Cengiz Aktar, KKTC’deki seçim sonuçlarını yorumlarken Kıbrıslı Türklerin ‘yerle bir’ olduğunu belirtti.
(21 Ekim 2020 tarihinde Açık Gazete’nin köşelerinden Nereye Doğru’da yayınlanmıştır.)
“İster istemez cephelerimizden başlayacağızEge-Akdeniz Cephesi en sıcak cephe. Seddülbahir diyerek başlayalım. Seddülbahir geçilmez”.
Oruç Reis’in Meis yani eski adı ile Kastellorizo civarında dolaştığını belirterek sözlerine başlayan Cengiz Aktar ‘Bir taciz durumu var’ dedi.
Aktar, Yunan karasularının Yunanistan savaş gemileri ile dolu olduğunu; şu saatlerde Yunanistan’da müdahale senaryoları konuşulduğunu ve gergin bir ortam olduğunu anlattı.
Kuzey Ege‘de ise, Limnos, Taşoz, Semadirek adalarında ‘Navtex Savaşları’nın yaşandığını, belirten Aktar, Yunan donanmasının gerçek mermi ile tatbikat yapacağını söyledi. Türkiye’nin ise adaların 1923 Lozan Antlaşması uyarınca acilen silahsızlandırılması gerektiğini hatırlatarak karşı Navtex yayınladığını söyledi. ‘Navtex ile Lozan Antlaşmasının ilişkisini ben kurabilmiş değilim’ diyerek Navtex’in bu şekilde nasıl kullanılabildiğini anlayamadığını belirtti Aktar.
Pazartesi günü Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Almanya, İspanya ve İtalya Dışişleri’nden Türkiye’ye askeri teçhizat satışını askıya almalarını istediğini söyledi. AB Dönem Başkanı Almanya’nın Heiko Maas’ın ise iki ayılık görev süresinin kaldığını hatırlattıktan sona ‘Bu kadar beceriksiz bir dış politika görülmemiştir’ dedi. Maas’ın Oruç Reis gemisinin Meis’e intikaline ‘asla kabul edilemez’ dediğini ardından ise ‘ama bizdiplomasiye devam edeceğiz’dediğini söyledi.
Bu durumda Oruç Reis’in Yunan karasularına yeniden girmesi ile 1-2 Ekim tarihlerinde Avrupa Birliği Zirve toplantısında alınan kararların yani Türkiye’ye yaptırım kararlarının kadük hale düştüğünü belirtti.
Aktar, “Tam bir komedi ve bunun ABD seçimleri ile birebir alakası var, burada muazzam bir boşluk var, bir karadelik neredeyse” dedi.
KKTC seçimleri üzerinde de Mustafa Akıncı’nın kazanacağı beklentisinde olanlarda büyük bir hüsran yaşandığını, işin ciddi insani boyutundan da söz etmek gerektiğini belirtti. ‘Kıbrıslı Türkler yerle bir olmuş durumda’ yorumunu yaptı.Kıbrıslı Türklerde Kıbrıs pasaportu olduğunu ve güneye ciddi bir akın başladığını açıkladı Aktar. Kendi memleketlerinde azınlık duruma geldiklerini belirtti.
KKTC’deki seçim dosyasının doğrudan Saray tarafından yönetildiğini, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın da seçim kampanyasından sorumlu olduğunu söyledi.
Aktar işin siyasi sonuçlarına değinirken ‘1983 yılında yoktan var edilmiş olunan KKTC bence bitti’ dedi. Birleşme hayallerinin de artık gömüldüğünü belirtti. “Adanın iki tarafının bu şartlarda BM denetiminde bir masaya oturması mümkün değil. Anastasiadis (Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı) ‘biz masaya oturmaya hazırız’ dedi ama herhalde buna kendi de inanmıyordu” şeklinde konuştu.
Aktar artık adada ilhakın, yani Türkiye’ye dahil edilmesinin konuşulmaya başlandığını söyledi.
