Nereye Doğru’da Cengiz Aktar’ın gündeminde, Gazze’deki soykırımın 100. günü konuşmaları, Almanya’nın soykırımı destekler tavrı, medyanın son durumu ve Avrupa Parlamentosu’nda Macaristan için oylama yer alıyor
Cengiz Aktar, Nereye Doğru’ya soykırımın 100. gününün idrak edildiğini, yapılan konuşmaların iki tanesi üzerinde duracağını söyleyerek başladı, “Bir tanesi Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres’in söyledikleri. Soykırımın 100. günü ABD’deki Martin Luther King günüyle birleşti. Pek çok kişi, dünyaya bu gidişatın gidişat olmadığı ile ilgili bir şeyler anlatmaya çalıştılar üç gün önce. Belki arada daha fazla öldürülen de olmuştur ama BM, 152 çalışanını kaybetti. Konuşmalarda, insani yardımın aciliyeti ve tabii ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması dile getirildi,” diyen Aktar, sözlerine şöyle devam etti, “İrlandalı Avrupa Parlamenteri Clare Daly, dün akşam Avrupa Parlamentosu’nda çok çarpıcı bir konuşma yaptı ve Joe Biden’a ‘Butcher’ yani ‘Kasap Biden’ dedi.”
Ömer Madra, Clare Daly’nin şu sözlerini de ekledi, “İsrail, kamuoyu desteğini hızla kaybederken çatışmayı da genişletmek için çabalıyor ve ‘Kasap Biden’ın maddi desteğine rağmen işler kötüye gidiyor. ‘Madam Soykırım’ - Ursula von der Leyen’dan bahsediyor - İsrail terörünü destekledi, onlar olmasaydı çoktan biterdi. Kasap Biden ayağını denk al! Atalarının İrlandalı olduğunu söylüyorsun, İrlanda seni kendinden saymıyor. Ülkemizin adını ağzına alma.”
Cengiz Aktar, ABD Başkanı Joe Biden’ın 100. gün konuşmasının korkunç olduğunu, Filistinlilerden hiç bahsetmediğini belirtti ve “Avrupa Parlamentosu’nda bu kadar sert konuşmalar olmazdı ve üstelik özellikle doğrudan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen hedef alınıyor. Ukrayna konusunda son derece başarılı bir icraat sergilemiş olmasına rağmen, Filistin konusunda tamamen çamura saplandı,” dedi. Ömer Madra, Clare Daly’nin kısacık konuşmasında soykırım işlerine girişen Almanya’ya da atıf yaptığını söylerken, “Sözlerin de, eylemlerin de İsrail’i destekledi ama bizim adımıza olmaz,” sözlerini ekledi.
Cengiz Aktar, “Bu çerçevede sosyal medya olmasa ne yapacağız bilmiyorum. Bütün dünya hala X üzerinden haber alıyor. Batı televizyonlarında hiç haber yok. Uluslararası Adalet Divanı’nın özellikle ilk günündeki Güney Afrika’nın sunumunu canlı yayında vermediler, daha sonra üzerinden özet geçtiler. Ertesi gün İsrail’in savunmasını pek çoğu canlı yayından verdi. UNESCO’nun efsanevi Genel Sekreteri Senegalli Amadou Mahtar Ba’yı hatırlatmakta yarar var,” derken, sözlerine şu şekilde devam etti, “1980’ler UNESCO’sunda iki önemli girişim vardı. Bir tanesi, 1978’de eski sömürgelerden çalınan eserlerin geri verilmesi kararı. Diğeri ise 1980’de dünyada yeni enformasyon ve iletişim düzeni üzerine Seán MacBride’a ısmarladığı rapor. MacBride, ‘Ne kadar demokratik, çoğulcu görülseler dahi bütün iletişim kanalları Batı’nın elinde ve istedikleri gibi manipüle ederler’ demişti. 44 sene önce son derece önemli bir öngörüydü ama ABD, Britanya ve İsrail, Senegalli Amadau Mahtar Ba’yı yerinden etmişti. Onu saygıyla anıyoruz.”
