Nereye Doğru’da Cengiz Aktar’ın gündeminde, Fransa’da hükümet kurma kaosu, Türkiye’de vize almada yaşanan mağduriyet, Fransa’da tutuklanan Telegram kurucusu Pavel Durov yer aldı.
Nereye Doğru’ya Fransa’nın derin bir bunalıma sürüklendiğini söyleyerek başlayan Cengiz Aktar, “Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron sayesinde Yeni Halk Cephe’si (Nouveau Front Populaire-NFP) seçimlerin galibi olarak ortaya çıktı. Buna rağmen Emmanuel Macron Pazartesi günü, bu sol cephenin teklif ettiği başbakan adaylarını bir yazılı mesajla reddetti. Önerilen adayların üçü de kadındı. Teklif edilenlerden üçüncüsü bir yolsuzlukla mücadelede öne çıkmış bir yüksek memur olan Lucie Castets.
Macron, ‘Sizin çoğunluğunuz yok, siz hükümet kursanız bile ilk meclis oturumunda sağ çoğunluk o hükümeti düşürür, ben bunun garantisini de aldım’ gibi bugüne kadar hiç duyulmamış bir tavırla ortalığı birbirine kattı. Fransa bir rejim krizine doğru gidiyor. Bu Yeni Halkçı Cephe içinde yer alan Sosyalist Parti’den bazıları ‘Macron’la konuşmaya devam edelim’ derken ‘asla devam edemeyiz’ diyenler de var. Solu bölmeye çalışıyorlar.” dedikten sonra Fransa ile İspanya’yı karşılaştırarak gündemine şöyle devam etti.
“İspanya’da da yıl içerisinde seçimler oldu. Bir hakem ve bir bilge konumunda olan Kral önce en fazla oyu alan Sağ Halkçı Parti'ye hükümet kurma görevini verdi. Çoğunluğu olmadığı için bu parti hükümeti kuramadı. Ondan sonra ikinci gelen Sosyalistlere hükümet kurma görevi verildi. Koalisyon ortakları olduğu için sosyalistler hükümeti kurdular ve şimdi İspanya'nın bir hükümeti var. Fransa'da bunu Macron ve sistem yapamıyor çünkü sol, sağ diye su ve ateş gibi birbirinden ayrılmış iki kitle var. Avrupa Fransa'yla dalga geçiyor şu sıralar. Bütün Avrupa basını, ‘Ne biçim memleket? Hükümet kurmayı beceremediler.’ diye yazıyor. Önümüzdeki günlerde bu konudan daha çok söz edeceğiz herhalde çünkü bitmediği gibi, yeni başlıyor. Bir de şimdi paralimpik (sakat) olimpiyatları var. 8 Eylül’de bitecek. Bunun sonrasında hükümetin kurulacağı söyleniyor.”
Türkiye gündemine geçen Cengiz Aktar, “Vize meselesi artık ayyuka çıktı ve özellikle Yunanistan'ın yakın adalara verdiği ‘kapıda vize’ meselesiyle ve bununla tabii bağlantılı değil ama buna koşut olarak Türkiyelilerin artık Schengen ülkelerinden bırak vizeyi, vize randevusu dahi alamadığı bir dönemden geçiyoruz. Bu iş iyice artık çığırından çıkmış vaziyette. 85 milyonluk Türkiye'de 10 milyon pasaport var. Bunun yarısı hac, umre ve Avrupa'da akraba ziyareti için kullanılıyor yani nadiren kullanılıyor, dolayısıyla geriye kalan 5 milyona bakmak lazım. Bu beş milyondan tam rakam verilmese de yaklaşık iki milyonu yeşil pasaportlu. Rakamlar gösteriyor ki sık seyahat eden -ya da etmeye çalışan diyelim çünkü pek çoğu vize alamıyor artık, 1,5 milyon kişi var. Bunların arasında araştırmacılar, öğretim üyeleri, öğrenciler, sanatçılar var. Bunların mağduriyeti artık had safhada yani dediğim gibi randevu bile alınamıyor.
