Bugün yine birden fazla konuya değineceğim. Önce satır başlarını vereyim. Kim 500 milyar ister yarışması ve Ankara’daki son benzin istasyonu patlaması. Şimdi yine özellikle yarışma konusunda “Ah evet, bir sen eksiktin ve asıl önemli olan da senin görüşlerindi, iyi ki yazıyorsun” dediğinizi duyar gibiyim.
Dört yıldır yarışmaya hazırlanan Fırat Zengin. Kim 500 milyar ister benim seyretmediğim tv kanalları içinde yine de seyredip, ruh sağlığımı bozmama yardımcı olan nadir programlardan biridir. Son Sn. Fırat Zengin yarışmasını da kısmen izledim. Birçok şey beni sinir etti. Ama bunlara değinmeyeceğim. Sn. Işık yanılttı mı yanıltmadı mı, soru doğru mu hatalı mı zaten tartışılıyor ve bence o kadar da önemli değil. Sayın okurlar, bir şey dikkatinizi çekti mi? Sn. Zengin yarışmaya hak kazandı ve Sn. Kenan Işık ile malum ön konuşmalar yapılırken bir şey söyledi. Şimdi tam kelimesi kelimesine
anımsamıyorum ama % 99 içeriğini doğru anımsıyorum. Bu yarışmaya dört yıldır hazırlandığını, çok okuduğunu, not aldığını belirtti. Zaten alınan bu notlar da ekranda gösterildi.
Sn. Zengin’i tanımıyorum. Bu nedenle aşağıda yazacaklarımda kesinlikle yanılıyor olabilirim. Ama eğer yanılıyorsam da yanılmadığımı sandığım bir nokta var, o da: bu ve benzeri cümleler söylenmemeli. Yani okuma, araştırma, bilgi dağarcığını genişletme yüksek ödüllü bir yarışmada kazanmak için yapılmaz. İnsan sadece ve sadece öğrenmek için okur, araştırır, gezer ve dinler. Bu yarışma olmasaydı Sn. Zengin bu kadar okumayacak mıydı, araştırmayacak mıydı? (Belki de yapıyordur zaten ama, eğer yapıyorsa da o zaman bu sözü söylememeliydi.)
Bizler eğer okumayı, bilgiyi salt bir paraya tahvil etme amacı olarak görürsek, o zaman parası olanların okumasına gerek yoktur sonucunu da kabul etmemiz gerekir. Oysa ki okuma, yarışmalar veya para kazanmak için gerekli değil sadece. Hatta hiç değil. Okuma –her ne olursa olsun okuma- sonuçta bize hiçbir şey öğretmese kötüyü öğretir. Algılamayı, düşünmeyi, analiz etmeyi öğretir. Hayata bakabilmeyi, farklılıkları görebilmeyi, cümle kurmayı, düşündüklerimizi ifade etmeyi öğretir. Okuma gerçekten özde adam olmayı öğretir. Bu nedenle çocuklarımıza, gençlerimize ve aslında önce kendimize okumanın ve gerçekten adam olmanın ne olduğunu öğretmeliyiz.
Bu yarışma ve yarışmacının bana anımsattığı bir şey daha var. Ben kumarhaneler açılmalı, açılma gerekçesi de ne istihdam, ne de turizme katkısıdır. Oynamasını biliyorsanız, eğer bir tutku haline gelmiyorsa bir zararı yoktur ve eğer sorun olduğunu düşündüğümüz bir şeyi yasaklarla çözmeye kalkarsak sonu nereye gider, demiştim. İşte size bir örnek. Cevaptan emin değil ve hangi gerekçe ile olursa olsun tam olarak bilmediği bir şey üzerine kumar oynadı yarışmacı ve kaybetti. Ülkemizde kumar halen yasak. Ne değişti? Anlatabiliyor muyum, sayın okurlar. Ve lütfen beni anlayın, önemli olan beynimizin içidir. Eğer içimizde mantığımızdan soyutladığımız dürtüler varsa yasakların engelleyici bir işlevi yoktur.
Neresi o iskân bölgesi dışı? Dün bir araştırmacı gazeteci olarak akşam haberlerini izlemek istedim. Çok akıllı olduğumdan ve haber içerikleri de genelde pek de farklı olmadığından zaplaya zaplaya geçerken sanırım Kanal D’de Ankara’daki patlama konusunda Sn Tayyip Erdoğan’ın “Bunları bir defa iskân bölgelerinden dışarı çıkarmak şart” cümlesini sarfettiğini duydum. Sonra yine zaplamaya devam ettim ve biraz sonra da televizyonu kapattım. Araştırmacı gazeteciliğin de bir sınırı olduğu inancındayım. Ama sonra yine aklıma takıldı; bunları nasıl iskân bölgesinden çıkaracaksınız? | Ankara'da LPG dolumunda patlama; 100'den fazla kişi yaralandı (AP) |
İstanbul ve İstanbullaşmaya aday kentlerimizde iskân bölgesi neresi, neresi değil? Bunu gerçekten bilmiyorum. Herhalde konut ve işyeri yapılaşmasının bir miktar dışına çıkarılmaktan bahsediliyordur.
İyi de o zaman bu tanıma giren yerlerde benzinci kalmaz. İstanbul’dan İzmit’e özellikle eski yoldan giderseniz iki şehrin birleştiğini görürsünüz. Bu durumda ben benzin almak için Tekirdağ tarafında Keşan’a doğru, İzmit tarafında Adapazarı’na doğru mu gideceğim? Atatürk havalimanı iskân bölgesi içindeyken ve uçaklar yığınla kimyasal taşıyan tankların üstünden neredeyse tutunma noktasında geçiyorken benzinciler mi çıkacak iskân bölgesi dışına? Neresi o iskân bölgesi dışı? Bu arada söylenen cümle yine had safhada doğru ve mantıklı. Ama fiilen anlamı yok. Çünkü yine aynı noktaya dönüyoruz. Öylesine bir acube nüfus ve kentleşme –kentleşememe- mantığı yarattık ki gelin çıkın işin içinden. Neresi iskân içi, neresi dışı?
Bu kadar çok benzinciyi dışarıya çıkarmaya kalkarsanız zaten ne kadar dışarımız kaldı ki? Hepsi yan yana mı dizilecek o dışarıda; nasıl Kapalıçarşı’mız var, kuyumcular yanyana dizili? Bir de "benzinciler çarşısı" yaparız.
Ayrıca bu akaryakıt istasyonunun üstünde düğün salonu olması yadırganmış. Tanrı aşkına delirtmeyin insanı, lütfen çevrenize bakın! Kaç akaryakıt istasyonunun içinde lokanta, hamburgerci vb var. Bunların hepsi iskân içindeki benzincilerde ve özellikle hafta içi her öğle saati inanılmaz dolular. Lütfen, lütfen iyi düşünün! Değiştirmemiz gereken ne, ve biz değişebilir miyiz? Bırakın, hiç değilse ölü yok, ona şükredelim. Zaten onu yapıyoruz. Biz Adapazarı-Gölcük-İzmit-Bolu depremini unuttuk. Bunu mu unutmayacağız?