Haftaya en çok sorularla başlamak mümkün galiba. Herkesin kafasındaki, dilindeki sorularla: Mesela Afgan halkı, Taliban yenildiğine ve çekildiğine göre bombardıman neden durmuyor, diye soruyor. Bilhassa Gardez’de ne Taliban, ne Arap ne de Pakistanlı kalmış, ama şehre bomba yağıyor. Anlayamıyormuş Gardezliler, soruyorlarmış: Neden böyle oluyor? (Kate Clark, BBC) Bir başka soru da Kuzey İttifakı ile ilgili. Koalisyon (yani ABD + Britanya), Kuzey İttifakı’nı piyade erleri gibi kullandıktan sonra meydanın kendisine kalacağını zannediyordu zahir. Mamafih, İttifak askerleri dur-otur dinlemedikleri gibi, Bagram üssüne gelen Britanya askerlerine de ‘gidin buradan’ çağrısı yapıyorlarmış. Gene de, kimi görüşmelerin ardından, Kuzey İttfakı’nın ülkenin geleceği hakkında sesini çok yükseltmeyeceğine dair bazı ödünler kopartılmış. (Meek, Guardian). İttifak’ın bu tutumunu sürpriz olarak görmemek gerektiğini söyleyenler de var. Bölgenin uzmanı gazetecilerden Robert Fisk, “Ne bekliyordunuz?” diye soruyor. “İttifak’ın yabancılardan talimat almaya gönül indireceğini mi zannediyordunuz?” Sorularının yanına bir saptama eklemiş Fisk: Savaş daha yeni başlıyor! (Independent). ‘Kalıcı Özgürlük’ için savaşa karar verildiğinden beri pek üzerinde durulmuyordu, ama 11 Eylül felaketini Bin Laden ile El Kaide’ye bağlayan en kuvvetli kanıtlar, kaçan Taliban askerlerinin geride bıraktığı evrak arasında bulunmuş. Söz konusu evrak arasında uçuş simülatörleri, Amerika’daki uçuş okullarının listesi, nükleer ya da kimyasal savaş bilgileri bulunuyormuş (Jason Burke, Tim Judah, P. Beaumont / Observer). Peki, İttifak’ın burunlarının dibine geldiğini son anda mı farketmişler? Delilleri imha etmeye hiç mi vakitleri olmamış? (Peter Preston / Guardian) Bunları bilemeyeceğiz artık. Bu arada, BBC Dış Haberler Şefi John Simpson, Kabil’in düştüğü gün yanında tezahüratta bulunanlarla beraber bir ‘kurtarıcı’ edasıyla şehre girince biraz alay konusu olmuş maalesef. Hatta, bir soru da ona yöneltildi: Haber misin, muhabir misin? (Zafer Arapkirli / NTVMSNBC) Simpson, daha sonra olayın heyecanıyla biraz kendini kaybettiğini itiraf etti ve teessürlerini bildirdi, ama 30 senelik tecrübesinin getirdiği itibarında çizikler seçilebiliyordur harhalde (BBC). Her şey bir tarafa, Afganistan’ın müstakbel idaresinin Loya Jirga’ya emanet edilmesi muhtemel görünüyor. Loya Jirga, ‘Büyük Meclis’ anlamına gelen Paşturnca bir ifade. İyi de, bu mecliste kim, ne kadar temsil edilecek meselesi tam bir soru işareti, hatta muamma!.. Gene Fisk’e müracaat edecek olursak etnik çeşitliliği oluşturan unsurların hiçbiri Afganistan’ı ülke olarak görmezlermiş meğer. Dolayısıyla, ne devlet, ne de ulus diyebiliyoruz Afganistan için. Peki, yurttaşları olmayan bir memleketin meclisinde kimler bulunacak? Bu da sıkı bir soru işareti velhasıl (Independent). Büyük Savaş’ın dışında bir iyi haber var; ABD Filistin sorununu çözecekmiş. Bu çözüm iki ayaklı