Cengiz Aktar, Almanya’nın soykırımı destekler tavrına da değinerek programına şu şekilde devam etti, “Almanya Federal Cumhuriyeti, İsrail’i Lahey’de Uluslararası Adalet Divanı’nda desteklemeye karar verdi. Almanya’da buna karşı bir ses çıkacak mı yakında göreceğiz ama şimdilik pek çıkacak gibi durmuyor. İnanılmaz bir sansür dalgası hakim. Bütün küresel itiş kakışta bütün koloni hafızası geri geldi. 1969’larda Carl Oglesby’in kullandığı eski bir kavram ‘New Left’ idi. ‘Küresel Güney’ kavramını da ilk kullanan kendisiydi. Dünyada Filistin davasıyla ilgili olarak Vietnam savaşına karşı dünyanın nasıl ayaklandığı konuşulurken, Almanların soykırımı destekleyen tavrı sonrası küçücük bir ülke olan Namibya devreye girdi.” Aktar, “20. yüzyılda, 1908’de dünyadaki ilk soykırım, Afrika’nın güney batısında eski Alman müstemlekesi Namibya’da yapılmış. Yerli halk müstemlekeci 100 Almanı öldürdüğü gerekçesiyle 10 binlerce Heroro’yu katletmişler. Namibya’da insan yaşamaz, yarısı çöl zaten. Fakat insanlar böylelikle Namibya soykırımından haberdar oldu. Namibya’da 12 Ocak’ta başlamış bu soykırım,” derken, “Başbakan Yardımcısı Yeşiller Partili Robert Habeck, geçen hafta aynı gün ‘Biz İsrail’i destekleyeceğiz, bu soykırım değildir’ demiş ve o gün ‘Heroro’ soykırımının başlangıç günüymüş. Bunu Namibya’nın açıklamasından öğrendik. Batı dökülüyor ama şöyle bir gerçek de var; Batı çıkınca geriye ne kalıyor,” dedi.
Özdeş Özbay konuya dair, “Ukrayna işgal edildiğinden önce Avrupa Birliği (AB) içinde kriz vardı. Ukrayna savaşı, Batı bloğunu bir araya getirmişti ve ortak tavır takınabiliyorlardı. Ama şimdi orada da ciddi çatlaklar var. İspanya, Belçika ve İrlanda, Filistin’den yana,” diye görüşlerini belirtirken, Ömer Madra ise, “Yakından takip etmeye çalıştığımız gazeteci, yazar, aktivist George Monbiot, X’de Venn diyagramını koymuş. Gazze’deki katliama karşı olanların aynı zamanda Hamas terörüne karşı olanların ve ABD ile Birleşik Krallık’ın Irak işgaline, Rusya’nın Ukrayna istilasına, Assad’ın Suriye halkına yaptığı saldırılarına karşı olanların birleşmesi çok az görülüyor diyagramda. ‘Tüm silahlı saldırılara karşı en fazla insan nerede?’ diye soruyor. ‘Çok fazla ‘savaşa karşıyım’ diyenlerin aslında sadece bazı emperyalizmlere karşı, bazı savaşlara, bazı sivillerin öldürülmesine karşı olmasını gösteriyor. İnsani ilkeler sürekli tutarlı uygulanmazlar ise hiçbir işe yaramazlar’ diyor,” diye belirtti.
