"Fransa 1958’den bu yana böyle bir kriz yaşamadı"

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Nereye Doğru’da Cengiz Aktar’ın gündeminde, Fransa’da giderek büyüyen siyasi kriz, İsrail’de Gazze ile ilgili konuşulanlar ve Almanya’da yükselen Sağ ve Sol Faşist Partiler var.

""
Nereye Doğru: 04 Eylül 2024
 

Nereye Doğru: 04 Eylül 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Nereye Doğru’ya Fransa gündemiyle başlayan Cengiz Aktar, “Fransa kaosta yani siyasi kriz her geçen gün katlanarak büyüyor. 1 Ekim, 2025 yılı bütçe görüşmelerinin meclis ve senatoda başlaması için son tarih. Bu tarihten önce bütçeyi savunacak bir hükümetin kurulması gerekiyor ama ortada ne hükümet var, ne de Başbakan. Sadece ortalıkta hiçbir şekilde hükümet kurma yetkisi olmayan Macron var. Yetkisi sadece bir Başbakan tayin etmek olan Emmanuel Macron, hükümeti de kurmak üzere devreye girmiş vaziyette. Bu şimdiye kadar görülmüş bir şey değil. Bütçeyle ilgili de ortada büyük bir ironi var. Fransa’nın sağı her zaman bütçe konusunda solun gayri ciddi olduğunu iddia eder. Yeni halkçı cephe programında da kaynakların belirsiz olduğunu iddia ettiler. Şimdi sağın baş temsilcisi Macron, kendisi 2025 bütçesini engeller pozisyonda. Fransa 1958’den bu yana böyle bir kriz yaşamadı. Macron, eski bakanlar ve eski başbakanlar gibi hep eskilerle görüşmelere devam ediyor, solun önerdiği üç tane kadın aday vardı hâlâ üçüncüsünde ısrar ediyorlar. Üçü de yeni isimlerdi. Macron üçünü de elinin tersiyle itti. Seçim kaybetmiş bir adamdan bahsediyoruz bu arada. Fransa’nın durumu bu. Bir zıtlaşma var, bir orta yol, bir ara yol bulalım diyen yok,” diyerek İsrail gündemine geçti.

Sosyal medyada çok dolaşan bir görüntü var. Netanyahu, İsrail haritasının önünde bir şeyler anlatıyor. Haritada Gazze, Batı Şeria yok. Gazze harekatının gizli gündeminin, başta ABD olmak üzere Batı’nın verdiği fırsattan istifade ederek, Batı Şeria’yı ilhak etmek olduğu ortaya çıkıyor. Zaten işgal altında olan ve orada bir varlık göstermesi söz konusu olmayan topraklar ilhak edilmeye gidiliyor. Gazze’de, Batı Şeria’da olup bitenlerle ilgili ilginç bir makale okudum. İsrail halkının çoğunluğu orada yapılanlara destek veriyormuş. Haftada iki üç tane bol İsrail bayraklı muhalefet mitinglerini görüyoruz. Hatta katılan insanlardan çok bayrak var deniyor. Bu mitinglerin sadece iki teması var; bir tanesi ‘Netanyahu gitsin’, diğeri de ‘Rehineler serbest bırakılsın’. Filistin ne olacak? İki devlet ne olacak? Gazze’nin, Batı Şeria’nın istikbali ne olacak? Muhalefetin umurunda değil. Netanyahu gitsin, rehineler serbest bırakılsın, her şey düzelecek diye düşünüyorlar. Böyle bir İsrail’den bahsediyoruz. Bu durum, bölgenin geleceğinin ne kadar karanlık olduğunu da anlatıyor bize,” diyen Cengiz Aktar’a, Ömer Madra TRT World’ün ‘Holy Redemption – Kutsal İşgal’ adıyla, Filistin topraklarının nasıl çalındığını ve onların başındaki yerleşimcilerin Filistinlilere karşı gerçekleştirdiği terör eylemlerini anlattığı belgeselden bahsetti. Cengiz Aktar, “Nazi barbarlığı, Nazi vahşeti denirdi ya İsrail tam gaz oraya doğru gidiyor. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant Filistinlilerin insan olmadığını söylüyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Yoav Gallant ve diğer iki üç tane faşist bakanla ve Netanyahu ile ilgili tutuklama kararı açıklayacak, hâlâ bekleniyor. Başsavcı hakimler heyetine acele etmesini söyledi fakat daha hâlâ karar çıkmadı. Karar çıksa da tabii olacak bir şey yok çünkü muhalefet de Netanyahu’nun UCM tarafından tutuklanmasına karşı biliyorsunuz. Muhalefetin başı Yair Lapid, ‘İsrail’in Başbakanını nasıl tutuklarsınız?’ diyor. Anti Siyonist bir İsrailli Yahudi aktivist ile yapılmış yeni bir mülakatı okudum. Gelen haberlere göre bugün seçim olsa Netanyahu tekrar kazanırmış. İsrail’in tamamen Ortadoğulu, şiddet ve vahşet üzerine kurulu bir devlet olduğu anlamına geliyor bu durum,” diyerek İsrail’in bir diğer önemli destekçisi olan Almanya gündemi ile devam etti.

