No.117 - Adalet meselesi

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

Robert Fisk söylemişti, “Geliyorlar,” diye. Şaron’un terörle savaşının ikinci aşaması için Gazze halkının endişe içinde İsrail tanklarını beklediklerini yazmıştı. Yazının mürekkebi neredeyse kurumadan, El-Halil’e saldırı haberi geldi: 9 ölü.

İsrail’in bu yeni saldırısıyla artık ABD’yi de dinlemediği ifade ediliyor çeşitli haberlerde. El-Halil’e 50 tank ve personel taşıyıcı ile 200 zırhlı araç girmiş. Guardian gazetesi, bir helikopter roketinin bir evi vurduğunu, içerdeki bir silahlı kişi ile dört sivilin öldüğünü yazıyor. Evdekilere yardım etmek isteyen iki kişinin daha helikopterden açılan ateşle öldürüldüğünü anlatıyor tanıklar.

Bu arada, El-Halil ve derken Gazze diye düşünüp dururken biz, BM henüz bir ekip gönderebilmiş değil Cenin’e. İsrail, dört gün içinde üç kez iptalini istedi bu girişimin ve Kofi Annan’ın itibarını da bir miktar aşındırdı maalesef. Cenin’in işgali 11 Nisan’da sona erdi; 19 gündür BM kente gitmeye çalışıyor ve İsrail izin vermek konusunda ağırdan alıyor. Sonunda, Britanya Dışişleri Bakanı Jack Straw da patlamış: “Saklayacak bir şeyiniz yoksa Tanrı aşkına izin verin de bu misyon bir an önce oraya gitsin. İsrail’in şanı için çok önemli bir adım bu.”

Güney Afrika’nın Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nun eski başkanı ve rahip Desmond Tutu, Kutsal Topraklar’da yaşananın ‘apartheid’dan başka bir şey olmadığını açıkça dile getirmiş bu ay başında yaptığı bir konuşmada. “İçim yanıyor,” diyor Tutu, “Hafızamız ne kadar da zayıf. Yahudi hemşirelerimiz ve biraderlerimiz nasıl da aşağılandıklarını unuttular mı? Kolektif cezalandırılmayı, evlerinin yerlebir edildiğini bu kadar mı çabuk unuttular? Derin ve asil dinsel geleneklerine sırtlarını mı döndüler? Tanrı’nın haksızlığa uğramışların yanında olduğunu unuttular mı?

İsrail, başka bir halkı ezerek güvenliğe ve emniyete kavuşamaz. Hakiki bir barış nihai anlamda ancak adaletin üzerine inşa edilebilir.”

“İnsanlar bu ülkede [ABD] yanlışa yanlış demeye korkuyorlar, çünkü Yahudi lobisinin etkisi çok büyük. Eee, peki? Tanrı aşkına, bu Tanrı’nın dünyası! Dürüst bir kâinatta yaşıyoruz. Apartheid hükumeti de kuvetliydi, ama bugün yaşamıyor artık. Hitler, Mussolini, Stalin, Pinochet, Miloşeviç ve İdi Amin... Onlar da kuvvetliydi, ama tuzbuz oldular.”

Tutu’nun beklenebilir çıkışının yanında beklenmedik çıkış sesleri de geliyor. Hem de kimden? İsrail’in, hemen bütün kuşaklarınca çok sevilen, tutulan, vatansever bir şarkıcıdan. Yaffa Yarkoni’den. Yarkoni, bilhassa muharebe zamanlarında askerlere şarkılarıyla moral vermiş, son derece popüler bir isim İsrail’de. Dolayısıyla, hem Bağımsızlık Günü’nün kutlanacağı, hem de Batı Şeria’daki hareketliliğin artamaya başladığı günlerde kendisini Ordu Radyosu’na davet etmek son derece cazip bir fikir olarak görünmüş. Ancak gelin görün ki 77 yaşındaki Yarkoni bu sefer askerleri teşvik edeceği yerde, program sahibinin ve pek çok dinleyicinin donakalmasına neden olan şu sözleri sarfetmiş: “Elleri arkalarından bağlı Filistinlileri, delikanlıları gördüğüm zaman, kendi kendime, bize Holocaust sırasında yapılanlara benziyor bu, diyorum. Holocaust tecrübesi yaşamış bir halkız biz. Şimdi bunları nasıl yapabiliyoruz?”

