'Kıbrıs çözümlenmeden, Avrupa başına dert almaz'

-
Aa
+
a
a
a

Monte Carlo - Monaco World Summit 24-25 Ekim 2002 toplantıları çerçevesinde Monaco’ya gelen Avrupa Parlamentosu İtalyan milletvekili ve eski savcı Antonio Di Pietro ile bir öğlen yemeği yedik.

Ünlü İtalyan politikacı İtalyanca’dan başka dil bilmediği için anlaşmakta hayli zorluk çektik ama, aradaki İtalyan meslektaşlarımızın yardımı ile, hiç olmazsa birkaç sorumuzun yanıtı alabildik.

Di Pietro’ya, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girebilmesi için gerekli görüşme takviminin verilip verilmeyeceğini sorduğum zaman, hiç tereddüt etmeden “Ortaya konulan çeşitli bahanelere hiç kulak asmayın; Kıbrıs sorunu çözümlenmeden, Avrupa başına dert almak istemez, önce Kıbrıs meselesi çözümlenir ondan sonra da Türkiye Avrupa Birliği ile görüşmelerine başlar” dedi.

Antonio Di Pietro

Di Pietro’ya, Türkiye’nin 3 Kasım’da erken genel seçime gideceğini ve kamuoyu araştırmalarına göre de AKP’nin önde giden parti olduğunu anımsatınca, şunları söyledi: “Türkiye, koyu İslam dünyası ile Avrupa’nın sınırıdır, eğer Türkiye de İslami bir yönetime geçerse o zaman sınırın yeri değişir, Avrupa lâik bir Türkiye ile işbirliği yapıyor ve bunun da böyle devam etmesini istiyor, başka oluşumlar olursa o zaman işin rengi elbette değişir ve zorlaşır.”

Yemekte sunulan mönüyü kabul etmektense, haşlanmış sebze yemeyi yeğleyen ünlü eski savcı Antonio Di Pietro’ya, Türkiye’de bir meslektaşının seks yaşamı video kasete alındığı için koltuğundan olduğunu anımsatıp, “Savcıların seks yaşamı olmamalı mı?” diye sorunca, çatalını bıraktı, düşündü ve “Umarım yanılgı vardır, umarım dediğiniz gibi olmaz ve savcıların da seks yaşamı olur” dedi ve masadaki gülüşmelere katıldı.

“Polis devleti değil, uluslararası polis gücü”

Di Pietro, birkaç gazeteci ile birlikte yediği öğlen yemeği sırasında İtalya’daki Berlusconi iktidarına da verip veriştirdi. Sürekli İtalyanca konuştuğu için, satır aralarından yakalayabildiğim kadarıyla, Berlusconi’nin iktidara yeniden gelişini “ehveni şer, şerlerin en kötüsüdür” şeklinde değerlendiren Avrupa Parlamentosu’ndaki İtalyan temsilcisi Di Pietro, Berlusconi Hükümeti’nin İtalya’da çıkarmakta olduğu yasaların hemen hemen hepsinin kendi ticari faaliyetlerini kolaylaştırıcı yasalar olduğuna dikkat çekti.

Antonio Di Pietro’nun ilginç bir önerisi var. ABD’nin Irak konusundaki tutumunu anımsatınca, eski savcı “Ben polis devletlere karşıyım. Bir devletin, diğer uluslar üzerinde baskı kullanmasına karşıyım, ama Irak’taki oluşumlara da karşıyım, o halde bunun ve buna benzer sorunların çözümü için uluslararası bir polis gücü oluşturulur ve bu güç bu tür sorunların çözümünde aktif olur, böylece de tek bir devletin dünyaya hükmetmeye kalkışması da önlenmiş olur” diye konuştu.

Solda Di Pietro, sağda Cüneyt Ayral

Bu tür bir gücün dünyada mafyanın gücünü azaltmakta da kullanılabileceğinin altını çizen Di Pietro’ya göre, halihazırda dünyanın en güçlü mafyası İtalyan mafyası. Diğer mafya tipi organizasyonlara göre çok daha farklı ve geleneksel bir yapısı olan İtalyan mafyasının hem kendi içinde, hem de kontrol etmekte olduğu sistemlerde ciddi bir gücü olduğunu söyleyen Di Pietro bu konudaki rahatsızlığını gizlemiyor.
“Derviş’in yaptığını yapamazdım”