Alternative für Deutschland – Almanya için Alternatif (AfD) Partisi aşırı sağcı parti olarak, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bir eyalet seçimi kazandı. Fevkalade önemli bir gelişme, Thüringen de oyların %33’ünü aldı. Saksonya da %31 ile ikinci parti oldu. Fransa ve İtalya ile karşılaştıracak olursak, Fransa’da da faşistler Avrupa seçimlerinde birinci parti çıktılar. İtalya’da da Mussolini taraftarı Giorgia Meloni var. Onlardan çok farklı olarak AfD Partisi hiçbir şekilde normalleşme stratejisi uygulamış bir parti değil - aksine Nazi sloganları kullanıyor. Berlin’de Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı için ‘utanç anıtı’ diyorlar. Bunun altını çizmek lazım. ‘Biz ana akım - orta sağ gibi bir yere konumlandık’ demiyorlar, göğüslerini gere gere Nazi olduklarını söylüyorlar. Şimdi kazandıkça daha da kendilerine güvenerek hükümet etmek istiyorlar. Bu aşırı sağcıları hükümet etmekten men eden bütün diğer partilerin bir araya geldiği koalisyon hükümetleri var. Fransa’da bir Cumhuriyetçi Cephe kavramı vardır, Almanya’da da Güvenlik Duvarı diye bir kavram var. Bakalım ne olacak? Sonbaharda seçim var. AfD gümbür gümbür geliyor. Bu durum, İsrail’i destekleyen Alman siyasetinin gözünü dünyada cereyan eden her türlü kötülüğe, ırkçılığa, ayrımcılığa kapatmış olan ana akım partilerinin nasıl yerlerde süründüğünü de gösteriyor. Almanya’da antifaşist kavga herkesi sahiplenmekten geçiyor sadece İsrail’i değil, Filistin’i de dışlanan mültecileri de. Hiç öyle bir tasaları yok aksine bütün o alanı sağ faşist parti AfD ve diğer sol faşist parti Sahra Wagenknecht’e bıraktılar. Mülteci, Müslüman, yabancı karşıtlığı tamamen bu iki sol ve sağ faşist partinin tasarrufunda. Hâlâ Filistin bayrağı taşıyanları dövüyorlar. Hakikaten çok vahim ve ben Almanya’daki seçimlerden son derece endişeliyim. Hükümet olmayabilirler ama sistemi zorlayacakları kesin. Avrupa’da herhalde 1945’den bu yana görülmüş bir şey değil, partinin adı Sahra Wagenknecht İttifakı,” diyen Cengiz Aktar’a Ömer Madra, ‘ileride değiştirebiliriz’ diye taviz verdiklerini söyledi. Aktar, “Partinin adı başkanının adı. Sahra Wagenknecht, Sosyal Demokrat partiden kopan, ‘siz yeterince solda değilsiniz’ deyip 1989 sonrasında Die Linke Partisi’ni kuran eski Ekonomi Bakanı Oskar Lafontaine’in eşiydi ve ondan sonra ondan da ayrıldı ve kendi sol faşist partisini kurdu. Tamamen yabancı ve Müslüman düşmanı, yalnız babası İranlı, adı da oradan geliyor. Bu sol ve sağ faşist partiler oyların %10’unu almış vaziyette, bütün Almanya oylarından bahsediyoruz şaka değil. 2013’de kurulan AfD Partisi sürekli büyüyor ve her lider değişikliğinde daha da radikal değişiyor. AfD Parti Başkanı Björn Höcke, Hitler’i, Goebbels’i aratmaz. Sürekli Almanya’nın Holokost’u anma kültürüyle uğraşıyor, Üçüncü Reich’ı yüceltiyor, ‘Bin yıllık tarihimiz var, o bin yıllık tarih içerisinde Üçüncü Reich bir sır sayılmaz bile’ diyor. Böyle bir Almanya ile karşı karşıyayız, herkesin ağzı açık kalmış vaziyette,” dediğinde Ömer Madra, genel seçimlerden önce Brandenburg seçimleri olduğunu ve yine birinci gelebileceğinin söylendiğini hatırlattı. Aktar, “Artık birinci, ikinci olmalarından bahsediyoruz oysa 10 sene öncesine kadar bunlar Almanya’da marjinal partilerdi, şimdi artık ana akım partiler,” diye cevapladıktan sonra, “Sahra Wagenknecht, zenginlerden yüksek vergi alınmasını istiyor, o anlamda solda duruyor tabii ama diğer taraftan da tamamen Rusya ve Putin taraftarı yani Ukrayna’nın o işgal altındaki toprakları vermesi gerektiğini söylüyor. Tam bir kaos var orada da. 1989’dan bu yana doğu eyaletleri kalkınacak, 30 sene oldu ve kalkındı ve dolayısıyla ‘orada ana akım galip gelecek ve orası da normalleşecek’ diye bir iddia vardı aynı Rusya’nın ticaretle yumuşaması gibi yani Merkel’in iddiası, ta Charles Montesquieu’den beri işittiğimiz tatlı ticaret. Bunun çöktüğünü görüyoruz, Doğu Almanya zenginleşiyor ama aynı zamanda faşistleşiyor,” diye belirtti. Madra, “Dünya bipolar sendromuna girmiş durumda,” derken Cengiz Aktar, “Bipolar değişkendir biliyorsunuz, bir günü bir gününü tutmaz, bu öyle değil ki! Bu tek çizgi halinde gidiyor,” diyerek bu haftalık gündemini tamamladı.