Yunanistan'dan alınacak dersler

-
Aa
+
a
a
a

18 Ocak 2010Referans Gazetesi

Yunanistan'ın karşı karşıya olduğu iktisadi sorun ilgimi çok çekiyor. Haklı olarak, "Sanki ülkemizin iktisadi sorunları bitti de sıra Yunanistan'ınkine mi geldi?" diye sorabilirsiniz. Aslında, Yunanistan bu sorunlarını nasıl çözebilir sorusu ile ilgilenmiyorum. Bu konuda hiçbir fikrim yok. "Ama bu noktaya nasıl gelindi" sorusu ilgimi çekiyor.
Her halde Yunanistan'da bu kadar büyük bir bütçe açığı ve borç yükü bir gecede oluşmadı. Ancak olay içinden çıkılmaz hale gelinceye kadar da kimseden ses seda çıktığını duymadık. Bir önceki hükümetin, işine gelmediği için gerçek rakamları açıklamadığı ileri sürülüyor. Peki bu ülkenin "Ulusal İstatistik Hizmetleri" adlı bir kuruluşu var. Görevi Yunanistan'ın resmi istatistiklerini kamuoyuna duyurmak. Hükümet onu da mı kandırmış? Yoksa, bu kuruluşun hükümetin hoşuna gitmeyen istatistikleri değiştirmek gibi, yazılı olmayan bir görevi daha mı varmış? Burada bir sorun olduğu anlaşılıyor. Çünkü yeni hükümetin 14 Ocak 2010 tarihinde kamuoyuna açıkladığı "İstikrar ve Büyüme Programı"nda şu anda Yunan Maliye Bakanlığı'nın bir genel sekreterliği statüsünde olan bu kuruluşa bağımsızlık tanınacağı vurgulanıyor. Kimse de buna hayret etmiş görünmüyor. Demek ki bu kuruluşun görevini kendisinden beklendiği biçimde yerine getir[e]mediğinin pek çok kimse farkındaymış. Peki neden, şimdiki iktidarı oluşturan, geçmiş dönemin muhalefeti bu konunun üzerine etkin bir biçimde gitmemiş? Aynı soruyu Yunanistan'daki araştırma kuruluşları, sendikalar ve diğer sivil toplum kuruluşları için de sormak gerekir. Bu, basit bir bilgi saklama ya da bilgiyi çarpıtma olayı değil. Yunanistan'da demokratik sistemin, gözetim ve denetim işlevini yerine getirememiş olduğunu gösteriyor. Bunu değiştirmeyi de ya kimse pek istememiş ya da cesaret edememiş.
Anlaşılan, Yunanistan'ın Avrupa Birliği (AB) üyesi olması da bu durumun düzelmesine pek katkı sağlamamış. Oysa AB, saydamlığa çok önem verdiğini hep söyleyip duruyordu. Yunanistan ise geçen yıl AB'ye katılan bir ülke değil ki! Bir de IMF var. Gerçi hakkını vermek de gerek. IMF'nin 30 Haziran 2009 tarihli, Yunanistan için yazdığı 4. Madde Danışma (Article IV Consultation) raporuna bakarsanız kaygılı bir hava var. Raporda köklü önlemler alınmazsa Yunanistan'da bütçe açığının sürekli olarak artacağı ve 2009 yılında yüzde 6,2 olması beklenen bütçe açığı/GSYH oranının 2014 yılında yüzde 8,9'a tırmanacağı (!) uyarısı yapılıyor. Oysa bu rapor yazıldıktan birkaç ay sonra Yunanistan'ın 2009 yılı için bütçe açığı/GSYH'ye oranı tahmininin yüzde 12,7 olduğu hem de yeni kurulan hükümet tarafından kamuoyuna açıklandı. Ya IMF Yunanistan'dan habersiz ya da IMF kamuoyuna yanıltıcı bilgi vermiş. Hangisi IMF için daha kötü, ben bilemedim. Yunanistan'ı anlayamayanlar/kamuoyunu yanıltanlar listesine derecelendirme kuruluşlarını da eklemek gerek. Olay kamuoyuna açıklanıncaya kadar sesleri solukları çıkmadı. Ancak bundan sonra ortaya çıktılar ve Yunanistan'da işlerin iyi gitmediğini beyan ettiler. Yani gazete okuyan/radyo dinleyen birisinin haberi olduktan birkaç gün sonra!
Bütün bunlardan benim Türkiye için çıkardığım sonuç şu: Bir ülke işlerini doğru dürüst yapmaya ya karar verir ya da vermez. Vermezse, işler sarpa sarar. Ülke de er ya da geç bunun faturasını öder. Ya hatayı yapanlar öder ya da bir yol bulunup hatanın yapılmasında pek de günahı olmayan diğer vatandaşlara ödetilir. İkide bir sözü edilen "çapalar" ise hiçbir işe yaramazlar. Onun için, orada burada çapa aramayı bırakalım da hata yapma olasılığımızı düşürmek için, demokrasinin kurumlarının daha iyi çalışmasını, biz kendimiz için sağlayalım. Sanırım, ABD demokrasisinin en olumlu özelliklerinin başında, "karşılıklı denetim" (checks and balances) sistemini görece daha iyi oturtmuş olması geliyor. ABD deneyiminden kopya etmemiz gereken bir şey olduğunu sanmıyorum ama öğrenecek çok şey olduğu açık.