Ortalık karışmış, tahmin edersiniz ki... Onca senenin sevilen şarkıcısı Yaffa Yarkoni karalisteye alınmış, turneleri iptal edilmiş, sponsorları ortadan kaybolmuş, boykota uğramış vs... O kadar çok küfür telefonu gelmiş ki Yarkoni’ye; kızı “Sokağa çıkamıyor,” demiş annesi için.

Yarkoni, orantısız bir savaşı eleştirdiği için lanetlenirken Beytüllahim’de, Milad Kilisesi’nin karşısında kocaman bir haç duruyor. 2x4m büyüklüğünde ve 42 kilo ağırlığındaki haç, 41 yaşındaki Amerikalı Keith Wheeler tarafından dikilmiş oraya. Sırtında haçıyla, dünyanın çeşitli köşelerine umut mesajı götürdüğünü söylüyor Wheeler.

Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edilen ‘Af Yasası’, hükumet kanadında sıkıntıya neden oldu. Hatta, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Sezer’in kendini mahkeme yerine koyduğunu, basının kampanyasının etkisi altında kaldığını belirttiler. Basının ‘kampanyası’ndan Haluk Kırcı ile Mehmet Ali Ağca kastediliyor herhalde. Katillerin serbest bırakılacağından bahsetmek nasıl oluyor da ‘kampanya’ olarak niteleniyor anlamak mümkün değil. Öte yandan, bu ‘kampanya’nın çok etkili olduğunu söylemek de pek mümkün değil; TBMM Başkanı Ömer İzgi, Kırcı’nın yasadan yararlanmasını çok doğal karşıladığını söylediği gibi, gecikme için bir de bütün mahkumlardan özür dilemiş. Sayın Türk, Sayın Bahçeli ve Sayın İzgi’yi hariç tutarsak hemen hiç kimsenin ‘içine sinmiyor’ bu yasa. Ertuğrul Özkök, Hürriyet’te, “Af Kanunu, adalet duygumuzu yerle bir ediyor,” diye yazmış. “Katilleri affettik, ama ekonomik suç işleyenleri affetmiyoruz...” Özkök’ün söylediklerine, düşünce suçlularını affetmediğimizi de ekleyebiliriz belki.

Peki şu sözlere ne ekleyebiliriz? MHP Trabzon Milletvekili ve Adalet Komisyonu Üyesi Orhan Bıçakçıoğlu: “Bahçelievler katliamı hükümlüsü Haluk Kırcı ile Balgat katliamından mahkum olan İsa Armağan’ın tüm eylemlerini sonuna kadar sahipleniyorum.”

Adalet yerini bulacakmış gibi bir izlenim ediniyor musunuz?

RTÜK yasa tasarısı, yarın (1 Mayıs) Meclis Genel Kurulu’na geliyor. Çağdaş Gazeteciler Derneği, açıklamasında, milletvekillerine “vicdanlarınızı ve Anadolu’dan yükselen sesi dinleyin. Veto gerekçelerini okuyun” çağrısında bulunarak “gazeteci değil, patron güçleniyor” uyarısında bulunmuş. RTÜK Başkanı Nuri Kayış da, Zaman gazetesinde yer alan bir haberde, şunu söylüyor: “Anayasa Komisyonu’nda uzun yıllardır tanıdığım iktidar partisi milletvekili bana, ‘Cumhurbaşkanı haklı, biz de biliyoruz; ama kanunu aynen kabul edip geçirmeye mecburuz. Patronlar öyle istiyor’ şeklinde konuştu.” Financial Times gazetesi de 25 Nisan tarihli haberinde, Türkiye’deki gazete reklam gelirlerinin üçte ikisini bünyesinde toplayan medya grubunun başkanı Aydın Doğan’ın, söz konusu yasa tasarısının en kuvvetli destekçisi olduğunu ve grubun gazetelerinde bu konuyla ilgili haberlere yer verilmediğini belirtiyor... Ama bu tasarının yasalaşmasını bu kadar kuvvetle destekleyenler sadece patronlar mıdır; onu da merak etmekten alamıyoruz kendimizi.

Devamı yarın...