'Kalbimiz Akdeniz'de atıyor'

-
Aa
+
a
a
a

İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu, Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun Gazze’ye gıda ve tıbbi malzeme götürmeye giden ve içerisinde Greta Thunberg'in de yer aldığı ‘Madleen’ gemisi üzerine konuşuyor.

""
'Kalbimiz Akdeniz'de atıyor'
 

'Kalbimiz Akdeniz'de atıyor'

podcast servisi: iTunes / RSS

Merhaba sevgili Apaçık Radyo dinleyicileri, Apaçık Radyo’nun 61. Yayın Dönemi'nin ilk İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoşgeldiniz.11 yaşındayken, iklim aktivisti olarak Türkiye’ye sesimi duyurmam için beni davet eden Açık Radyo olmuştu. 12 yaşımdan bu yana ise, şimdi adı Apaçık Radyo olan bu radyoda, her Cuma saat 14.00’te programlarıma devam ediyorum. Bugüne kadar sizlere, dünyanın farklı ülkelerinden benim gibi genç yaşta iklim aktivisti olmuş kişilerle yaptığım röportajları, iklimle ilgili güncel haberleri, raporları ve iklim krizine çözüm sunabilecek projeleri hayata geçiren kişilerle gerçekleştirdiğim sohbetleri aktarmaya çalışıyorum.

Greta Thunberg’in yaptıklarını 2019 yılında Açık Radyo’nun Açık Gazete programından duyduktan sonra 11 yaşımda iken Türkiye’nin ilk iklim grevi için herkesi sokaklara çağırmıştım. Güçlü başlayan hareketimiz zaman içinde pandemi ve ekonomi gibi sebeplerden sekteye uğradı. Senede iki kere yapmayı planladığımız iklim grevlerini sokaklara çıkıp yapamaz olduk.

Zaman içinde Greta ile dostluğumuz da oluştu; iklim zirvelerinde, kamplarda bir araya gelme fırsatımız oldu. Kendisine olan hayranlığım bir tarafa cesareti, kalbinin kocamanlığı ve kararlılığı hepimize örnek nitelikte. Bugünkü programımın tamamında Greta Thunberg ve şu anda Gazze’ye doğru diğer 11 aktivist ile yola çıkan Gazze Özgürlük Filosuna ait 18 metrelik bir tekne olan Madleen gemisinden bahsedeceğim. 

Bugün burada, dünyada yaşanan en derin adaletsizliklerden birine karşı yola çıkan cesur insanların hikâyesini anlatmak istiyorum. Onların umut dolu ama tehlikelerle çevrili yolculuğu, sadece bir yardım seferi değil, aynı zamanda Gazze’ye gidebilecek yardımlara bir koridor açmak amacıyla ablukayı kırmak için yoldalar. Bu, Gazze’ye doğru yola çıkan Madleen gemisinin ve onunla birlikte yükselen adalet sesinin hikâyesi.

1 Haziran 2025’te, uluslararası gönüllülerden oluşan 12 kişilik bir ekip, İtalya’nın Katanya limanından Gazze’ye doğru yola çıktı. Madleen adlı bu gemi, bebek maması, tıbbi protezler, çocuk bezi gibi temel ihtiyaçlarla dolu. Ama asıl taşıdığı şey; direnişin, dayanışmanın ve suskunluğu reddetmenin sembolü. Bir yandan da hepimizin güvertede olmayışının içimizde bıraktığı o derin sızı var; insan olduğumuzu yüzümüze çarpan bir hakikat. Bu, sessiz kalmanın artık mümkün olmadığı, vicdanların uyandığı küresel bir çığlık.

Özgürlük Gemisindeki aktivistler; Greta Thunberg, Avrupa Parlamentosu üyesi Rima Hassan ve Brezilya’dan Thiago Ávila, Türkiye’den Şuayb Ordu, Almanya’dan Yasemin Acar, İspanya’dan Sergio Toribio, Hollanda’dan Marco Van Rennes, Filistin asıllı Amerikalı insan/hak savunucusu avukat, adalet aktivisti Huwaida Arraf ve Fransa’dan da aktivistler var. Ve hepsinin de Madleen’in güvertesinde olma sebepleri ortak bir ilkeye sarılıyor: “Sessizlik tarafsızlık değil; suç ortaklığıdır.”

Madleen yardım gemisinin arkasındaki organizatörler, Gazze ablukasını kırmak amacıyla gemiye güvenli geçiş sağlanması çağrısında bulundu ve 2nci gecelerinde  gemi etrafında dolaşan insansız hava araçlarının Yunanistan’a ait olduğu belirlendi. Perşembe günü Greta Thunberg ve güvertedeki diğer aktivistler sosyal medya hesaplarından “Yunanistan’ın Heron insansız hava araçlarını kullanması, Yunanistan, Kıbrıs, İsrail ve ABD arasındaki büyüyen ittifakın önemli bir aracıdır ve Doğu Akdeniz üzerindeki denetimin sıkılaşmasına hizmet etmektedir. 3+1 çerçevesi kapsamında, bu İHA’lar tarafından toplanan istihbarat verileri ‘İsrail’e aktarılabilir; bu da, bölgesel bir istihbarat ağını güçlendirerek askeri üstünlüğü pekiştirir ve özellikle Filistin halkına karşı olmak üzere bölgedeki baskıyı derinleştirir.” diye yazdılar. Akdeniz’de 