Yeşil pasaport meselesine dönecek olursak, Ankara bu konuda çok sıkıştı ve artık önüne gelene bu pasaportu vermek durumuna geldi. Ancak bu meselenin kökü uyumsuzluk ve Türkiye'de artık iyice köpürmüş olan muazzam göç baskısı. Avrupa tarafının vize muafiyeti konusunu kabul etmesi pek mümkün değil. Vize muafiyeti meselesi tartışmaları 2013’te başladı. Ankara bütün pasaportlara muafiyeti yani imkansızı istedi ve olmadı. Şimdi gittiği yere kadar bu yeşil pasaportla idare etmek zorundalar. Yeşil pasaport bir tek Schengen ülkelerinde geçerli biliyorsunuz, Kuzey Amerika, Avustralya ve başka diğer ülkelerde geçerli değil. Bu üstü kapalı bir muafiyet aslında ama yeşil pasaport sayısının iki milyona çıkması nedeniyle kapsama alanı daralma tehlikesiyle karşı karşıya. Bir de mukabil vize - Türkiye'ye giriş vizesi meselesi var, onu da gözden kaçırmamak lazım. Türkiye 96 ülkeye vize uygulamıyor ve en son Bağdat'la bir askeri anlaşma yapıldı. 15 yaş altı ve 50 yaş üstü Irak’lılara da Türkiye vizesinden muafiyet getirildi. Hem Türkiyelilere vize hem Türkiye'ye girişte vize konusunda tamamen iş çığırından çıkmış vaziyette.” dedi ve bu konuda daha detay bilgi almak isteyenler için daha önce Birikim Dergisi'nde yazdığı ‘Türkiyelilerin özgür seyahat hakkı’ makalesinin okunmasını tavsiye ederek Telegram meselesi gündemine geçti.
Telegram kurucusu iletişim teknolojileri uzmanı Pavel Durov’un Fransa’da tutuklanmasından sonra kıyamet koptu. Durov’a özellikle İsrail'le alakalı pek çok şeyi açıkladığı için uzun yıllar hapis yatan WikiLeaks kurucusu Julian Assange muamelesi yapan var. ‘Putin karşıtıdır’ diyerek Rus ajanı muamelesi yapan var. Fransız Le Canard Enchaine dergisinde Macron’un Pavel Durov’u davet ettiği ve bunun aslında bir tuzak olduğu haberi çıktı. Durov Fransız vatandaşı aynı zamanda. Bu tuzağın içinde de Mossad’ın olduğu söyleniyor çünkü Telegram Gazze'deki soykırımla ilgili İsrail'in tüm yaptıklarını açıklamış ve İsrail Hükümeti bunları silmesi için büyük baskı yapmasına rağmen, Telegram bunları silmemiş. Facebook, Instagram, X’den farklı olarak Telegram, kullanıcıların veri dediği bilgilerini silmiyor. Pavel Durov Telegram'dan önce Rusya'nın en büyük sosyal ağı olan VKontakte’yi kurmuş. Bunun üzerine Rusya Fedarel Güvenlik Servisi (FSB) derhal Durov’la ilişkiye geçip FSB ile işbirliği yapmasını önermiş, Durov bunu reddettiği gibi 2011 ve 2012’de Putin karşıtı gösterilerde rol oynuyor ve Rusya'da istenmeyen adam ilan ediliyor ve galiba Fransa vatandaşlığı da o döneme rastlıyor. Ondan sonra 2018’de Telegram'ı kuruyor. Yine Moskova'nın yani Rus rejiminin hedefinde oluyor ve bu sefer Telegram'ı yasaklamaya çalışıyorlar, gene beceremiyorlar. Sonunda Rusya ‘madem alt edemiyoruz bari bununla işbirliğine gidelim’ deyip FSB’de Telegram’ı kullanmaya başlıyor. Ukrayna cephesinde Rus askerleri, hatta Ukraynalılar bile herkes Telegram kullanıyor.
