Özel tüketim harcamaları ve iktisadi canlanma

Dünya Basınından
-
Aa
+
a
a
a

26 Temmuz 2010Referans Gazetesi

Sayın Ercan Türkkan, iki yıl önce, kredi ve banka kartı kullanım verilerinden hareketle hanehalkı tüketimindeki gelişmeleri izlemeyi amaçlayan bir endeks geliştirdi. Bu endekse ilişkin bilgileri de muntazam bir biçimde aylık olarak yayımlıyor. ‘e.t.t.e aylık bülten' adlı bu bültenden özel tüketim harcamalarındaki hareketler hakkında, önemli bilgiler edinmek olanaklı. [Bu endeksin neyi ifade ettiği, hesaplama yöntemi ve diğer bilgiler için: Ercan Türkkan: Özel tüketim talebinin izlenmesinde kartlı alışveriş: Yeni bir tüketim endeksi önerisi –'e.t.t.e', Haziran 2008, www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/ErcanTurkan_ette.pdf]. ‘e.t.t.e' ile TÜİK'in tüketim tahmini ile benzerlik gösterdiğini, aralarındaki bağıntı katsayısının yüksek olduğunu da belirtmek gerek. ‘e.t.t.e.' bülteninin Haziran 2010 tarihli, (No.33), son sayısında verilen bilgiler, reel olarak hesaplandığında hanehalkı tüketim harcamalarının 2008 yılının ekim ayından itibaren sürekli olarak bir önceki yılın aynı ayına oranla düşük kaldığını gösteriyor. 2010'un ilk yarısının ortalaması olarak bakıldığında endeks bir önceki yıla oranla yüzde 2,55 daha düşük. 2010 Haziran ayı bu açıdan en olumlu sonucun elde edildiği dönem. Çünkü bir sene önceye oranla e.t.t.e. endeksi sadece yüzde 0,5 daha düşük. Bu göreceli toparlanma devam eder mi? Bilemiyoruz. Ama hanehalklarının ihtiyatlı tutumlarını koruduklarını varsaymak daha akla yakın görünüyor. Bu durumun devam etmesi, iç talep içinde payı yüksek olan özel tüketimin iktisadi büyümeye katkısının sınırlı kalması anlamına gelecek.
Türkiye'nin krizin bu aşamasındaki görünümü bizi hem gelişmiş ülkelerden hem de Japonya dışındaki Doğu Asya ülkelerinden farklılaştırıyor. Her iki ülke grubu da krize karşı, büyük ölçekli mali canlandırma paketlerini yürürlüğe koymuşlardı. Türkiye kamu açığı ve cari açık kısıtları nedeniyle bunu yapamadı. Daha mütevazı boyutta önlemlerle yetindi. Ama buna rağmen kriz kamu açığının, toparlanmanın başlaması ise cari açığın büyümesine yol açtı. Bu da Türkiye'nin önümüzdeki dönemde riskli konuma girip girmeyeceği tartışmasını gündeme getirdi.
Türkiye'den farklı olarak büyük ölçekli mali canlandırma programları uygulayabilen ülkelerde elde edilen sonuçlar çok farklı olmasına rağmen, onların da geleceğine ilişkin kaygılar hâlâ gündemde. Gelişmiş ülkelerde kamu harcamalarının tüketimi canlandırarak gelir yaratma etkisi epeyce sınırlı kaldı. 21 Temmuz 2010'da yarı yıllık para politikası raporunu ABD Senatosu'nun ilgili komitesine sunan Federal Reserve (FED) Başkanı Ben Bernanke, önümüzdeki dönem için ‘olağan dışı belirsizliklerin devam ettiğinden' söz etti. Kamu kesiminin ve Federal Reserve'in ekonomiye verdiği desteğin devam edeceğini vurguladı. Öte yandan da yeni önlemelere gerek olmadığının altını çizerek umut verdi. Özetle, Ben Bernanke özel harcamaların ekonomiyi ayakta tutmaya yetmediğini söylemiş oldu. Avrupa'nın durumu, en iyimser değerlendirmeyle ABD gibi. Özel harcamalar pek artmıyor.
Buna karşılık, Japonya dışındaki Doğu Asya ülkelerinde mali canlandırma programları işe yaramış görünüyor. Bu ekonomiler canlandı. Üretim kriz öncesi düzeye ulaştı. İstihdam da artmaya başladı. Şu sıralarda bu ülkelere ilişkin olarak iki soru soruluyor. Bunlardan ilki "Neden Keynes'çi diye adlandırılan politikalar, gelişmiş ülkelerde değil de bu ülkelerde işe yaradı?" İkinci soru ise bu ülkelerdeki canlanmanın kalıcı mı geçici mi olduğu. Bu soru da dolaylı olarak gelişmiş ülkelerle ilgili. Çünkü sorun, Doğu Asya ülkelerinin, gelişmiş ülkelerde canlanmanın zayıf olması nedeniyle ihracat tempolarında meydana gelebilecek düşmeyi iç taleplerindeki artışla karşılayıp karşılayamayacaklarında.
Bu üç deneyim de birbirinden farklı. Ama hepsinde, farklı nedenlerle de olsa, özel tüketim harcamalarına dayanarak büyümenin sağlanması zor görünüyor. Acaba özel tüketim harcamalarındaki artışa fazla mı bel bağlandı?