdık, aynı şişeden ve bundan hiç kimse ölmezdi.. Playstation’larımız , Nintendo 64, X-Boxes, video oyunlarımız, onlarca kanal paralı TV, video filmleri, surround sistemimiz, mobil telefonlarımız, kişisel bilgisayarlarımız, Internet Chat odalarımız yoktu ...
Arkadaşlarımız vardı. Dışarı çıkar onları bulurduk. Bisiklete biner veya yürüyerek arkadaşlarımızın evine giderdik, kapıyı veya asma zili çalar veya doğrudan içeri girer, konuşur, konuşurduk. Böyle bir şeyi düşünebiliyor musunuz? Anne ve babamıza sormadan! Kendimiz! Dışarıda o soğuk amansız dünyada!
Futbol oynamak isterdik ama, herkes takıma giremezdi. Giremeyenler hayal kırıklıklarınla başa çıkmayı öğrendiler... Bazı öğrenciler diğerleri kadar akıllı değildi, sınıflarını geçemediler ve aynı sınıfı bir kere daha okudular. Herhangi bir sebepten dolayı testler daha uygulanmamıştı. Eylemlerimiz bize aitti. Sonuçlarına katlanırdık...
Bu nesil, gelmiş geçmiş en iyi risk üstlenenler, problem çözücüler ve yaratıcılardan bazılarını üretti. Geçen 50 yıl yeni fikir ve yeni yöntemlerin patlaması olmuştur.Bizim özgürlük anlayışımız, hatalarımız, başarılarımız ve sorumluluklarımız vardı ve biz bütün bunlarla nasıl başa çıkacağımızı öğrenmiştik.Ya yeni nesil..... ???”