Bu siyasal aymazlıkta ısrar edenler, Türk milliyetçiliğini açık açık ya da gizli gizli bilinçlerinde yaşatanlar, 25 Haziran sabahı “Erdoğan başkan, gerisi yalan” gerçeğine uyanacaklar.
Kaynak: Cumhuriyet (30 Nisan 2018)
Oksimoron eski Yunancadan günümüze kadar gelmiş ve geldikçe çeşitleri artmış bir kavram. En kestirme tanımıyla bir arada olamayacak, eşleşemeyecek kavram ve sözcükler için kullanılır.
Edebiyatta hünerli kullanımları vardır: Sessiz çığlık, mutlu bir hıçkırık gibi...
Ancak asıl saçmalıkları, olmazlıkları vurgulamakta kullanılır: Sıcak buz, yüzme bilmeyen balık gibi...
Ödemişli Terzi Sadık kendi oksimoronunu üretmişti: “Ha yumurtasız menemen, ha rokasız rakı sofrası” derdi...
***
Türkiye siyasetinin demirbaş partileri yıllardır, çok çok uzun yıllardır, bir oksimoronu var etmeye, yani “olmazı olur kılmaya” çabalıyorlar: HDP’siz demokrasi...
Umarsız bir çaba bu.
HDP’siz bir demokrasi arayışı bir hesaba göre 18, bir başka hesaba göre 22 milyon Kürt yurttaşı siyasetten uzak tutma sonucundan başka hiçbir sonuç vermez. Denendi, defalarca denendi. Olmadı. Olmayanı, olmayacağı bağışlanmaz bir siyasal körlükle denemeye devam ediyorlar.
24 Haziran’a hazırlanan partiler “adı var kendi yok” partilerle, mesela ANAP ile, mesela Demokrat Parti ile seçim işbirliği, hatta resmi ittifak arıyorlar. Ancak söz HDP’ye geldiğinde ya kavranması güç bir hoyratlıkla “Onunla olmaz” diye kestirip atıyorlar ya da yine kavranması güç bir pişkinlikle susmayı yeğliyor, öyle bir sorun yokmuş gibi davranıyorlar.
Sonra da 24 Haziran 2018’de Erdoğan ve tayfasının iktidarı kaybedeceği iddiasıyla karşımıza çıkıyorlar.
Bu yürekler acısı siyasal mavalı yutan var mı bilmiyorum. Ama bu mavalı günlerdir, haftalardır ısıtıp ısıtıp önümüze sürenler kendi söylediklerine kendileri de inanıyorlarsa önce ve derhal ellerine ilkokul aritmetik kitabını almalı; baştan sona bir kez daha okumalı; toplama, çarpma, bölme, çıkarmadan ibaret dört işlemin tümünü iyice öğrenmeliler.
***
HDP, Cumhurbaşkanlığı için Selahattin Demirtaş’ı aday gösterecek. AKP’nin Reis’i elini çabuk tutup, yargıçlarına “Şunu hemen mahkûm edin ki seçime katılamasın” demezse Demirtaş’ın adaylığının önünde yasal bir engel yok.
Hayır, iyice uca savrulup “Bütün muhalif parti ve hareketler el ele verip Demirtaş’ı çatı adayı göstersinler” demeyeceğim. Bana kalsa derim. Üstelik çok eğlenceli bir seçim yaşarız ve sahiden de seçimin sonunda “Reis aşağı, Demirtaş Beştepe’ye” gibi harika bir sonuç çıkar. Ama hayır, bu olmayacak duaya amin demekten farksız. Muhalefet partilerinden böyle bir hınzır buluş beklemekle ölü gözünden yaş beklemek arasında fark yok.
Ama 24 Haziran’a giderken HDP’yi dışlayan, AKP Reisi’ni en çok yüzde 49.9’da bırakacak bir sandık sonucunu belirleyecek Kürt oylarını ya yok sayan ya da yanlış bir hesapla “çantada keklik” gören bir siyasal körlük kol geziyor.
Üstelik Afrin harekâtı yüzünden Kürt illerinde, bugüne kadar oylarını HDP’ye değil, AKP’ye veren mütedeyyin Kürtlerin sandık tercihlerinde gözle görünür, elle tutulur, açıktan açığa söylenir olmuş bir köklü kayma yaşanırken...
“Bu Reis’in partisine bir daha oy verirsem yüreğim de, Dicle de kurusun” diyen sesler Batı illerine kadar ulaşmakta iken...
Bu siyasal aymazlıkta ısrar edenler, Türk milliyetçiliğini açık açık ya da gizli gizli bilinçlerinde yaşatanlar, 25 Haziran sabahı “Erdoğan başkan, gerisi yalan” gerçeğine uyanacaklar.
Sonra dizlerini dövecekler.
Gel gör ki çok geç olacak...