18 Aralık 2009Referans Gazetesi
Dubai olayının hemen arkasından Yunanistan'da olup bitenler gündeme oturdu. Ancak arada ciddi bir fark var. Dubai'de ortaya çıkan sorunu hiç olmazsa bir boyutuyla küresel krize bağlamak olanaklı. Oysa Yunanistan'da olay farklı. Bu ülkede işlerin kötüleşmesi, küresel krizle çok daha az ilgili. Anlaşıldığı kadarıyla küresel kriz dişlerini geçirmeden çok önce Yunanistan'da kamu dengesi açıklanana oranla çok daha bozukmuş. İktidar değişikliği bu durumun açığa çıkmasını sağlamada önemli bir etken olmuşa benziyor.
Yunanistan'da durumun ciddi olduğu anlaşılıyor. Kamu açığının GSYH'ye oranı yüzde 12.7'ye tırmanmış. Resmi işsizlik oranı yüzde 9,1. Ancak Yunanistan Çalışma Bakanı, Avrupa Birliği'nin finanse ettiği işsizlerin kamu hizmetlerinde çalışmasını sağlamaya yönelik programın geçen ay sona erdirilmesi ile bu oranın yüzde 18'e çıktığını açıkladı. Ülkenin dış bocu 442 milyar dolar: Bu, Yunanistan'ın GSYH'sinin yüzde 110'u dolayında. 2010 bütçe taslağına göre kamu kesiminin toplam borcunun GSYH'ye oranı 2009'da yüzde 113.4! Yeni iktidara gelen George Papandreu başkanlığındaki sosyalist hükümet bir dizi acil önlem açıkladı. Öngörülen önlemlerin başında kamu harcamalarının yüzde 10 kısılması geliyor. Yeni bir artan oranlı vergi sistemi getirilecek, vergi muafiyetleri büyük ölçüde kaldırılacak ve vergi kaçaklarıyla mücadele sıkılaştırılacak. Yunanistan'ın sorunlu sosyal güvenlik sistemi de yeniden ele alınacak. Özellikle kamuda istihdam düşürülecek. Sosyal güvenlik harcamalarının bütçe üzerindeki yükü böylelikle azaltılacak. Kamuoyundan gelebilecek tepkiyi biraz olsun hafifletebilmek için de araya kamu bankalarında çalışanların primlerini yasaklayıp, özel bankalarda çalışanlarınkine de yüzde 90 vergi konması sıkıştırılmış. Hükümet bu önlemlerle kamu açığını 2013'te yüzde 3'e indirmeyi umuyor. Ama 2010 yılında kamu borcunun GSYH'nin yüzde 120,8'ine tırmanmasını da önleyemeyeceğini itiraf ediyor.
Hükümetin bu açıklamaları ne Avrupa Birliği'ni ne de mali piyasaları tatmin etti. Fitch, sonra da Standard and Poor's, Yunanistan'ın kredi notunu düşürdüler. Moody's'in de kredi notunu düşürmesi bekleniyor. Yunanistan'ın bu noktada karşılaştığı iki ayrı sorun var. Bunlardan ilki teknik nitelikte: Gözlemcilerin bir kısmı, açıklanan önlemlerin kamu açığında umulan azalmayı sağlayamayacağı kanısında. Ekonomiyi disiplin altına almaya yönelik daha detaylı bir istikrar ve büyüme planının gerekliliğini vurguluyorlar. Ne var ki, böyle bir plan kamuoyuna açıklansa bile Yunanistan'ın sorunu çözülmüş olmayacak. Çünkü ülkenin bir ikinci sorunu daha var: Güven açığı. Bir kere, önceki hükümetten miras kalan bir güven açığı var. İkinci olarak, Yunanistan ekonomisini ve siyasetini bilenler, sorunun çözümü için gerekli programın uygulanmasının iç engellere takılacağını, bu nedenle de uygulanma şansının düşük olduğunu söylüyorlar. Yunanistan Maliye Bakanı George Papaconstaninou uygulama görüldükten sonra bu tür görüşlerin gücünü kaybedeceğini beklediğini söyledi. Başka bir deyişle bakan, hükümetin kararlılığını kanıtlayabileceği kanısında. Öte yandan, yeni hükümet, güven açığını kapatabilmek umuduyla diğer partilerle bir uzlaşma tabanı bulmak üzere toplantılar yapıyor.
Yunanistan'da bu açıklanan önlemlere ilk tepki, bir günlük grev çağrısıyla geldi. Gerçi bu çağrıya iki büyük işçi konfederasyonu olumlu yanıt vermedi. Ama onların gerekçesi alınan önlemlerin somutlaşmasından sonra işçiler üzerindeki etkilerinin ne olacağını beklemek biçiminde. Beğenmezlerse, onlar da bu yola gidecekler.
Buradaki siyasal oyunun ilginç bir yönü var. Ekonomide disiplini elden kaçırıp kısa dönemde cennet yaratmaya çalışan bir iktidar, seçimi kaybederek, faturayı rakip partinin iktidarının ödemesini sağlayabiliyor. Yunanistan'da bunu gördük. Peki bu iktidar söz konusu yükün altından kalkmak için gerekli ama topluma yük getiren önlemleri aldığında, seçmenler tarafından cezalandırılacak mı? Bu belayı ülkenin başına açmış olan iktidarı bir sonraki seçimde geri çağıracak mı? Bunu doğrusu çok merak ediyorum