olacakmış; bir ayağında Filistin devletine uzanan bir barış ortamı tesis edilecek, diğer ayağında ise teröristleri köşeye sıkıştırmak üzere elden gelen her şey yapılacakmış (Ed Vuillamy, Virginia Quirke / Observer). Bu esnada, İsrail ordusu iki Filistinliyi öldürmüş (BBC), ama ne gam; barış ve bağımsızlık yakın ne de olsa. Tefrikanın uzun açılışının son soruları şöyle: Afganistan’dan sonra sıra kimde? Yemen, Somali, Irak?.. Rumsfeld planı yürürlükte mi? (William Safire’ın yazıları muntazaman okunuyor mu?) Öte yandan, deprem parası nereye gitti? Son beş yıldır Hazine işlemlerine ‘genel uygunluk’ onayı vermeyen Sayıştay, kayıt altında olmayan harcamalar arasında 125 trilyon liralık deprem kredisinin de bulunduğunu belirtmiş (Yeni Şafak). İçişleri Bakanlığı, ruhsatlı mermi satın alma sınırını elliden ikiyüzelliye çıkarıyormuş. Böylelikle mermi kaçakçılığı önlenecekmiş. Vallahi, böyle yazıyordu (Sabah).
Günün Tespitleri: Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn, zengin ve fakir diye ayrılabilecek iki dünyanın varlığının 11 Eylül olaylarından olanaksız hale geldiğini söylemiş. Bir yerde fakirlik varsa bu her yeri etkiler diyesiymiş Wolfensohn (BBC). Çarpıcı ve istisnai bir tespit hiç şüphesiz. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş de IMF’den hibe değil, borç aldığımızın unutulmaması gerektiğini vurgulamış (Gazeteler). Emekli Oramiral Atilla Kıyat da komutanların gelir beyanında bulunmalarının ve böylelikle şeffaflığın TSK’nın güvenilirliğini artıracağını söylemiş (Neşe Düzel / Radikal). Bu arada, Dünya Bankası’yla ortak hazırlanan Kamu Harcamaları Projesi Raporu’nda, Türkiye’de savurganlık ve sahteciliğin önlenmesi gerektiği tespit edilmiş (Cumhuriyet).
MAKAS ARTIĞIKainatta bugün şunlar da oldu: Özel radyo ve televizyon kuruluşlarındaki hisse toplamı yüzde 10’u aşan kişilerin kamu ihalelerine girmeleri yasaktı, malum. Bu yasağı Danıştay da onaylamış. Medya patronlarına ihale yasağı kesinleşmiş oluyormuş böylelikle (Zaman). Gazeteci Neşe Düzel’in beş yıl önce yayınlanan ve soruşturmaya uğramayan bir röportajı, kitabına girince dava konusu oldu. Düzel, “Halkı beş yıl önce değil de, şimdi mi kışkırttım? Ben Anayasa değişikliklerinin düşünce özgürlüğünü genişleteceğini umuyordum,” demiş (Radikal). Vietnam’da, doğum öncesi cinsiyet tespitine yasak geliyormuş. Müstakbel bebeğin kız olacağını öğrenenler kürtaj cihetine gidiyorlarmış zira (BBC). Köpeklerini göçmen oldukları sanılan üç zencinin üzerine salan, sonra karınlarını tuta tuta gülüp eğlenen altı beyaz Güney Afrikalı polisin yargılanmasına başlanıyormuş (BBC). Kosova’da, 1999 Haziran’ından sonra gerçekleştirilen ilk genel seçimleri, Kosova Demokratik Birliği’nin ılımlı lideri İbrahim Rugova kazanmış (BBC). Bir de, Bulgaristan’daki başkanlık seçimlerinde eski bir komünist Georgi Parvanov, oyların yarısından fazlasını almış.Dünya haftaya aşağı yukarı böyle başladı.Devamı yarın…Ömer Madra – Şerif Erol