Alman aktivist Yasemin Acar bir açıklamasında “Gece boyunca Madleen’i takip eden dronları endişeyle izlerken, aynı zamanda Gazze limanında kıyamet sahnelerine ve yerinden edilmiş insanların kaldığı çadırları hedef alan toplu katliam bombardımanlarına tanık olduk. Vicdan sahibi insanlara, kurumlara ve hükümetlere çağrımızdır: İsrail’in Madleen’e saldırmaktan vazgeçmesini talep edin ve Gazze’de yaşamı ve insan onurunu savunun.” dedi.

Türk vatandaşı Şuayb Ordu ise yolculuklarının 3üncü gününde güverteden Türkiye Times’a verdiği açıklamada şöyle anlatıyor: “Orada bir insani kriz var. Orada hep gördüğümüz akıl almaz sahneler, açlıktan ölen çocuklar, bombalar altında parçalanıp ölen çocuklar. Tarihin en belgelenmiş soykırımı ve aktif bir şekilde yaşanıyor. Telefonumu her açtığımda bu sahnelere maruz kalıyorum. Maruz kalmayanlar takip etmiyorlar demek ki süreci. Bu nedenle doğal olarak hayatıma normal bir şekilde devam edemiyorum. Vicdanım buna izin vermiyor. Buradaki herkes için de aynı durum geçerli olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle ne kadar korksak da çekinsek de biliyoruz. Fedakarlık yapmamız gereken durumlar oluşuyor. Bizler aktivistiz, bizlere insanlığa ahlakın, etiğin, alailiğin var olduğunu göstermekle görevli olduğumuzu düşünüyoruz. Kendimizin o noktada sorumluluğunu biliyoruz. Malta'da Vicdan gemisi bombalandı maalesef. BM güvenlik geçişe izni verdi. İsrail'in bunu ciddiye alıp alamayacağı konusunda bir fikrimiz yok. Şahsi düşüncemi sorarsanız tamamen kendilerine kalmış durumda şu an. Çünkü uluslararası kamuoyunun tepkisiyle doğru oranda bu. Dünkü durum olaylarında da tahminimce nabzımızı yokluyorlar. Refleksimizi test ediyorlar. Burada uluslararası topluma çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Bu noktada ne kadar arkamızda dururlarsa, ne kadar destek olurlarsa İsrail'in de bu noktada temkinli, çekimser davranma ihtimali artıyor.” diyor. 

Özgürlük Gemisine binerken konuşmasında, “hiç bir görev dünyanın sessizliği kadar tehlikeli olamaz” diyen aktivist Greta Thunberg ise Çarşamba günü Democracy Now’dan Amy Goodman İle yaptığı görüşmede şöyle diyor: “Ben kişisel olarak, bir şekilde bir platforma sahibim ve bu nedenle o platformu kullanmak benim ahlaki sorumluluğum. Eğer bu gemideki varlığım bir fark yaratabiliyorsa, eğer bu herhangi bir şekilde dünyanın Filistin’i unutmadığını gösterebiliyorsa, kuşatmayı kırmak ve bir insani koridor açmak, son derece ihtiyaç duyulan insani yardımı ulaştırmak için bir girişimde bulunabiliyorsa, o zaman bu, göze alacağım bir risk Ve bu, sadece yapmamız gereken bir şey. Öylece oturup hiçbir şey yapmadan bu canlı yayında izlenen soykırımın gözlerimizin önünde gerçekleşmesine seyirci kalamayız. Biz bunu, adalete inanan insani varlıklar olduğumuz için yapıyoruz. Ve hükümetlerimiz bu konuda suç ortaklığı yaparak adım atmaktan geri durduğunda, ne yazık ki bu sorumluluk bize düşüyor.

Acının sebebi ne olursa olsun — ister karbondioksit, ister bombalar, ister devlet baskısı ya da başka türlü şiddet olsun — o acının kaynağına karşı durmamız gerekiyor. Eğer çevreyi önemsediğimizi, iklimi ve çocuklarımızın geleceğini önemsediğimizi iddia edip, bugün marjinalleştirilmiş tüm insanların yaşadığı acıyı görmezden gelir, kabul etmez ve buna karşı mücadele etmezsek, bu adaletin son derece ırkçı bir yorumu olur. Ve bu yaklaşım, dünya nüfusunun çoğunluğunu dışarıda bırakır.” 

Tüm bu kahramanlık hikayeleri teker teker yazılırken özellikle Greta’ya nefret söylemleri de artıyor.



ABD'li Senatör Linsey Graham, Greta Thunberg ve diğer insani yardım aktivistlerine ölüm tehdidinde bulundu. Lindsey Graham, “Umarım Greta ve arkadaşları yüzmeyi biliyordur” dedi.