"Kafkasya Rusya'nın arka bahçesi"
Kafkasya cephesinde ise ikinci ateşkes ilan edildiğini, Ermeni ve Azeri Dışişleri bakanlarının ABD’ye gideceğini, Rusya’nın artık tamamen devrede olduğunu belirtti. Dağlık Karabağ bölgesindeki ateşkesi desteklemeyen tek ülkenin Türkiye olduğunu Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD, Rusya ve Fransa’nın olduğu AGİT - MİNSK grubuna yönelik “bugüne kadar ne yapmışlar” şeklinde sert açıklamaları olduğunu söyledi. Aktar, Rusların ateşi durduğunu Lavrov Planı’nın muhtemelen uygulanacağını belirtti. Planda 7 Azeri bölgesinin Azerbaycan’a geri verilmesi, oraya kalıcı Rus üssü kurulması ve Dağlık Karabağ’da Ermenilerin kendi bağımsızlıkları için bir referandum yapılmasının yer aldığını açıkladı.
Cengiz Aktar “Türkiye’nin Azerbaycan hamlesi suya düştü, orası Rusya’nın arka bahçesi, orada kolay top oynamak mümkün değil” dedi.
Libya cephesinde de birbirine koşut iki görüşmenin devam ettiğini söyledi Aktar. Fas ve Mısır’daki askeri konular üzerine yoğunlaşılırken Tobruk-Bingazi tarafından yapılan açıklamada “Barış olacak ise Trablus’daki TSK varlığı devam edemez” dendiğini söyledi.
Aktar bu durumu ‘desescalation’ basamakları geri geri inme’ olarak tanımladı.
Suriye cephesinde TSK Hamah kırsalında, Şam ordusunun intikal ettiği Suriye’ye ait topraklarda kalan Morek gözlem noktasından çekildiğini anlattı ve gözlem noktasının Cebel Zaviye’ye taşındığını söyledi.
ABD’de Center for American Progress isimli bir düşünce kuruluşunun yeni seçilecek ABD başkanının ilk yüz günde gerekenler listesi hazırladığını söyleyen Aktar listede Türkiye ile ilgili üç tavsiye bulunduğunu belirtti. Birincisi; ABD Türkiye’den çıkması gerektiği; ikincisi nükleer silahların Türkiye’den çıkarılması gerektiği; üçüncüsünün de Türkiye hakkında kapsamlı ABD politikalarının incelemesinin başlatılması gerektiği şeklinde özetledi. Aktar bunun yeni bir döneme işaret ettiğini söyledi. Raporda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geleneksel Batılı güvenlik ortaklarına daha az saygı göstererek daha bağımsız bir yol çizmeye çalıştığını, ABD ve AB ile ilişkilere yönelik işlevsel bir yaklaşım benimsediğini ve İran, Çin ve Rusya ile bağlarını derinleştirdiğinin belirtildiğini söyledi. “Türkiye daha bağımsız daha iddialı bir yol seçiyor. Bir sonraki yönetim bu gerçeği görmeli ve uyum sağlamalıdır. Bu inceleme güvenlik, ekonomik ve diplomatik ilişkiler de dahil olmak üzere ilişkinin tüm boyutlarını ele almalıdır. Amaç, tek taraflı eylemde bulunmaya ve İttifak normlarına (NATO) meydan okumaya istekli daha iddialı bir Türkiye ile başa çıkmak için daha gerçekçi ve güncel bir strateji geliştirmek olmalıdır” şeklinde vurgular olduğunu anlattı.
Ömer Madra programın sonunda raporda geçen küresel meseleler hakkındakimaddeleri hatırlattı:
1- İklim değişikliği
2-Göç
3-Silah kontrolü
4-Yolsuzluklar
5- Çok Ulusçuluk.
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Aygen Kalkavan'a çok teşekkür ederiz.)