Bu meseleyi anlamaya çalışanların verdiği önemli bir bilgi var. ‘Bir milyardan fazla insanı birbirine bağlayan bir imparatorluk kurdu’ diyorlar. ‘X’ ve bütün bu sosyal medya için de aynı şey geçerli tabii. Buna ‘topolojik güç’ deniyor. Aslında hiçbir şeyi yok yani coğrafi olarak bir toprağa tekabül etmiyor ama topolojik bir güç. Tamamen sanal ama bunun çok önemli bir iktidar olduğu söyleniyor. Rulet de bu Telegram'ın bir parçası.Ukrayna'daki savaşın haberlerini yayınladığı gibi Afrika'daki Rus paramiliter gruplarda da Telegram kullanılıyor. İsrail meselesi önemli, Telegram, İsrail'in insanların görmesini istemediği içerikleri kaldırmıyor ve sansür mekanizmalarına yatırım yapmıyor.” diye belirttiğinde Ömer Madra “Durov’un son derece karışık bir kimliği olduğu da söyleniyor. Hiç kimseye mülakat vermezken, ABD’nin ve dünyanın en sağcı kişilerinden gazeteci Tucker Carlson'a uzun bir mülakat veriyor.” eklemesini yaptı. Aktar, “Onun için Rusya ajanı deniyor zaten.Tucker Carlson da Rusya taraftarı.” diye cevapladıktan sonra şöyle devam etti.
“Telegram'ın bir özelliği daha var. Modernizasyona hiç yatırım yapmıyor. İçerik silinmesi, kaldırılması falan hiç umru değil. Dolayısıyla İsrail'le birbirlerine giriyorlar çünkü hiçbir şeyi engellemiyor. İsrail, Facebook'ta Zuckerberg’e yaptığı baskıyla 40 binden fazla içeriği kaldırtıyor, aynı şekilde merkezi Çin olan Tiktok, israil'in istemediği 20 binden fazla içeriği kaldırıyor. Telegram’da ise bu sayı sadece 1300.” diye belirttiğinde, Ömer Madra, “Kendi vatandaşlığı da olan Fransa'da havalimanında aniden gözaltına alınıyor ve işin ilginç tarafı Macron da sıkı bir Telegram kullanıcısı çıkmış.” diye ekledi. Aktar, “O seviyedeki insanlar hepsini kullanıyor. Fransa Pavel Drov için 12 tane suç tarif etmiş.
Birincisi, organize suç gruplarına yasa dışı işlemler bağlamında suç ortaklığı. İkincisi, yetkililere cezai soruşturmalar için gerekli bilgi ve belgeleri sağlamayı reddetmek, bu da muazzam bir suç yani bilgi gizleme. Üçüncüsü, reşit olmayanların yer aldığı pornonun yayılmasında suç ortaklığı, dördüncüsü, organize grupların gene reşit olmayanların yer aldığı pornoları paylaşmasını mümkün kılmada suç ortaklığı. Uyuşturucu madde edinme, taşıma, bulundurma ve satmada suç ortaklığı. Siber saldırılar için araç sağlamada suç ortaklığı. Organize dolandırıcılıkda suç ortaklığı. 5 yıl ile cezalandırılabilecek bir suç işlemek amacıyla suçlularla iş birliği. Para aklama, onaylı beyan olmaksızın gizliliği sağlamayı amaçlayan kriptoloji hizmetleri sunmak, önceden beyan edilmeksizin yalnızca kimlik doğrulama ve bütünlük izlemeyi sağlamayan bir kriptoloji aracı sağlamak, önceden beyan edilmeksizin kimlik doğrulama ve bütünlük izleme sağlayan bir kriptoloji ara aracı sunmak. Bunların hepsi ayrı suçlar. Birinden kurtulsa öbüründen yakalayacaklar.” dedi. Ömer Madra, “39 yaşında gayet genç ve yakışıklı, body builder aynı zamanda. Filmlerdeki gibi son derece esrarengiz simsiyah giyiniyor.” yorumunu yaptı. Aktar, “Karışık bir durum. Yeni bir Assange vakası, Chelsea Manning vakası gibi” derken, Madra “Assange’ı ayrı tutalım” diyerek bu haftalık gündemi tamamladılar.