Sn. okurlar, sıkıntı verecek derecede bazı şeyleri tekrarlamak zorunda hissediyorum kendimi. Ama bu çok önemli, çünkü en sonunda eğer “ah evet” der ve sorunlu olduğumuzu kabul edersek o zaman değişmeye başlayabiliriz. 26/11/2002 tarihinde yine kısmen “Kim 500 milyar ister” yarışmasını izledim. Bir hanımefendi –sanırım öğretmenmiş- “1974 yılında Watergate skandalı nedeni ile istifa etmek zorunda kalan ABD başkanı kimdir?” sorusu için Hoover, Truman, Johnson, Nixon seçenekleri içerisinden doğru yanıtı bulamadı. Olur, bilemeyebilir, o anda unutabilir. Sn. Kenan Işık yardımcı olmak amacı ile, “1974 yılı olaylarını bir zorlasanız, belki anımsarsınız” gibilerinden birkaç cümle söyledi. Aldığı cevap “Ben o tarihte 8 yaşındaydım, olmaz o yöntem” oldu. İşte ben yine o anda çıldırdım.
Nixon, Richard | Bilememek olur, ama bilememe gerekçeniz doğum tarihiniz ile olay tarihi arasındaki ilişki olamaz. Hele de bunu bir öğretmen söyleyemez. (Dilerim ben yanlış anlamışımdır, yarışmacı öğretmen değildir.) Çünkü artık öğrencilere, 1453 tarihini bilemezlerse neden bilemediniz deme hakkı yoktur. Sayın okurlar, bu örneği ne kadar çok yazdım farkındasınız değil mi? Üstelik ben çok az TV seyrediyorum. Aslında kim bilir daha kaç kişi bunu söyledi. Rica ediyorum, Allah aşkına bana söyleyin, Türk insanının % 99’u birbirinin aynı derken, haksız mıyım? Duble boş yol olacak Hürriyet gazetesinde (26/11/2002 tarihli) “İlk duble yol Konya’ya yapılacak” başlığı altında, Bayındırlık ve İskan Bakanı Sn. Zeki Ergezen |
Sayın okurlar, biz bu konuları daha önceki hükümetlerde de aynen bu şekilde konuşmadık mı? Yani her hükümet/iktidar için ulaşım sorununun çözümü hemen karayolu, köprü yapmak değil miydi? Buna karşı olanlarda hep aynı sözleri söylemedik mi? Hani değişmiştik? Hani yeni bir dönem başlamıştı? Türk insanının % 99’u aynıdır, iktidarlarımızın da % 99’u aynıdır.
Bu aynılık değişmeli
Geçen haftadan bu yana 2003 Avrupa Basketbol Şampiyonası için grup eleme maçlarına devam edildi. Bizler için –ne yazık ki Açık Radyo da pek bu kapsam dışında değil, diye düşünüyorum- futboldan başka spor olmadığından sanırım pek ilgi görmedi. Merak etmeyin detay oyun kurucu vb. analizi yapmayacağım. Bakın, eğer biraz izliyorsanız çok korkutucu bir noktayı fark etmiş olmalısınız. Çok ağırlıklı bir biçimde yorumcular ve kenar yönetimi –başta Sn. Aydın Örs- savunma yaparak kazanmayı düşünüyorlar. Böyle kazanamazsınız. Savunma diyerek ancak Bulgaristan gibi takımları -o da zorlukla- yenersiniz. Sn. Aydın Örs kesinlikle çok haklı olarak yıllar önce Efes Pilsen’i savunma ile Koraç kupası şampiyonu yapıp Avrupa’nın sayılı takımlarından birini oluşturdu. Ama o o gündü. O basketbol bitti. (Kural olarak da bitti ve bitmekte.) Artık sadece savunarak kazanamazsınız. Atmak zorundasınız. Ama biz hala savunalım diyoruz. Dün Ukrayna‘dan sadece 74 sayı yedik. Ama yenildik. Atamadık çünkü. (İsviçre’ye bile 60 sayı atabildik.) 51-50 yenildiğiniz zaman bir şey olmuyor. Ama 112-111 kazandığınız zaman adı üstünde kazanıyorsunuz. Artık atmayı öğrenmeliyiz. Biz inisiyatifi ele almalıyız. Farkında mısınız, genelde her konuda etken olma yerine edilgeniz. Araba tasarlamak yerine tasarlanan arabayı üretiyoruz. Biz aynıyız. İşte bu aynılık değişmeli. Farklılıktan korkmadan çağdaş yeniliklerin peşinde olmalıyız. Bu bize zaman zaman kayıplar getirse de, sonunda mutlaka kazanırız.
(Bu yazı 28 Kasım 2002’de kaleme alınmıştır.)