Açık Gazete’nin bu haftaki Nereye Doğru? köşesinde Cengiz Aktar, Türkiye’nin Libya, Mısır ve Suriye’de izlediği ve başarılı sonuç alamadığı dış politikasına değinip ardından Rusya’nın sivil hedeflere yönelik son saldırısından bahsetti. Ayrıntılı bir Türkiye bölümüne de yer verilen yayında Küresel Organize Suç Raporu’nun içeriği üzerine konuşuldu.
Ömer Madra: Günaydın Cengiz, merhaba.
Cengiz Aktar: Günaydın. Dünyadaki faciaları anlatan Küresel Organize Suç Raporu’ndan bahsedeceğiz bugün. Ama önce biraz Libya’dan bilgi vereyim. Libya'da işler karışıyor. Türkiye önce Trablus'la bir denge sağlayabilir miyim diye çalıştı ama olmadı. Sadece Libya değil Mısır'la da durum böyle. Mısır'la ilişkiler normalleşiyor deniyor ama öyle olmuyor. Mısır'ın Yunanistan'la imzaladığı Deniz Yetki Anlaşması'na tamamen aykırı yeni bir anlaşma imzaladılar geçen hafta. Oradan fosil yakıt geleceği söyleniyor. Suriye'yle de durum aynı şekilde. Suriye devlet başkanı “görüşmek mecburiyetinde kalırsam görüşürüm ama hiç gönlüm yok” gibi bir ifadede bulundu. Sonuçta bu “normalleşme” girişimlerinin hiçbir somut sonucu yok. Olması da mümkün değil. Ankara kendi tavrını dayatıyor. En son Libya’da bir gelişme oldu. Avrupa Birliği'nin de bir programı var. Akdeniz'de Libya'ya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı bir şekilde silah gönderen ülkeleri engelleme üzerine kurulu bir sistem bu. Dün veya evvelsi gün Türkiye'den yola çıkmış bir gemiyi yine aramak istediler. Kaptanın izni olması gerekiyor ama kaptan izin vermedi.
Gelelim Rusya’nın sivil hedeflere yönelik son saldırısına. Hiçbir askerî hedef yok. Buna tepki olarak art arda toplantılar yapılıyor. G7 ülkeleri toplandı. Ardından da NATO toplantısı olacak. Ondan sonra da Almanya'daki Amerikan üssü Ramstein’da savunma bakanları toplantısı var. Herhalde çok ciddi bir hava sahası koruma çalışması yapılıyor. Rusya Ukrayna üzerine karpuz sallar gibi bomba sallıyor .
Şimdi de gelelim yarı resmî bir rapor olan Küresel Organize Suç Raporu’na. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri finanse ediyor bu raporun çalışmalarını. Türkiye 193 ülke arasında 12. sırada. Üst sıralarda olmak iyi değil suç sıralamasında. Türkiye silah kaçakçılığında ikinci sırada. Mafya örgütlenmesinde ise 11. sırada. Devlet eliyle işlenen suçlarda altıncı, insan kaçakçılığında ikinci, eroin ticaretinde altıncı, adaleti sağlamada 176., kara para aklamayı önleme konusunda ise 79. sırada.
Raporun Türkiye'yle ilgili can alıcı kısımlarını çevirdim. Onları paylaşmak istiyorum. “Yasadışı silah ticareti ve silah kaçakçılığı son yıllarda artış göstermektedir” diyor. Türkiye aynı anda hem kaynak hem transit hem de hedef ülke olarak rol oynuyor. “Yasadışı silah pazarında yer alan oyuncular genel olarak üç ana grup altında sınıflandırılabilir” diyor. Birincisi komşu Irak, Suriye, İran. Dünyanın dört yanına tabanca ve av tüfeği tedarik eden suç şebekeleri bunlar. İkinci grup daha gelişmiş ve kârlı silahları tedarik etmek için yasadışı çalışan çok daha sofistike bir silah kaçakçılığı koalisyonu. Üçüncüsü de devletle iç içe geçmiş kişilerin Suriye ve Libya'da savaşan Selefi-cihatçı gruplara yasadışı yollardan silah aktarımı yapması ve Türkiye'deki paramiliter gruplara silah sağlanması. Özetle “Silah kaçakçılığı piyasası Türk devleti tarafından dış siyasi hedefler için araçsal olarak kullanılmaktadır” diyor.
