Bugün dünyada yaşayan 183 maymun türünden 182'sinin vücudu kılla kaplıdır. Tek istisna, kendisine 'Homo sapiens' (İnsan) adını vermiş olan 'çıplak maymun'dur. Çıplak maymun hayvandan başka bir şey değildir. |
Yanlış tanımlamalar Sadece özel yaratılmışlık senaryosu ile değil, insan-doğa arasındaki ilişki (ve ekoloji) uzunca bir süre sonu izm ile biten düşüncelerin birçoğu tarafından da ihmal edilmiş. Marksist felsefenin ekonomik bir indirgemecilikle ayrı bir politik iktidar oluşturma çabası içerisinde dar bir biçimde ele alınması, aynı zamanda Marksist antropologların antropolojiyi ve "insan"ı eksik tanımlamalarına yol açtı. İnsanın tarihöncesi ilişkileri sadece ekonomiye indirgendi ve insan merkezci bir yanılgıya düşüldü. Buna göre insan, "ekonomik kategorilerin kişileşmiş hali, özel sınıf çıkarlarının taşıyıcısı" olarak tanımlandı. İnsanın "insan" olmaya başladığı ilk toplumlardan itibaren gerek toplumun biyolojik ilişkileri, gerekse de ekonomik ilişkilerinin sıralaması çoğunlukla hatalı ya da taraflı belirlendi. İlk toplumlar arasındaki iktidar ilişkileri ekonomik bir belirlemecilikle açıklandı ve bu formül kapitalist ilişkilerin açıklanmasına temel teşkil etti. Tahakküme kapıları açık olan bu yaklaşımın antroposentrik politik iktidarın bir uygulama alanı olarak "devlet" ve "hiyerarşinin" insan-insan ve insan-doğa arasındaki bağı kurmada yetersiz ve yeteneksiz kal(dığı)acağı da aşikâr. Le Boétie, 'Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev'de iki soru üzerinde durur: İnsanın doğası niçin bozuldu, toplum niçin bölündü? İnsanın doğası bozuldu, çünkü yaşayan insanların çoğu tutsaktır, düşkünlük içindedir, yabancılaşmıştır, boyun eğmiştir, stres altındadır ve özgürlüğünü kaybetmiştir. İnsanın doğasının bozulması, kendi türü içinde meydana gelen toplumsal bir bölünme ve parçalanma ile gerçekleşti. İnsanın, kültürel değişimi sırasında yarattığı politik iktidarlara itaati ise büyük bir talihsizlik oldu. Toplumun bir kısmı iktidarın uygulayıcısı ve diğer kısmının da yönetilen olması başlı başına bir bölünme ve parçalanmadır. Burada yöneten ve yönetilenleri ile bir egemen yapı vardır. İşte tam bu eşitsizliklerin, parçalanmaların, politik olanın, iktidarın içinde düşünmek aynı zamanda "egemen yapı" içinde düşünmeye ve "var" olmaya itti. Böylece bu yapı sürekli yeni maduniyetler, aidiyetler, tabiyetler, ve nihai olarak köleler doğurmaya devam etti ve ediyor. Clastres'e göre gerçek talihsizlik, "Tarihin doğuşunu, iyi ve kötü toplum arasındaki ayrımı belirler: Doğası gereği bölünmeden uzak olduğu için özgürlüğün hüküm sürdüğü toplum iyi, bölünmüş varlığı ile tiranın zaferine zemin hazırlayan toplum kötüdür." "İlkel" toplumlarda da, politik totaliter iktidarın yani egemen yapının olmadığı toplumlar bölünmemiştir ve özgürdürler. Bu toplumlar, birinin diğerinden değerli olmadığı, "eşitsizliği bilmedikleri için eşitlikçi" olan toplumlardır. Tüm politik totaliter iktidarları yıkarak, toplumsal parçalanmaları önleyerek, varoluş ve köken gerçeği ile kendini yeniden "var" etmek için sorgulanması gereken "insan nasıl insan oldu ve doğası nasıl bozuldu?" sorusudur. Bu sorunun cevabı da insan merkezli, madun edici-köleleştirici, tahakküm-iktidar kurucu ve tüketim endeksli yaşam biçiminin aksine, doğayı insanlaştıran değil, insanı doğallaştıran canlı merkezci, eşitlikçi-özgürlükçü evrimsel perspektif ile verilebilir. Doğa, tinsel inançların önerdiği şekilde insanın tükettiği bir "nesne", insan da kapitalizmin önerdiği şekilde bir "tüketim nesnesi" olma talihsizliğinden kurtulmalıdır. Büyüsü bozulan doğanın ve doğası bozulan insanın parçalanmamış bir yaşamı, toplumu ve özgürlüğü tekrar elde etmesi gerekir. Desmond Morris'in de dediği gibi, "Bugün dünyada yaşayan 183 maymun türü vardır ki bunlardan 182'sinin vücudu kılla kaplıdır. Tek istisna, kendisine 'Homo sapiens' (İnsan) adını vermiş olan 'çıplak maymun'dur. Çıplak maymun, hayvandan başka bir şey değildir. Bu nedenle evrimi boyunca biriktirmiş olduğu genetik mirası, çeşitli tinsel ve ideolojik amaçlar nedeniyle atabilmesi mümkün değildir. Bu gerçekleri kafasına iyice yerleştirebildiği anda çıplak maymun belki daha da rahatlayacak, daha eksiksiz bir hayvan olacaktır..." ve bu şekilde başka bir dünya belki daha da mümkündür... FERHAT KAYA: Araş. gör.