Kültürel Miras ve Koruma: Kim İçin? Ne İçin?'de Asu Aksoy ve Burçin Altınsay, İstanbul’un UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girişinin 40. yılı vesilesiyle, 1985’te yapılan başvurunun nasıl hazırlandığını ve neden sadece dört alanı kapsadığını konuğumuz Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ile ele alırken; ayrıca Sultanahmet, Süleymaniye, Zeyrek ve Kara Surları bölgelerinin seçilme gerekçelerini, 40 yılda bu alanlarda yaşanan değişimleri ve 'Üstün Evrensel Değer'lerin korunmasında gelinen noktaları konuşuyoruz.
“İstanbul’un Tarihi Alanları” başlığını taşıyan başvuru ile İstanbul, 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'ne giriyor ve geçtiğimiz günlerde İstanbul’un UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde geçirdiği 40.yılı kutlandı. Biz de konuğumuz Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ile 40 yıl öncesine dönüyor ve bu başvurunun o dönem nasıl kararlaştırıldığını, kimlerin çalıştığını ve süreçte nelerin yaşandığını ele alıyoruz.
UNESCO’ya yapıla başvuruda Tarihi Yarımada’nın tümü değil, dört bölgesi dahil ediliyor; Sultanahmet’teki kentsel ve arkeolojik sit alanı, Süleymaniye Camii ve Çevresi koruma alanı, Zeyrek Camii ve Çevresi koruma alanı ve İstanbul Kara Surları koruma alanı. Peki bu seçim nasıl yapıldı? İstanbul’un Eyüp ve Galata gibi tarihi yerlerine ya da Tarihi Yarımada’nın tümüne değil de bu dört bölgesine odaklanılmasının gerekçesi neydi, bu dört bölgenin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınması ile birlikte nasıl bir süreç izlenmeye başlandı ve bu dört alanın korunması bakımından neler elde edildi veya elde edilemedi?
Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, 40 yıl boyunca İstanbul’un bu dört Dünya Miras Alanı'ndaki gelişmeleri, yaşanan sıkıntılı süreçleri yakından takip etmiş, raporlar hazırlamış sunmuş, alınan kararları bilimsel çalışmalar ile değerlendirmiş ve görüşlerini kamuoyuna aktarmış. Kendisi Bilim Kurulu üyelikleri ile koruma odaklı politikaların sürdürülmesi için uğraşmış bir akademisyen. Ahunbay'a yaşanılan bu 40 yıla baktığında bu dört alanın 'Üstün Evrensel Değerleri'nin korunması konusunda gelinen noktayı nasıl değerlendirdiğini soruyoruz.
Kültürel ve doğal varlıkları UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne aldırmak için uğraşmak koruma politikasının önemli bir başlığı kuşkusuz ancak miras listesine giren varlıkların tüm değerleri ile korunmalarını sağlamak da aynı ölçüde önemli. Bir Dünya Mirası varlığının Üstün Evrensel Değer olarak tariflenen bütün özelliklerinin bozulmadan ve korunarak geleceğe aktarılmaları için uğraşmak, Dünya Mirası Sözleşmesi'ne taraf olan ülkelerin taahhüt ettiği çok önemli bir vaat. Peki, bu sorumluluğun yerine getirilmesinde ne durumdayız?
UNESCO Dünya Mirası Sözleşmesi, 1972 yılında UNESCO Genel Kurul Konferansında kabul ediliyor. Dünya Mirası Listesi bu sözleşmeye taraf olan devletlerin önerdikleri üstün evrensel değer taşıdığı tespit edilen varlıklarından meydana geliyor. Burada anahtar kavram ise 'Üstün Evrensel Değer'. UNESCO Dünya Mirası Sözleşmesi’ne taraf olan devletler topraklarındaki üstün evrensel değerdeki kültürel ve doğal mirasın korunması, muhafazası ve teşhiri amacıyla etkili ve faal önlemlerin alınmasını sağlamak için gerekli politikaları geliştirerek çalışacaklarını vaat ediyorlar ve Üstün Evrensel Değer taşıyan varlıkların uluslararası toplum tarafından işbirliğiyle korunması gereken evrensel miras olduğunu kabul ediyorlar.
Sözleşmeye taraf olan devletler UNESCO Dünya Miras Komitesi’ne başvurarak aday olarak gösterdikleri varlıkların Dünya Miras Listesi’ne alınması için gerekli çalışmaları yapıyorlar. Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) ve Uluslararası Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) uzmanları tarafından gerçekleştirilen değerlendirmeler sonucu Dünya Mirası Komitesi’nin kararı ile varlıklar 'Dünya Mirası' statüsünü kazanıyorlar.
Türkiye, 10 yıl sonra, 1982’de sözleşmeyi imzalayarak sürece katılmış. Türkiye’nin ilk başvurusu 1985 yılında İstanbul’un Tarihi Alanları, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas) ve Göreme Milli Parkı ve Kapadokya (Nevşehir). Bu başvurular aynı yıl birlikte kabul ediliyor ve Dünya Miras Listesi’ne alınıyorlar. 2024’e gelindiğinde Dünya Mirası Listesi’nde 1248 kültürel ve doğal miras varlığı kaydedilmiş durumda. Bu varlıklar, UNESCO Dünya Mirası Sözleşmesi'ni imzalamış 170 devletin koruması altında. Türkiye bugüne kadar 22 kültür ve tabiat varlığının listeye alınmasını sağlamış durumda ve bu çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı yürütmekte.