Merhaba kâinat!..
Türkiye’de gerek seçimin genel sükûnet atmosferi, gerekse istikrar vaat eden yönetsel ipuçları, gerekse de başarısız bir yönetimi tüm parti ve liderleri ile tasfiye etmişe benzeyen sonuçları bakımından “demokrasinin zaferi” diye nitelenen 3 Kasım seçimlerinin ardından, bir sindirme safhasına geçmiş görünüyoruz. Çok büyük önem atfedilen piyasanın çok büyük önem atfedilen “rahatlaması” hiç olmazsa şimdilik gerçekleşmiş görünüyor.
Seçimi ezici bir çoğunlukla kazanan partinin genel başkanını başbakan yapamamak, aynı partiyi “normal kapatma” prosedürüne tabi tutmak veya uluslararası polisçe aranan bir yeni seçilmiş milletvekiline mazbata verilmesindeki zorluklar gibi birkaç “anomali” var evet. Ama, herşeyi çözecek teknik çözüm önerileri de yok değil: “Emanetçi olmayan” bir “yedek başbakan” belirlenmesi ya da belki muhalefetle birlikte bir anayasa değişikliği yapılması ya da mazbatayı avukata verip ardından dokunulmazlığın kaldırılması gibi teknik hüner gösterileri ile bu pürüzler nasıl olsa bir şekilde giderilebilir diye düşünülüyor.
Yani, Şahin Alpay’ın, Açık Radyo’daki “üçüncü göz” köşesinde sorduğu gibi, bu seçimlerin ardından “şeriat devleti’nin geliyor” olmasından korkan çok kimse yok ortada. Genelde “asayiş berkemal” gibi yani.
Köktendincilik ya da her türlü köktencilik korkusunu böylece atlattığımızı varsayabiliriz. Medyada pek çok kez belirtildiği gibi, yeni hükûmetin önünde çok çetin görevler bulunuyor: Avrupa Birliği tam üyeliği, ekonomik krizin sağ salim atlatılması, katılımcı demokrasinin gerektirdiği reformların tamamlanması gibi binbir sorun var. Hatta iktidarın bir “ateşten gömlek” giymekte olduğu, yeni iktidar mensupları tarafından bile dile getirilen bir gerçek. Ama, ateşten gömlek gibi hayli tehlikeli bir kavram dahi, korkulacak değil, daha ziyade, azimle göğüslenecek bir şey olarak görünüyor -- bir meydan okuma.
Ne var ki, ortada korkulacak bir durum var aslında maalesef: Seçim telâşı içinde biraz unuttuğumuz, ya da çok insanî sayılabilecek, dolayısıyla da anlaşılabilir nedenlerle unutmayı yeğlediğimiz bir şey: Savaş! Komşuda pişen ve bize de düşeceği neredeyse kesin olan korkunç bir istilâ savaşı.
Korkunç bir savaştan korkulur. Bütün savaşlardan korkulur. Ama, belki de en korkutucu olan durum, yeni iktidarın bu korkutucu durumdan hemen hiç bir açıklamasında bahsetmemesi, yeni iktidarın liderlerini ekranlarda türbandan orduya hemen hemen her konuda “sigaya çekme” konusunda kuyruğa giren medya mensuplarının bu konuda tek bir soru sormaması.
Dünya gazetelerinde kıyamet kopuyor: Meselâ, Observer’dan Peter Beaumont ve Gaby Hinsliff , ABD öncülüğündeki savaş makinesinin önü alınmaz bir şekilde Irak’a yürüyüşe geçtiğini uçak gemilerinin, helikopter ve füze birliklerinin, deniz piyadelerinin sayısına, gemilerin güvertelerine çizilen bayrak ve sloganlara varıncaya kadar bildiriyorlar. Bu korkunç savaşa birkaç haftakaldığına dair 10 gerekçe sayıyorlar! “Çok alâmet belirdi!” demeye getiriyorlar yani. Meselâ, Beaumont ile Faisal İslam , yine aynı gazetede, ABD’nin bütün rakip ülke ve şirketleri tasfiye edip OPEC’i de sona erdirme planlarının neredeyse tamamlandığını, Irak petrollerinin tamamen ABD’nin kontrol altına alınması planının uygulamaya geçirilmek üzere olduğunu yazıyorlar!..
En yakın müttefik (müttefikten öte “kanka”) Britanya’nın bile bu kapışmanın dışında bırakılmış olduğu için BP’nin yana yakıla şikâyet ettiğini anlatıyorlar!.. Meselâ, George Monbiot, Guardian’da, dünyanın tükenmekte olan petrol kaynaklarından geri kalanını ABD’nin tümüyle kendi egemenliği altına almak için hızla ve hırsla koşturduğunun kanıt ve raporlarını ortaya koyuyor!..
Meselâ, Robert Fisk, Independent’ta, ABD’nin Irak’ta yaklaşan macerasına Türkiye’deki yeni iktidarın tehlikeli bir denklem eklediğini yazıyor...
Bu arada: İsrail’in sert Başbakanı Şaron, Irak’ın bir an önce vurulmasını, Irak’tan sonra, “en büyük terörist” İran’a savaş açılmasını istiyor...
Irak’lı ABD yanlısı “muhalifler” Washington’da, Washington’ın petrolcü yöneticileriyle Irak petrollerinin üç etnik bölgede üç şirket arasında nasıl yeniden paylaştırılacağı konusunda görüşme halinde...
Türk Genel Kurmay Başkanı Washington’da 5 günlük bir ziyarette Amerikan komutanları ile askeri meseleleri görüşmekte...
Türkiye’de iktidara gelmesi çok muhtemel partinin sözcülerinden biri, BBC World televizyonuna verdiği mülâkatta, kendisine Irak’la savaş konusunu sorduklarında, bu konuyu, bu konuda en iyi bilgiye sahip olan askerlerle konuşmayı planladıklarını söylüyor ve ekliyor: Türkiye’nin uğrayacağı zararın karşılanması halinde...
Türk Hava Yolları, Adana’ya uçak bileti satışlarını durdurdu; çünkü Adana sivil havaalanı tamir halinde...
Türkiye’de iktidara gelmesi çok muhtemel partinin kimi başbakan olarak önereceğini bilmiyoruz. Bu teknik ve küçük pürüz halledildikten sonra Cumhurbaşkanı’nca atanacak yeni Başbakan’ın kim olduğunu öğreneceğiz; ama o Başbakan’ın, Türkiye’deki üslerin de kullanılması ile Irak’ın topyekûn istilâ edilmesi hakkında ne düşündüğünü öğrenebilecek miyiz acaba?
Ülkede korkulacak bir durum yok da, biz korkak tefrikacılarınızın içinde bir tuhaf ürperti var nedense.
Devamı yarın...