Nereye Doğru’da Cengiz Aktar’ın gündeminde Gazze ile ilgili son gelişmeler, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Gazze karşısındaki durumu, sivil toplumun ne durumda olduğunu araştıran uluslararası CIVICUS Monitor kuruluşu ve 14 - 15 Aralık’ta yapılacak olan Avrupa Konseyi toplantısı yer aldı.
Cengiz Aktar, Nereye Doğru’ya çok olmasa da Gazze konusunda bazı gelişmeler olduğunu söyleyerek başladı. Birleşmiş Milletler’in (BM) yeni oylamasının olduğunu ve Portekizli Genel Sekreter António Guterres’in kendini tamamen ön plana atarak, yeni bir ateşkes çağrısı çıkarmaya çalıştığını belirten Aktar, “Her seferinde ‘evet’ verenlerin oyu artıyor. Tabii bu Genel Kurul’da alınan kararların maalesef hiçbir yaptırımı yok ama gene de bir mesaj. Daha önceki oylamalarda ‘ret’ oyu veren ülkeler azalmış vaziyette. Bir iki tane ABD’nin ada devleti ile İsrail ve Amerika ‘hayır’ diyor. Avrupa’dan Avusturya ve Çek Cumhuriyeti neden bilinmez ‘hayır’ diyor ama geriye kalan Avrupalılardan sadece bir kısmı çekimser oy veriyor,” dedi. Ömer Madra, 153 ‘evet’, 10 ‘aleyhte’ ve ‘23’ çekimser oy olduğunu ekledi. Aktar, ‘hayır’ diyenlerin altı tanesinin Amerika’nın verdiği parayla yaşayan ada devletleri olduğunu ve ilaveten Paraguay’ın da ‘hayır’ dediğini belirtti. Aktar, “ABD giderek sıkışıyor. Washington Post’da, ‘Lübnan’da kullanılan fosfor bombaları’ ve Batı Şeria’daki zorba yerleşimcilerin Amerika’ya girmemesiyle ilgili alınan kararıvar ama bunlar hiçbir ağırlığı olmayan girişimler. Diğer taraftan Amerikalı senatörün açıkladığı ve yerdiği, hiçbir şekilde kongreden, yasamadan izin almadan alelacele İsrail’e yollanan tank mühimmatı meselesi... Bunlar yenilir yutulur şeyler değil ama bunun bedeli olur mu? Olur, Biden kaybeder, Trump kazanır bu sefer belki,” dedi. Özdeş Özbay ise, “Bu çok kaçınılmaz görünüyor. Amerika’daki savaş karşıtları net bir şekilde, ‘soykırıma destek veren birine oy vermeyeceğiz’ diyor. Trump’a olmasa da Cornel West’e tepki olarak oy verilebilir,” diye belirtti. Aktar ise, “Kennedy de var. Faşizmin tonlarıyla yönetiliyor dünya şu sırada,” diyerek gündemi tamamladı.
Cengiz Aktar, “Gündeme BM’den çıkıp Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) doğru geçelim,” diyerek, UCM başsavcısı Karim Ahmad Khan’ın son derece çekimser, tedbirli çıkışlarının hiçbir işe yaramadığını belirtti. Aktar, “Eski savcı Luis Gabriel Moreno Ocampo gibi değil. O, Gazze’de olup bitenlere ‘soykırım’ diyordu. Karim Ahmad Khan ise çok çekimser. Mısır tarafındaki kapıya gitti, Gazze’ye bile gidemedi. Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nden Mirjana Spoljaric Egger de Gazze’ye gitti mesela. Ahmad Khan gidemedi bile Gazze’ye. Khan, Pakistanlı İngiliz, daha çok İngiliz, o yüzden de Gazze konusunda bu kadar çekingen, Gazze konusunda bir şey söyleyemiyor, lafı döndürüyor. Uluslararası hukukun Gazze karşısındaki bulunduğu yer de bu,” dedi.
