28 Ocak 2007Örsan K. Öymen*
Trabzon, köklü tarihiyle ve kültürüyle, sanatta, bilimde, siyasette Türkiye'ye kazandırdığı büyük değerlerle, insanının cesaretiyle, mertliğiyle, doğa sevgisiyle, ormanlarıyla, dağlarıyla, kemençesiyle, horonuyla, fıkralarıyla, sevecenliğiyle, futboldaki başarılarıyla, Trabzonspor'uyla gündeme geleceği yerde, çapraz ateşle vurulan öğretim üyeleriyle, cezaevlerindeki koşulları protesto eden bir bildiriyi okumak isteyenleri linç girişimiyle, bombalanan restoranıyla, öldürülen papazıyla, son olarak da tüm Türkiye'yi ve dünyayı şok eden Hrant Dink suikastıyla gündeme geliyor. Trabzon'da birtakım insanlar, vatanseverlik adına, milliyetçilik adına, din adına ortaya çıkıp terör estiriyor. Bir yandan insanların en temel hakkı olan yaşama haklarını ellerinden alıyor, bir yandan da Trabzon'un ve Türkiye'nin adını, namusunu, şerefini lekeliyor. Trabzon'da birileri, düşünceye karşı düşünceyle, yazıya karşı yazıyla, söze karşı sözle, sivil örgütlenmeye karşı sivil örgütlenmeyle yanıt vereceği yerde, düşüncelerini beğenmediği bir gazeteci-yazarın yaşamına son veriyor, onun çocuklarını yetim, eşini dul bırakıyor, ailesini büyük bir acıya boğuyor, sonra da bunu vatansever, milliyetçi duygularla yaptığını söylüyor. Dini bir mekânda silahsız bir din adamını vurmak, vuranlara da gerekli tepkiyi gösterememek; restoranda yemek yiyen sivil insanlara, küçük çocuklara, kadınlara bomba atmak, atanlara da gerekli tepkiyi gösterememek; bu mu cesaret, bu mu mertlik, bu mu vatanseverlik, bu mu Trabzonluluk?! İnsanları öldürmek, canını almak, yaralamak, internet kafelerde oynanan sanal oyunlarda insanları öldürüp yaralamak kadar kolay bir şey haline mi dönüştü?!
Trabzonluyum Öğretim üyeliğim, felsefeciliğim, siyasi kimliğim bir tarafa, Trabzonlu bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hemşerilerime şunu söylemek isterim: Trabzonlular cesaret, mertlik ve vatanseverlik konusunda bir rehber arıyorlarsa, bakacakları iki yer vardır. Bunların birisi Trabzon kültürünün ve kimliğinin kendisi, birisi de Mustafa Kemal Atatürk'tür. Mustafa Kemal kimdir, bu ülkede hangi devrimleri gerçekleştirmiştir, onun kurduğu vatan ne anlama gelmektedir, Trabzonlular ve tabii ki genelde de Türkiye'nin her bölgesindeki insanlar bunu yeterince araştırıyor mu, düşünüyor mu, çocuklarına bu konuda gerekli aile eğitimini veriyor mu, doğrusu merak ediyorum. Bazıları çıkıp bu vatanı sevdiğini ve her şeyi bu vatan için yaptığını söylüyor. Pekiyi bu vatanın kurulmasına öncülük eden kişi, lider kim? Mustafa Kemal. Mustafa Kemal'in kurduğu bu vatan nasıl bir vatandır, Mustafa Kemal vatanı kurarken hangi temel ilkeler üzerine oturttu, bu vatanı neden kurdu? Mustafa Kemal vatanı, din ve devlet işlerinin ayrılması için, eğitimin, hukukun şeriat ilkelerinden arındırılması için, laiklik için, kadın-erkek eşitliği için, bilimin ve sanatın toplumda egemen olması için, ulusal bağımsızlık için, adalet için, halifenin ve padişahların değil, halkın egemenliği için kurdu. Herhalde birileri birilerinin düşüncelerine öfkelendi diye onları arkalarından vursun diye bu vatanı kurmadı!
