Cengiz Aktar’la Nereye Doğru? köşesinde bu hafta Türkiye’nin fosil yakıt kaynakları ile imtihanı, Rusya ile yürüttüğü doğalgaz merkezi olma girişiminin AB ve Gümrük Birliği üyeliği üzerindeki etkisi ve AB Komisyonu’nun genişleme raporunda Türkiye ile ilgili yazılanlar konuşuldu.
Cengiz Aktar: Günaydın. Kömür yani fosil yakıtlar üzerine konuşalım biraz. Türkiye'de maden kanunu her şeyin üstünde kadir-i mutlak bir kanundur. Bütün diğer kanunların üstündedir. O yüzden kültürel, doğal varlıkların hiçbir önemi yoktur maden kanununun yanında. Siler, süpürür ve bunu yapıyor da zaten.
Ömer Madra: Günaydın. Evet, bir süredir maalesef yakından izlemeye çalıştığımız bir konu. Bu cinayetleri sürekli gündemde tutmak gerekiyor.
C.A.: Bütün çevre meseleleri, itirazları, koruma kavgaları bununla alakalı Türkiye'de artık. Türkiye'nin her tarafı madenlerle delik deşik edildi. Ama buna rağmen 29 Eylül'de Zonguldak'ta 22. Uluslararası Kömür Kongresi yapıldı. Yani bu işin başını çeken sadece hükümet değil, TMMOB Maden Mühendisleri Odası düzenledi kongreyi. Orada muhtemelen çok ciddi konular konuşuldu. Buna iş güvenliği de dahil ama yine de uluslararası kömür kongresi yapıldı.
Hafta içi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin'in Avrupa'ya doğalgaz sevkiyatını yeniden yönlendirmek amacıyla Türkiye'de bir doğalgaz tedarik merkezi kurulabileceği “müjdesini” verdi. Fakat şöyle bir sorum var: Bu gazı kime satacaklar? O belli değil. “Hele bir gaz gelsin ondan sonra onun alıcısı bulunur” deniyor. Gazın alıcısı Avrupa. Avrupa ise “Artık Rusya'dan gelen gazı almayacağım” diyor. Mevlüt Çavuşoğlu bu merkezde Avrupa ülkelerinin de söz sahibi olacağını söylemiş ama, “Biz Avrupa'daki enerji krizinin hafifletilmesinden yanayız” diyor. Yani Rusya’dan gelen gazı Türkiye üzerinden satınca sorun yok. Yeter ki doğrudan Rusya'dan alınmasın!
Bu mesele çarşamba günü yayımlanan yıllık “Avrupa Komisyonu Genişleme Politikası Raporu”na girdi. Bu büyük bir rapor ve Türkiye'den de bahsediliyor. Türkiye'yle ilgili bölümler çok kötü, ayrıntılara girmiyorum. Yani üyelikle alakalı bir şey zaten yok ama “Rusya'yla gelişen ekonomik ve ticari ilişkiler son derece endişe verici” diyor. Yani bu ürünlerin Türkiye'yle Rusya arasında serbest dolaşımına dair “Rusya'ya yönelik yaptırımlara katılmamak bir şey, Rusya'nın bu yaptırımlardan kaçmasına yardımcı olmak bambaşka bir şey” diyor rapor. Ve “Ankara'nın Rusya'ya yönelik Avrupa Birliği'nin koyduğu sınırlamaları ve kısıtlayıcı tedbirleri uygulamama politikasını sürdürmesi, mal ticareti konusunda Avrupa Birliği'yle Türkiye arasında var olan Gümrük Birliği açısından son derece endişe vericidir” diyor. Türkiye'yle Avrupa Birliği arasında ite kaka yürüyen süreç 1996’dan bu yana Gümrük Birliği üzerinden işliyor. Avrupa Birliği'nin raporunda bunun karşılıklı güven sorunu haline geldiği söyleniyor. Sadece mal ticareti değil, Türkiye'nin hava sahasını Rus uçaklarına kapatmadığı, Rus oligarkların ülkeye yatırım yapmasını memnuniyetle karşıladığı da yer alıyor raporda. Para karşılığı vatandaşlık verilmesi ihtimalinden söz ediliyor ve, “Bu tür planlar güvenlik, kara para aklama, vergi kaçakçılığı, terör finansmanı, yolsuzluk ve organize suçların Türkiye'ye sızmasını kolaylaştırıyor” diyor.
Rapor Ankara'yı da çok kızdırmış. Türkiye, raporu “Türkiye'ye yönelik stratejik bir yaklaşım ve vizyon yoksunluğu” olarak değerlendiriyor ve “AB yaptırımlarına uyma yükümlülüğü olmamasına rağmen Türkiye'nin bu yaptırımlara uymamakla eleştirilmesi tam bir garabettir” diyorlar.
Yaptırımlara katılmamak meselesiyle bağlantılı olarak Gümrük Birliği'nden sorumlu Avrupa Komisyonu üyesi komiserler geçenlerde Türkiye'ye geldi ve, “Bu meseleden başınız çok ağrıyacak. İsterseniz bir ortak çalışma grubu kuralım.” teklifi getirdiler. Bu grup kurulmak üzere.
Amerika Birleşik Devletleri de işin içinde. Bu banka meselesi vardı. Beş bankanın üçü kamu bankası; Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank. İkisi de özel banka; DenizBank ile İş Bankası. Bu bankalar Rusya’nın Mir ödeme sistemi kullanıyorlardı. Amerika'dan çok ciddi bir uyarı geldi. Bunun üzerine bu ödeme sisteminden çıkmak zorunda kaldılar. Geçen hafta Amerikan Dışişleri Bakanlığı Enerji Kaynakları Bürosu Müsteşar Yardımcısı İstanbul'a geldi. Gaz konusunda Türkiye'nin öneriyi uygulamaya koyması halinde Ankara Washington ilişkilerinin etkileneceğini belirtti.
AB’nin “Yıllık Genişleme Politikası” raporunda ise bütün bunlara ilave olarak Türkiye'nin Avrupa Birliği süreciyle ilgili bilgiler de var. Broşürün adı AB Yolunda Türkiye. AB yolunda Türkiye diye bahsediyor ama içinde hiçbir şey yok. Sadece bazı rakamlar var. Mesela 2021-2027 döneminde katılım öncesi kaynaklarla ilgili “14 milyar vereceğiz” deniyor. Diğer bütün aday ülkelerin bu kaynaktan ne kadar alacağı belliyken Türkiye'nin alacağı bütçe belli değil. Oysa 2014-2020 döneminde Türkiye'nin payı yaklaşık dört milyar euro idi.
Uzun yıllar Açık Radyo’da Türkiye’nin AB üyeliği sürecini konuştuk ancak şimdi öyle bir durum yok. Özetle rapor bildiğimiz şeyleri tekrar ediyor ve her şeyin daha kötüye gittiğini söylüyor. Bütün bu söylediklerinden bir sonuç da çıkaramıyor, “Türkiye'nin artık Avrupa Birliği adaylığıyla bir ilişkisi kalmamıştır” da diyemiyor.