Bir çevre bölümü de var raporun. Yenilenemeyen kaynakların yasadışı ticaretini ilgilendiren. Bu raporda, “Türkiye'nin yasadışı pazarının kritik bir bileşenidir. Petrol ve altınla ilgili suçlar önde gelir. Petrol kaçakçılığı Türkiye'deki organize suç grupları için en kârlı kaynaklardan biridir, bu gruplar ucuz petrole olan talebi ve özellikle Suriye, Irak ve İran'dan gelen kaçak petrolden vergi geliri elde etme fırsatını kullanırlar. Yasal alternatiflerinden çok daha ucuz olan kaçak petrole ülkede kolayca erişilebilmektedir. Türkiye'de petrol kaçakçılığının yaygınlaşmasına katkıda bulunan yüksek vergileri, petrol fiyatlarının çok daha düşük olduğu ülkelere yakınlığı ve uzun sınırlarını kontrol etmedeki sorunları ve yaygın yolsuzluk gibi bir dizi faktör vardır. Türk ve Iraklı üst düzey siyasetçileri Kürt petrolü olarak gizlenen milyonlarca dolar değerindeki Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) petrolünün satın alınması ve yasadışı satışıyla ilişkilendirilen çok sayıda kanıt bulunmaktadır” diyor
Altınla ilgili suç faaliyetlerine gelince, “Bunların çoğu yaptırım ihlalleri ve buna bağlı kara para aklama şeklinde gerçekleşmekte olup son vakalar devletin İran ve Venezuela ile kurduğu bağlantıları göstermektedir. Ülkenin döviz krizi Venezuela ile artan ve İran yaptırım rejimini baypas etme çabaları göz önüne alındığında yenilenemeyen kaynaklara yönelik yasadışı pazarın kapsam ve değer olarak büyümeye devam edeceğini göstermektedir. Diğer çevresel suç piyasaları Türkiye'de daha az yaygın olmakla birlikte ülkenin yasadışı ekonomisinin önemli bir parçası olmaya devam etmektedir. Türkiye'de çevresel bozulmanın en ciddi biçimlerinden biri olan ormanların ticari gelişmelerin önünü açmak için kasıtlı olarak yakılması kıyı bölgelerinde düzenli ve sık görülen bir hadisedir. Bu hadisede yolsuzluk ve siyasi çıkarlar kilit faktörlerdir.
Eroin ticareti açık farkla ülkedeki en yaygın uyuşturucu pazarıdır. Türkiye'nin başlıca eroin üreticisi Afganistan'a ve Avrupa'yla Orta Doğu'daki önemli tüketici pazarlarına yakınlığı onu eroin ticaret zincirinin önemli bir halkası hâline getirmiştir. Organize suç çeteleri eroinin Avrupa'ya toptan ihracını kontrol etmektedir. Morfinin eroine dönüştürülmesinde önemli bir öncül madde olan asetik anhidriti ele geçirmelerindeki artış İstanbul ve sınırdaki doğu illerine dağılmış laboratuvarlarla birlikte Türkiye'de eroin üretiminin artmakta olduğunu göstermektedir. Hollanda ve Türkiye arasında iki yönlü bir kaçakçılık rotası olduğu düşünülmektedir. Eroin ve morfin Türkiye'den Hollanda'ya kaçırılırken, yaygın olarak ekstazi adıyla bilinen madde ve diğer uyuşturucular ters yönde taşınmaktadır. Bu yönde kaçakçılığı en yoğun yapılan uyuşturucu ise bonzai olarak bilinen sentetik kenevir çeşitleridir. Kolay erişilebilirlikleri ve nispeten düşük fiyatları nedeniyle son yıllarda uyuşturucuya rağbet artmaktadır. Türkiye aynı zamanda sentetik kenevir tabletleri için bir transit ülke görevi görmekte. Güneydoğu Avrupa'da üretilen tabletler Orta Doğu'ya giderken Türkiye üzerinden kaçırılmaktadır. Esrar kullanımı Türkiye'de oldukça yaygındır ve son yıllarda genç erkekler arasında artış göstermektedir” diyor.
Son bölümde bu işin aktörlerinin kim olduğu açıkça anlatılıyor. Mafya devletinden bahsediyor ve “kanıtlar, bunun her zamankinden daha fazla geçerli olduğunu gösteriyor” diyor. Anlayacağınız zehir zemberek bir rapor.
Ö.M.: Cengiz çok teşekkürler aktardığın bilgiler için. Görüşmek üzere.