Cengiz Aktar, “Monbiot’un söylediğinin bir tık ötesine geçtik gibi geliyor. Özellikle güney ülkelerinden, eski kolonilerden gelen ‘yeter artık’ tavrı şekilleniyor. Tüm savaşları kapsıyor bu, temeli de anti-koloniyal, müstemleke karşıtı kavga. O yüzden Martin Luther King Günü’nde Namibya’nın çıkışı çok önemliydi. İnsanlığın vicdanını bugün Güney Afrika temsil ediyor; Almanya, Fransa değil,” dedi. Ömer Madra, Cornel West’in Cumartesi günü, başkent Washington D.C.’de, ‘Biden başta olmak üzere hepiniz savaş suçlusunuz ve utanmalısınız. Bizim ne olduğumuzu zannediyorsunuz, Filistinli kardeşlerimize duyduğumuz sevgiyi bastırabileceğinizi mi sanıyorsunuz. Siz başka bir nüfusa, başka vatandaşlara hitap ediyorsunuz,’ diye çok sert ve önemli bir konuşma yaptığını belirtirken, Cengiz Aktar, Güney Afrikalı 50 avukatın, soykırım suçlusu, destekçisi ve işbirlikçisi olarak ABD ve Britanya’yı Uluslararası Adalet Divanı’na götürdüğünü söyledi. Aktar, “Aslında başka bir dinamik çıktı ortaya, bakalım ne olacak? İsrail’in ve Rusya’nın kullandığı silahların, yerlerde sürünen iklim değişikliğine verdiği zararı da işlediniz zaten,” dedi. Ömer Madra ise “Hakikaten cinnet ve kıyamet tasvirleri yapılıyor,” açıklamasında bulundu.
Cengiz Aktar, “Bütün olup biten ve içinde bulunduğumuz dünyayı tabir etmek için kullanılabilecek bir diğer sıfat da ‘belirsizlik’. Her yerde muazzam bir belirsizlik var. Bundan sonra ne olacak, savaş bitecek mi, yayılacak mı, nerede ya da başka bir yerde bir şey patlayacak mı? Türkiye, Suriye, Irak çok sıcak noktalar, bunları unutmayalım. İran vurup duruyor,” diye belirtirken, Ömer Madra, Gazze’deki saldırı ve soykırımının başladığı 7 Ekim’den beri Gazze’de barınaklarda, çadırlarda, sokaklarda, enkazın içinde 15 bin çocuğun doğduğunu ve bunlara hiçbir şekilde yardım gitmediğini, bunlara ne olacağının belirsizliğiyle akıl almaz bir travmanın da olduğunu söylerken, Aktar ise “İsrail, yaşayan bütün Filistinlileri potansiyel terörist olarak görüyor zaten,” dedi ve belirsizlik konusuna Davos Zirvesi ile devam etti.
Cengiz Aktar, “Davos’ta zenginler toplanmış, ‘Dünyanın hali ne olacak?’ diye konuşuyorlar. Oradakilerin kamuoyu araştırmasında ilginç bir istatistik ortaya çıktı ve ‘En büyük tehlikeler sizce nedir?’ denilmiş. İklim değişikliği var tabii ama ikinci sırada bu yıl içerisinde dünyada dört milyar insanın oy vereceğini ve yapay zeka meselesi nedeniyle seçimlerin akıbetinin belirsiz olduğunu ve bunun çok büyük bir tehlike arz ettiğini söylüyorlar,” dedi. Ömer Madra ise Guatemala’daki seçimleri kazanan Bernardo Arévalo’ya karşı yapılan korkunç darbeden Arévalo'nun son anda kurtulduğunu ve ne olacağının da belli olmadığını belirtti.
Cengiz Aktar son olarak Perşembe günü Avrupa Parlamentosu’nda ayın başından bu yana AB Dönem Başkanı Macaristan’ın, tüm Avrupa kurumlarındaki oy hakkını ellerinden almak için bir oylama yapılacağını söyledi. Ömer Madra, olabilecek en büyük çelişkilerden birisi olduğunu belirtirken, Aktar ise bunun bir yere varmayacağını, sadece bir dolu parlamenterin ağzına geleni söyleyeceğini, Almanya’da ise korkunç şeyler olduğunu söyleyerek gündemini tamamladı.