Hubbert Zirvesi'ndeki Manzara

-
Aa
+
a
a
a

Mike Davis

25 Mayıs 2004

 

Kızgın kamyon şoförleri, bu yıl  1 Mayıs’ı Los Angeles’ta oto yolları, Oakland ve Stockton’da da nakliye  terminallerini işgal ederek kutladılar. Geçtiğimiz haftalarda California’da benzin fiyatları rekor seviyelere yükselince, bağımsız nakliyecilerin kazançları fakirlik seviyesinin de altına düştü. Büyük nakliye şirketlerinin yaptığı gibi zammı fiyatlara yansıtamayan şoförler -pek çoğu Meksikalı göçmendir- çareyi, çektikleri sıkıntıları halkla paylaşmakta buldu.

Tam da insanların evden işe gitmekte olduğu sabah saatlerinde Los Angeles’ın güneyindeki Interstate 5 Bölgesi, eylemciler tarafından trafiğe kapatıldı. Böylece onlarca, binlerce sürücü, petrol krizinin tutsağı oldu. Çileden çıkan sürücülerden biri, radyoya  “Bu, gerçekten de dünyanın sonu” diye bir açıklama yaptı.

 

Belki bu gerçekten de dünyanın sonudur. 24 Mayıs’ta  Financial Times gazetesine demeç veren Venezüela Enerji Bakanı Rafael Ramirez’in dediği gibi “Ucuz benzin dönemi sona erdi.”

 

Reel benzin fiyatları (enflasyondan arındırılmış), 1981’deki en yüksek fiyatın çok çok altında olduğu halde, İngiltere’nin eski Enerji Bakanı Michael Meacher’dan National Geographic dergisine kadar pek çok kişi Ramirez’in sözlerini tekrarlıyor. Iddialarına göre pek yakında “Hubbert Zirvesi”ne ulaşacağız.

M.King Hubbert, başarılı bir jeolog idi. Hubbert 1956 yılında, Amerikan petrol üretiminin 1970’li yıllarda en yüksek seviyesine ulaşacağı, daha sonra da geri döndrülemez bir biçimde düşeceği kehanetinde bulunmuştu. Hubbert, 1974 yılında petrol üretiminin en verimli yılının 2000 yılı olacağını açıkladı. Meslektaşları, daha sonra bu tarihi 2006 ile 2010 arası bir dönem olarak değiştirdi.

Eğer dünya petrol üretimi gerçekten de bu uzmanların öngördüğü gibi iniş noktasında ise, bunun dünya ekonomisi üzerinde çığır açıcı etkileri olacaktır. Petrol fiyatlarının artması, ekonomisini enerji-yoğun bir üretimle canlandırmış olan Çin’i yavaşlatacaktır. OECD ülkeleri, stagflasyon dönemindeki kötü günlerine geri dönecek ve daha fazla petrol elde etmek için petrol açısından pek de zengin olmayan toprakları sömürmeye başlayarak çevreyi tahrip edecektir.

 

Petrol ithal eden üçüncü dünya ülkelerinin ekonomisi ise mahvolacaktır. Fakir çiftçiler, petrol bazlı yapay gübreleri satın alamayacak, kentlerde yaşayan insanlar otobüs biletlerini dahi karşılayamaz hale gelecektir. (Daha şimdiden artan petrol fiyatları güney yarıkürede elektrik kesintilerine sebep olmaya başladı.)

 

Bu ekonomik kaostan yararlanacak olan tek zümre, beş büyük petrol şirketi ve bu şirketlerin namussuz ortakları: Nijeryalı generaller, Suudi prensleri, Rus kleptokratlar ile bunların şürekası.Yani ham petrol, kara altına dönüşecek.

 

Giderek daha  az bulunur hale gelen bu kaynak, bir çeşit tekel rantı oluşturacak.Şayet ham petrolün varili 50 dolara ulaşır ise, her on yılda bir en azından bir milyar dolar, tüketicilerden üreticilere aktarılmış olacak. Daha açık söylemek gerekirse, bu rantiye, elitin dünya tarihinde gerçekleştirdiği  en büyük soygun olacak. O gün geldiğinde Enron soygunun lafını bile etmiyor olacağız.

