No.200 - Ne şer kalsın, ne de yabanî hayat...

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

Irak’a açılması planlanan savaşın ‘rejim değişikliği’ talebinin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu söyleyip duruyor ya Bush yönetimi, son günlerde bu savaş ihtimalini enerji politikalarının tanıdık bir adımının gerekçesi olarak da göstermeye teşebbüs etmişler. Hatırlayacaksınız, bir süre önce Kuzey Kutbu’na yakın ve ANWR (Arctic National Wildlife Refuge) olarak bilinen, el değmemiş alanların petrol arama çalışmalarına açılması önerisi gündeme gelmiş ve Cumhuriyetçiler’in başı çektiği Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen öneri Demokratlar’ın denetiminde bulunan Senato’da reddedilmişti. Ne demişti Demokratlar? Orada petrol kuyuları açmaya başlarsak yabani hayat filan kalmaz; dolayısıyla daha çok petrol kullanacağımıza elimizdekini idareli harcamak için bazı önlemler benimseyelim.

Kulağa hoş geliyor, değil mi?

Ama bugünlerde, Kuzey Kutbu’nda delikler açılmasını öneren mezkur yasa tasarısını karara bağlamak için Cumhuriyetçiler’den yeni hamleler geliyormuş. Bunun üzerine Enerji Komisyonu üyelerinden kıdemli Demokrat Edward Markey, Cumhuriyetçiler’in muhtemel (ve galiba müstakbel) savaşı tasarının kabul edilmesi için mazeret olarak kullanmak istediklerini söylemiş. Askeri müdahalenin, Irak’ın günde 2 milyon varili bulan ihracatını kesintiye uğratacağını, geçen aylarda yüklemenin zaten inişe geçtiğini, dolayısıyla mutlaka telafi tedbirleri alınması gerektiğini söylüyormuş Cumhuriyetçiler. Bu arada, Bush’un belalısı Saddam’ın, geçen sene ABD’ye en çok petrol ihraç eden eden altıncı ülkenin başında bulunduğuna inanır mısınız? Hayır mı? İnansanız iyi edersiniz, çünkü Reuters’ın Richard Cowen imzalı haberinde aynen böyle yazıyor.

Şer güçlerinin ilelebet yenilmesi ve alemde iyiliğin galebe çalması için Kuzey Kutbu’ndaki yabanî hayatın ve ekolojik dengenin bozulmasına kim razı gelmez ki?..

ABD’nin enerji konusunda canının sıkkın olduğunu, işlerinin bir türlü rast gitmediğini biliyorduk, ama yeni gelişmeler canların daha da sıkılacağına delalet ediyor. Nitekim, ABD’de bir idare mahkemesi, ülkenin 2000 ve 2001 yıllarındaki enerji krizi sırasında ülkenin en büyük doğal gaz şirketi El Paso Corporation’ın California’daki gaz fiyatlarının artmasına yasadışı yollarla yardımcı olduğuna hükmetmiş. Rezaletin mahkeme kararıyla kesinleşmesi de ilk defa oluyormuş.

Bir başka iyi haber de, Britanya’da, Başbakan Tony Blair’in uzun zamandır heyecanla beklenen ‘dossier’sinin ortaya çıkmış olması. Malumunuz, Blair uzun bir süredir Irak’ın elinde her türlü silahin bulunduğuna dair kanıtlar olduğunu ve bunları açıklayacağını söylüyordu. Sonunda açıkladı. Basında ‘dossier’ olarak anılan 55 sayfalık bu ‘dosya’nın herhangi bir yenilik içerip içermediğini merak ediyorsanız Hasan Ersel’in Açık Gazete’ye yaptığı değerlendirmeye  göz gezdirebilirsiniz. Elli beş sayfanın sadece 16 sayfasının Irak’ın silahları meselesine ayrıldığını söyleyen Ersel, İngilizler’in ‘eski ciddiyet ve ihtimamı’ düşünülünce insanın kendisini hayal kırıklığına uğramaktan alamadığını da belirtmeden geçemedi. Bir de, dedi ki Ersel, “Bu dosya, Irak’a savaş açılmasına taraftar olanlardan başka kimsenin işine yaramaz.”

Independent gazetesinden Robert Fisk ise ahlâk sahibi hiç kimsenin, söz konusu dosyaya bakıp da utanç ve öfkeye kapılmamasının mümkün olmadığını söylüyor. Çünkü, diyor Fisk, eğer Blair’in savları doğruysa on senedir süren yaptırımların sonucunda yaşamını yitiren yaklaşık yarım milyon Iraklı çocuk boşu boşuna ölmüş bulunuyor ve bu da “hepimizin bir insanlık suçu işlediğimiz anlamına geliyor.” Gene Fisk hatırlatıyor, 12 Mayıs 1996’da dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’a CBS televizyonundan Leslie Stahl şu soruyu yöneltmiş: “Yarım milyon çocuğun öldüğünü duyuyoruz. Hiroşima’da ölenlerden de fazla. Peki, ne dersiniz? Değer miydi?” Albright da vevap veriyor: “Sanıyorum çok zor bir seçim bu, ama öyle zannediyoruz ki değerdi.”

Buralar, sözün bittiği yerler oluyor...

Mümkün mertebe kafamızın arkalarına itmeye çalıştığımız, muhtemel İstanbul depremiyle ilgili yeni bir araştırma yapıldı. 6.9, 7.4, 7.5 ve 7.7 büyüklüğündeki deprem senaryolarına yer veren ‘Sismik Mikro-Bölgeleme Dahil Afet Önleme/Azaltma Temel Planı Çalışması’na göre, en kötü ihtimal ele alındığında 70-90 bin can kaybı olacak, 120-135 bin kişi ağır yaralanacak, 50-60 bin bina ağır hasar görecek ve 500-600 bin aile evsiz kalacakmış. Haliç Köprüsü’nün çökeceğine de neredeyse kesin gözüyle bakılıyormuş.

Fena halde iç karartıcı bu haberlerden sonra İsrail’in Arafat kuşatmasının da artık alelade bir haber haline dönüştüğünün haberini vermeden geçmeyelim. Birleşmiş Milletler, bu arada, yeni bir karar daha almış ve hem kuşatmanın kaldırılmasını, hem de İsrail askerlerinin çekilmesini istemiş ve İsrail yönetimi de... red-det-miiişşş...

İşte bu kadar.

Devamı yarın...