Aynı gün, Monaco Başbakanı Patrick Leclerc’in evinde verdiği kokteylde bir araya geldiğimiz Monaco World Summit’in organizatörü Jean-Paul Carteron, hemen Kemal Derviş’i sordu ve Türkiye’de Derviş gibi üç beş politikacı olursa, işlerin daha kolay yürüyeceğini söyledi. Buna karşılık ben de kendisine Derviş’i beğenmediğimi, yapmış olduklarının bana göre yanlış olduğunu anımsatınca Carteron, “Ben siyasi olarak değil, insan tavrı olarak söylüyorum, yani Türkiye’nin girgin, ilişki kurabilen, bireysel ilişkilerinde rahat, dil bilen politikacılara gereksinmesi var, yoksa tercümanlarla yürütülen ilişkilerden bir sonuç çıkmıyor, ben bunu söylemek istedim” dedi.

Kemal Derviş’in meslek yaşamından arkadaşı olduğunu söyleyen Avrupa Yatırım Bankası Genel Direktörü Terence Brown da Kemal Derviş’i sevdiğini ancak onun düşüncelerini paylaşmadığını anlattı: “Kemal iyi bir bankacıdır, meslek yaşamımızda tesadüfen hep aynı bölgelerde, ama farklı bankalarda çalıştık. Ben şahsen onun yaptığını yapmazdım, memleketimi kurtarmak için geriye dönmezdim, herkesin bildiği iş başka...”

Crans Montana Forum tarafından düzenlenen Monaco World Summit’e katılan İranlı üst düzey yöneticiler ise konuşmaktan çekiniyorlardı. Ama genel olarak söylediklerini alt alta koyduğumuz zaman, İranlı aydınların son meydanlarda insan asma uygulamasına karşı olduklarını, fakat idama karşı olmadıklarını anlıyoruz.

“AKP’nin yükselişi, demokrasini cilvesi”

ABD’nin Irak’taki rejimi değiştirme arzusuna katılan İranlılar, bu tür bir çabada elbette ABD’ye yardımcı olacaklarını açık açık söylüyorlar ve Afganistan harekâtlarında da İranlıların ciddi desteği olduğunu belirtiyorlar. Irak halkının Saddam rejimini devirmeye yeterli olmadığının altını çizen İranlılar, “halk Saddam’dan kurtulmak istiyor ama eli kolu bağlı, dışardan bir güç ve yardım gerekli” diyorlar.

Türkiye’de AKP’nin yükselişini de “demokrasinin cilvesi” olarak değerlendiren İranlı yetkililer, “eğer gerçekten demokrasiye inanıyorsanız o zaman seçimle ortaya çıkacak sonucu da kabul etmek durumundasınız” diyorlar.

İran’da uygulanan baskıları ve özellikle aydınlar ve basın üzerindeki sansürü anımsatınca da şu görüşü dile getiriyorlar: “İran bir değişim süreci içinde, üç-beş yıl içinde çok şey değişecek, çok hızlı bir devinim var.” İran’da bugün demokrasinin var olduğunu, seçimlerin yapıldığını ve durumun Şah dönemine göre çok daha ilerde olduğunu anlatan İranlı yetkililer, “Devletin koyduğu bazı sınırlar var, oysa aydınlar ve gazeteciler bu kırmızı çizgiyi delip geçmek istiyorlar ki bu yanlıştır. Her şey yavaş yavaş olacak ve rayına elbette oturacaktır” şeklinde açıklamalar yapıyorlar ancak resimlerini çekmek isteyince ya da adlarını verip veremeyeceğimizi sorunca da “Aman aman, bizim adımızı vermeyin” diyerek kaçıyorlar.

Devletlerin ve özel sektörün ekonomik suçlarla nasıl savaşması gerektiği üzerine yapılan uluslararası Monaco World Summit’de bu yıl geniş bir Çin delegasyonu vardı. Her zirveye büyük bir delegasyon ile katılmakta olan KKTC ise bu toplantıda temsil edilmiyordu. Forumun yöneticisi Carteron bu durumu “KKTC de her zaman işler sanıldığı gibi kolay olmuyor, yönetimde zorlukları var ama Aralık ayındaki toplantılara katılacaklarını bildirdiler” şeklinde açıkladı.

Geçen yıl Kemal Derviş’in “star konuşmacı” olarak, Devlet Bakanı kimliği ile katıldığı World Summit’teki tek Türk temsilcisi bu yıl Dünya Gazetesi idi.