 

Hubbert  Zirvesi’ndeki en verimli topraklara elbette Beyaz Saray’daki petrolcüler göz dikecektir. Merak etmeyin, o zaman “teröre karşı savaş” haritası, esrarengiz bir doğrulukla, petrol ve petrol boru hatları açısından zengin toprakları işaret edecektir. Amerikan askerlerinin postalları, Kazakistan’dan Ekvator’a kadar petrole bulaşacaktır.

 

Yakın zamanda yaşadığımız iki örneği ele alalım: Birincisi, Malezya Dışişleri Bakanı Mayıs ayında Malacca Boğazı’ndaki korsan tehdidini abartan Washington’un - burası, Doğu Asya’nın petrol bakımından en zengin bölgesidir- bölgeye asker yığmak için kendisini haklı göstermeye çalıştığını iddia etti.

 

İkincisi, Los Angeles Times muhabiri T. Christian Miller, ABD güçlerinin, CIA ve özel güvenlik güçleri  ile beraber Kolombiya’nın Arauca bölgesinde terör estirdiğini ortaya çıkardı. ‘Kızıl Ay Operasyonu’nun amacı, Los Angeles merkezli Occidental Petroleum şirketinin işlettiği petrol sahasını ve boru hattını tehdit eden solcu ELN gerillalarını imha etmekti. Miller’in bildirdiğine göre sonuç, ağır çekimde yapılan bir katliamdı.

 “Politikacıların ve sendika liderlerinin toplu olarak tutuklanması yaygın hale geldi. Kaçak mültecilerle yapılan çatışmalar şehir merkezlerine sızdı. Sağ görüşlü paramiliterler, sol görüşlü yazarları hedef aldığından beri ölümler arttı.”

Latin Amerika -Meksika, Venezüela, Kolombiya ve Ekvator- halen ABD’ye Ortadoğu’dan daha fazla petrol temin ediyor ve Beyaz Saray en başından beri “teröre karşı savaş” tanımına Batı’nın “teröre karşı” izlediği devlet politikalarını ve askeri önlemlerini de dahil ediyor.

 

Bu işte izlenen bir yöntem var mı? Petrol arzının giderek düşüp fiyatların yükseldiği bir dönemi kontrol altında tutabilmek için Amerika’nın bir planı var mı? Soru açık, ama sakın bunu bir Demokrat’a sormayın. Pek çok sıradan Amerikalı kanla petrol arasındaki bağlantıyı kurmakta zorlanmasa da, bir kaç istisna hariç Demokratlar,Yeni Amerikan Çağı’nın ekonomik yapısını derinliğine anlayabilmek için doğru soruları sormayı reddeder.

 

Bu yüzden John Kerry, Kanada ve Meksika petrol kaynaklarını birleştirecek Fortress America’yı savunurken ve Bush yönetimin OPEC ülkelerine, bilhassa Suudi Arabistan’a üretimi arttırmak konusunda yeterince baskı yapmadığından şikayet ederken saçmaladı. Tarihin gördüğü en zengin senatörlerden biri olarak Kerry’nin, büyük şirket karşıtı politikalara ve Micheal Moore’u uluslararası çapta  Bush karşıtı bir simge haline getiren skandallara doğuştan allerjisi olmalı.

 

Çok kötü. Gerçekten ilerici bir aday, 1930’lu yıllarda uluslararası silah ticaretinin kışkırtılan savaş ve müdaheleler üzerindeki etkisi ile ilgili meclis soruşturmasının yöntemine dair en zengin örnekleri bulup çıkarırdı. Kuzey Dakota’lı senatör Nye’ın emri altındaki komite, silah tüccarlarının ve cephane şirketlerinin karanlık dünyasında önemli incelemeler yapmıştı. Petrol endüstrisinin  yozlaşması ve  ABD hükümetinin izlediği dış politika arasındaki bağlantıyı araştıracak bir kongre komisyonu kurulmasına tam da şu anda acilen ihtiyaç duymuyor muyuz?

 

Çeviren: Işıl Şimşek