Hangi vatan? Ancak birileri yine de çıkıyor ve vatanı çok sevdiğini söyleyip vatanı terörize ediyor. Oysa onların sevdiklerini söyledikleri vatan Mustafa Kemal'in kurduğu ve hayal ettiği vatan değil, herhalde başka bir vatan olsa gerek! Benim bildiğim Mustafa Kemal ve günümüzde onun ilkelerini, yolunu sonuna dek savunmaya kararlı milyonlarca Mustafa Kemal, bir yandan etnik ayrılıkçılara, PKK terörüne, ABD ve AB emperyalizmine karşı çıkar, bir yandan da laikliğe, demokrasiye, insan haklarına, bilime ve sanata, sosyal adalete sahip çıkar. Laikliğe, demokrasiye, insan haklarına, düşünce özgürlüğüne, insanın en temel hakkı olan yaşama hakkına sahip çıkmayan bir sözde vatanseverlik, vatanseverlik falan olamaz, olsa olsa faşizm olur. Faşizm ise tanımı gereği vatanı sevemez, çünkü her şeyden önce insanı sevemez. Türkiye bunun örneklerini çok gördü! Vatan, millet ve din adına bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde Mustafa Kemal'in mirasına ihanet edenleri, ABD emperyalizminin tetikçisi ve oyuncağı haline gelenleri biz çok gördük! Bunun sonucunda Türkiye'de çok kan aktı, binlerce genç insan yaşamını yitirdi. En büyük "abiler" çocukları internet kafelerde ve yaylada atış talimlerinde başıboş bırakacaklarına, onlara bunları anlatsınlar, belki çocuklar geçmişten ders alırlar! Ve herkes bilsin ki bu zihniyet sadece Hrant Dink'in ölümüne değil, Abdi İpekçi'nin, Bedrettin Cömert'in, Muammer Aksoy'un, Bahriye Üçok'un, Ahmet Taner Kışlalı'nın, Uğur Mumcu'nun, Atatürk'ün kurduğu ve hayal ettiği vatanı seven birçok aydının ölümüne yol açtı. Bunları söyledikten sonra, devletin Trabzon'daki güvenlik kurumlarına da bir çift sözüm var: Türkiye için son derece tehlikeli olan ve Trabzon'da ivme kazandığı anlaşılan bu oluşumlara karşı zamanında önlem almak buradaki emniyetin, jandarmanın, istihbaratın görevidir. "Trabzon'da işsizlik var, Trabzon'da eğitimsizlik var" deniyor, bu elbette çok ciddi bir faktördür, ancak işsizlik ve eğitimsizlik sadece Trabzon'a özgü bir olay değil, Türkiye'nin hemen hemen her yerinde başlıca bir sorundur. Oysa burada özellikle Trabzon'da örgütlenen, anlaşıldığı kadarıyla da çok rahat örgütlenen ve ortalığı kana bulayan bir oluşumun söz konusu olduğu anlaşılıyor. Biz bunun 1970'lerdeki Nevşehir sendromundan ve 1990'lardaki Batman sendromundan farklı bir şey olduğunu ümit ediyoruz ve devletin buradaki soruna bir an önce ciddi ve etkin bir biçimde el koymasını bekliyoruz. Son olarak: Daha önce de çeşitli vesilelerle söylediğimiz gibi, 301. madde dahil olmak üzere, düşünce özgürlüğünü ve görüldüğü gibi yaşama özgürlüğünü de tehlike altına sokan bütün yasalar tekrar düzenlenmeli, insanların düşüncelerinden ötürü yargılanmasını olanaksız kılacak biçimde değiştirilmelidir. Düşünceye sadece düşünceyle yanıt verilir. Düşünceye silahlı infazla yanıt verilemeyeceği gibi, dava açarak, kodese yollamaya çalışarak da yanıt verilemez. * ÖRSAN K. ÖYMEN: Doç. Dr., CHP Parti Meclisi üyesi