Ömer Madra, iklim meselesine geri dönerek, dün Danıştay’dan ilginç bir karar çıktığını, iklim aktivisti gençlerin Türkiye’ye karşı açtıkları ‘iklim eylemsizlik davası’nın hiç incelenmeden, davanın tarafları olan Cumhurbaşkanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na dava dilekçesi tebliğ edilmeden ve başvurucuların yanıtları alınmadan reddedildiğini söyledi. Cengiz Aktar, “Bunu diğer konumuz bağlamında değerlendirelim,” diyerek uluslararası bir kuruluş olan Vatandaş Katılımına Yönelik Dünya Birliği (CIVICUS) Monitor ile ilgili gündemine geçti. Aktar, “Bunlar toplanma, dernekleşme ve ifade özgürlükleri temelinde sivil toplum ne durumda diye bütün dünyada 198 ülkede ve bölgede araştırma yapıyorlar. Danıştay’dan çıkan karar, bu bağlamda değerlendirilmeli. CIVICUS Monitor’ü takibe almak lazım. Son bir yılda sivil alanla ilgili 469 güncelleme yayınladılar, iki bin 600’den fazla olay tespit ettiler. Bunların neredeyse 2000’i ihlal. 2018’de dünya genelinde sivil alan koşullarını sistematik olarak izlemeye başlıyorlar. Muazzam bir düşüş var, gidişat o yönde, sivil alan daralıyor ve önemli bir kavram kullanıyorlar; ‘kapanıyor’ diyorlar. Bugünkü dünya, sivil alanın hem özgür hem de korunduğu açık ülkelerde yaşayan insanların en düşük yüzdesine tekabül ediyor. Sadece dünya nüfusunun %2’si önemli kısıtlama olmaksızın toplanma, dernekleşme ve ifade özgürlüklerini kullanabiliyor. Dolayısıyla muhalefet etme özgürlüğünü kullanıyorlar. Son rakamlar çok kötü. Sivil toplumun artık günümüz dünyasında tamamen düşmanca bir ortamla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Fransa’da olup bitenleri hatırlarsınız, hala sürüyor. Fransa’da ‘toprak kalkışmaları’ diye bir yapı var. Bu bir şemsiye örgüt, içinde yüzlerce irili ufaklı örgüt var. Polis bunlara devamlı saldırıyor. Nereye gitseler devamlı dayak yiyorlar, karakola götürülüyorlar, çok ciddi yaralamalar oluyor. 25 Mart’ta yapılan, tamamen tarım lobisine çalışan, büyük su tutma basenlerine karşı yaptıkları bir gösteride bir çocuk yaralandı, hala komada ve sanırım da sakat kaldı. Dünyada bu sivil alanın tamamen kapalı olduğu ülke sayısı 28. Sivil alanın baskı altında olduğu ülke sayısı 50, engellendiği ülke sayısı ise 40. Yani 198 ülke ve bölgenin 118’inde temel özgürlüklerde, toplanma, dernekleşme, ifade ve dolayısıyla muhalefet etme özgürlüklerinde böyle bir kapalı dünya ile karşı karşıyayız. Sadece 37 ülkede açık sivil alan var,” diye belirtti. Ömer Madra, bunun son derece kaygı verici bir rakam olduğunu belirtirken, Aktar sözlerine şöyle devam etti, “Gidişat şöyle; iyileşme hiç yok, açık ülke tabir edilen bu 37 ülkede yapılan değerlendirmeler hep aksi yönde, hep kötüleşiyor. Mesela Fransa bunlardan bir tanesi. Fransa’da ciddi sorunlar var ve herhalde daraltılmış sivil alana dahil olacaklar bir sonraki değerlendirmede. Bu, hükümetlerin veya parlamento dışı muhalefetin ne kadar zor durumda olduğunu gösteriyor. İklim meselesini örnek olarak alalım; iklim için çalışanlar, düşman muamelesi görüyorlar. Biraz önce bahsettiğim Fransa’daki ‘toprak kalkışmaları’ hareketi de tamamen bununla alakalı ve Greta Thunberg de farklı değil. Diğer ülkelerde de sivil olan, hiçbir siyasi örgüte dahil olmayan, özellikle gençlerin oluşturduğu bu muhalif hareketler resmen düşman muamelesi görüyor.” Ömer Madra, “En önemlisi cezasız kalıyor,” diye ekledi.
