No.89 - 'Rüşvet' mi?

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

ABD’nin barış sağlayamamasıyla tanınan barış elçisi Anthony Zinni, ateşkesi temin edememiş bulunuyor maalesef. Üstelik, İsrail de Zinni’ye yardımcı olmaya çalıştığından Filistin kaynaklı son saldırıya misillemede bulunmayacakmış. Son saldırı, bir otobüse oldu. Bir intihar bombacısı İsrail’in kuzeyinde kendini havaya uçurdu ve 7 kişinin ölümüne neden oldu. Sonra, ertesi sabah erken saatlerde, İsrail tanklarının Batı Şeria’ya girdiklerini duyduk. Onlarca Filistinli tutuklanmış; İsrail ordusu tutuklananların Hamas militanları olduğunu belirtmiş. Arafat’ın muhafız grubundan bir asker de varmış tutuklananlar arasında, bunu da Filistinli yetkililer söylemiş. Bütün bunları anlatırken bu günlerin ‘nispeten sakin’ olduğunu da hatırlatalım.

Şiddet, Ortadoğu’nun yanı sıra İtalya ve Peru’da da gösterdi kendini. Peru’nun başkenti Lima’da, ABD Büyükelçiliği’nin yakınındaki bir arabada patlayan bomba en az 9 kişinin ölümüne ve 30 kişinin yaralanmasına yol açtı. Başkan Bush’un hafta sonunda yapılması planlanan ziyaretinin hemen öncesine denk gelmesi, patlamanın ziyareti engellemek ve geciktirmek amacını taşıdığını düşündürmüş Perulu siyasetçilere. Ama, Peru Devlet Başkanı Alejandro Toledo, hiçbir şeyin bu buluşmayı engellemeyeceğini ve Peru’nun bir terör ülkesi olmayacağını söylemiş.

İtalya’da ise hükumetin kıdemli danışmanlarından Marco Biagi öldürüldü. Suikasti, bilhassa 1970 ve 80’li yıllarda çok aktif olan Kızıl Tugaylar’ın üstlendiği belirtildi. Biagi, önümüzdeki günlerde büyük grevlere neden olması beklenen çalışma hayatı reformlarının mimarları arasında kabul ediliyor ve bu reformlar bilhassa işten çıkarmaları kolaylaştıracak olmalarıyla tanınıyor.

Bu arada, ortada patlamalar ve kan görünmemekle beraber bir tuhaf şiddetin de Zimbabwe’de, Devlet Başkanı Robert Mugabe tarafından uygulandığını söyleyelim hemen. Uluslararası toplum fikir birliğiyle ülkede 10 gün önce gerçekleşen başkanlık seçimlerine fena halde hile karıştığını söylüyor, ama Başkan Mugabe seçimlerde ‘altettiği’ muhalifi Morgan Tsvangirai’yi ‘hıyanet-i vataniye’ ile suçlamaktan da geri kalmıyor. Hatta sadece onu değil, Tsvangirai’nin ‘Demokratik Değişim Hareketi’nden iki politikacı da aynı suçla itham edilmiş vaziyette. Şimdilik kefalet sayesinde hapisten kurtuldularsa da 30 Nisan’daki duruşmalarının sonuçlanacağı yer darağacı da olabilirmiş pekâlâ.

Uluslararası toplumun durumdan hiç hoşnut olmadığını söylemiştik ya, komşular tam da böyle düşünmüyor galiba. Mesela, Tanzanya Devlet Başkanı, Benjamin Mkaba, “Siz demokrasinin şampiyonusuz!” demiş Mugabe'ye. İyi mi?.. Zaten George Soros da, Monterrey’deki Gelişmenin Finansı Konferansı’nda, en büyük tehlikelerden birinin bu olduğunu söylüyor: Komşuları desteklerse, pohpohlarsa, sırtını sıvazlarsa kim elini tutabilir ki Mugabe’nin?

Soros, başka şeyler de söylüyor elbette konuşmasında. Açık Gazete’ye verdiği mülakatta dile getirdiği, zengin ülkelerin ‘özel çekme haklarından ferâgat’ önerisini dile getiriyor. ABD’nin, önümüzdeki üç yıl için dış yardımlarda 5 milyar dolarlık bir artışa gitmesinin savunma için ayırdığı 48 milyar doların yanında biraz gülünç kaldığını ima ediyor.

ABD’den konuşmaya devam edersek Başkan Yardımcısı Cheney’nin Türkiye ziyaretinin, ardından ciddi bir muamma bulutu bıraktığını da söylemeden geçemeyeceğiz. Gazetelerimizde genellikle, Irak’a operasyon konusunda Türkiye’den olumsuz cevap aldığı yazılıyor Cheney’nin. Türkiye’nin bu ‘dik’ tutumunun yanı sıra görüşmelerin, Ecevit’in Washington ziyaretinin devamı gibi geçtiği de belirtiliyor. Hatta, Türkiye’nin Afganistan’daki ISAF (International Security and Assistance Force) Barış Kuvveti’ne komuta etmesi için 228 milyon dolarlık bir yardım üzerinde anlaşmaya varılmış gibi bir hava da mevcut. Bunlar iyi hoş da neden bir basın toplantısı bile düzenlemeden giti Cheney? Neden kendi gazetecilerine, kendi ülkesinde konuşmayı tercih etti? Cheney’nin dörtlü çalışma yemeğine Savunma Bakanı Çakmakoğlu neden katılmadı? Davet edilmedi mi, bulunamadı mı?.. Ve, hepsinden önemlisi, Cumhuriyet gazetesinin de manşetten duyurduğu gibi, “ABD’den petrol rüşveti” ne demek? Le Figaro gazetesinin, Irak operasyonuna karşı Türkiye’ye yeni öneri götürüldüğünü savunduğu haberini bir önceki tefrikamızda duyurmuştuk size. Bu öneri doğruysa kitle imha silahlarının, barış için mücadelenin ve teröre karşı savaşın petrol ile, rüşvet ile ne alâkası olabilir?..

Bunları düşünüp dururken El-Ahram gazetesinde, Celal Nasır imzalı bir yazıya ilişmesin mi gözümüze? Girişinde şu cümle vardı: “Türkiye, Ortadoğu’yu yeniden düzenlemek üzere ABD ve İsrail ile güçbirliği yapıyor. Asıl, şer ekseni budur.”

Sıkıntılı havayı dağıtmak için iyi bir haberle bitiriyoruz. İsrail, Türkiye’den su alacakmış. Yani, İsrail’in Manavgat Suyu’nu alması için ciddi bir ilerleme sağlanmış ve en kısa zamanda Türkiye’den yılda 50 – 100 milyon metreküp su alınacakmış.

Devamı yarın...