Cengiz Aktar, “Bir de öldürülenler var. Çevre aktivistleri arasında öldürülenlerle ilgili Global Witness’ın bir raporu var. Latin Amerika korkunç,” dedi. Özdeş Özbay ise Meksika, Kolombiya ve Brezilya’nın da korkunç olduğunu ve Greta Thunberg’in bu yıl hem barışçıl eylemlerden dolayı hem de demokrasinin en yüksek olduğu ülkelerde, Almanya, Norveç ve İngiltere’de göz altına alındığını, kendi ülkesinde, İsveç’te para cezası aldığını söyledi. Aktar, “Bu gidişat hakikaten çok vahim. Parlamento dışı muhalefet dediğimiz sokaktaki gerçek sivil alan, 1945 sonrasında, savaş sonrası oluşmaya başlayan bir eğilim ve özellikle de 1989 sonrasında soğuk savaşın bitmesiyle büyük ivme kazanan bir eğilim. Giderek artık o alanın kapandığını ve büyük baskı altında olduğunu görüyoruz. Bu tarihi bir gelişme aslında. Bu, sadece popülist otoriter ülkelerin varlığıyla da alakalı değil, genelde o açık alana karşı toplumun her kesiminden bir tepki var. Bu çok tuhaf. Greta Thunberg ya da onun gibi binlerce kişiye sivil çıkışlara hatta bireysel çıkışlara karşı olanlar sadece otoriterliğe yatkın olanlar değil. Genelde ‘size ne oluyor?’ tavrı var. Mesela Fransa’da olup bitenler çok tipik. Ona sadece hükümetten değil toplumdan da tepki var. ‘Siz ne karışıyorsunuz?’ deniyor,” dedi. Ömer Madra, tekrar tam bir cezasızlığın da olduğunu, Britanya’da sokakta yavaş yürümenin, trafiği aksatmanın aylarca hatta yıllarca hapis cezasıyla yargılanmayı getiren bir hale geldiğini ekledi. Özdeş Özbay, Filistin eylemleri için de birçok yerde böyle yasakların olduğunu dile getirirken, Aktar şöyle devam etti, “Bunların hepsi ağırlıklı olarak klasik muhalefet dışı itirazlar ve CIVICUS Monitor, bunları takibe alıyor. CIVICUS Monitor’ü muhakkak takip etmek lazım. Çok ciddi çalışıyorlar, her ülkede muhabirleri var. Türkiye’de kim yapıyor bilmiyorum ama CIVICUS Monitor’ü izlemek gerekiyor.”
Cengiz Aktar, son olarak AB’nin gündemine geçerek sözlerine şöyle devam ederek programını sonlandırdı, “14 - 15 Aralık’ta İspanya dönem başkanlığını bitiren mutat zirve, Avrupa Konseyi var. Önemli bir gelişme oldu; Ermenistan Dış İşleri Bakanı Ararat Mirzoyan, toplantı öncesinde Dış İşleri Bakanlığı konseyine davet edilmişti ve katıldı. Ermenistan da Gürcistan ile birlikte AB üyeliğine muhtemelen adaylığını koyacak. Kafkasya ülkelerinin AB isteği Türkiye ile yakından ilgiliydi. ‘Türkiye üye olduğunda bu Kafkasya ülkelerinin de yolunu açacak’ denirdi. Şimdi Türkiye tamamen gündemden düştü ve onun yerine Türkiye’yi atlayarak Gürcistan aday oldu. Şimdi yarınki zirvede özellikle Ukrayna ve Moldova ile ilgili müzakerelere başlama kararı bekleniyor. Victor Orban bakalım ne yapacak? Karşı tabii ve Arjantin’deki Devlet Başkanı Javier Milei taç giyme töreninde, Orban ile Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ayak üstü konuştular. Orban, tamamen açık ve net olarak Moskova’nın dünya çapındaki ajanı olarak çalışıyor. Ukrayna’ya verilecek AB desteğinde Budapeşte’nin vetosu ‘bypass’ edildi, ülkeler tamamen kendi kaynaklarından verecekler o parayı.”