İsrailli-Yahudi bir uluslararası insan hakları avukatı ve serbest gazeteci Arsen Ostrovsky, “Küçük cihatçı Greta Thunberg Hamas'a destek vermek için, Gazze'ye girmeye çalışıyor. Filolarına bir şey olursa çok üzücü olurdu” ifadelerini kullandı.

Hollanda’da yaşayan İsrailli yeşil enerji girişimcisi, Eran Efrat ise sosyal medya hesabında gülümseme işareti ile birlikte “Greta’yı boğmak için bir kerelik fırsatımız var ve umarım bu fırsatı kaçırmayız” dedi.

Sistemi sorgulayanları susturmaya çalışırlar, çünkü sistemin bozulduğunu bilenler çoğalırsa, oyunun sonu gelir. Greta ve Madleen’deki diğer aktivistler bu oyunu bozuyor. Ve bu yüzden susturulmak isteniyorlar. Gerçek, bağırmayı bilenlerin değil, direnmeyi bilenlerin yanında olacaktır. 

Gazze geçtiğimiz Salı günü, Birleşmiş Milletler’e göre dünyanın “en aç yeri” haline geldi. Dünya Sağlık Örgütü, İsrail’in ağır ablukası altında aylardır süren gıda kıtlığı nedeniyle Gazze’nin kıtlık riski altında olduğunu, nüfusun yaklaşık dörtte birinin “açlık, akut yetersiz beslenme, hastalık ve ölüm” gibi felaket düzeyinde bir durumla karşı karşıya kaldığını bildirdi.İnsanlar, temel besin maddelerine ulaşamıyor. Evlerinden zorla çıkarılıyor, aç bırakılıyor, hedef alınıyor. 

Gemi yolculuğunun ikinci gününde yayınlanan raporda gönüllüler, Avrupa hükümetlerinden bir beklentilerinin olmadığını açıkça belirttiler. Çünkü bugüne kadar Avrupa, İsrail’in işlediği savaş suçlarına karşı sessiz kalarak suça ortak oldu. Bu yüzden medya ve kamuoyunun baskısı, geminin güvenliği için en güçlü kalkandır. Bu sebeple, gemiden canlı güncellemeler, konum bilgileri ve açıklamalar paylaşılıyor. Ama bu güvenlik önlemleri bile, İsrail’in niyetlerini durdurmaya yetmeyebilir.

3 Haziran’da Madleen’in sosyal medya hesaplarından yapılan açıklamada, İsrail ordusunun müdahale hazırlığında olduğu, askeri yetkililerin de siyasi talimatlar doğrultusunda her senaryoya hazır olduklarını belirtiliyor.  Buradaki ‘siyasi talimatların, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında savaş suçu gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarılan İsrail Başbakanı Netanyahu’dan geldiği tahmin ediliyor.

Adını dünyanın en genç profesyonel ve Filistin’in tek kadın balıkçısı Madleen Kullab’dan alan Özgürlük Gemisindeki aktivistlerin yolculuğu 15 Haziran’da Rafah sınır kapısında yapılması planlanan Küresel Gazze Yürüyüşü dahil, ablukanın hem denizden hem karadan kırılmasını hedefleyen daha geniş bir eylem planının parçası. 12 Haziran’da Kahire’de buluşacak olan Gazze protestocuları hiçbir bariyeri ya da sınırı zorla aşmayacaklarını belirterek, amaçlarının Rafah Sınır Kapısının açılmasını sivil toplum kuruluşları, diplomatlar ve insani yardım kuruluşlarıyla işbirliği içinde Mısır makamlarıyla müzakere ederek sağlamak olduğunu söylüyorlar. 

Madleen ikinci bir sefer planı aslında. Madleen’in yola çıkmasından yalnızca bir ay önce, Özgürlük Filosu’nun başka bir gemisi, Vicdan adlı yardım gemisi, Akdeniz’in uluslararası sularında insansız hava araçlarıyla vurulmuştu. Gemi ağır hasar aldı, yangın çıktı ve gövdesinde delik oluştu. 30 kişilik gönüllü mürettebat, saatlerce yardım bekledi. Malta sessiz kaldı. Yalnızca Kıbrıs’tan bir yardım sinyali geldi. Özgürlük Filosu bu saldırının da İsrail tarafından yapıldığını savunuyor. Eksik olan yeri de Greta Thunberg tamamlamaya karar verdi ve böylelikle hemen hiç tereddütsüz Madleen ekibine katıldı. 

Türkiye de Vicdan Gemisine yapılan saldırıyı sert biçimde kınadı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, gemide bir Türk vatandaşının da bulunduğunu ve saldırının detaylarının ortaya çıkarılması için gereken her şeyin yapılacağını belirtti.

İsrail, yaklaşık üç aydır süren Gazze ablukasının bir kısmını geçen hafta kaldırmıştı, ancak o tarihten bu yana Filistin topraklarına çok sınırlı miktarda yardım girişine izin verdi. Binlerce Filistinli, tartışmalı Gazze İnsani Vakfı’nın kurduğu yardım dağıtım noktalarına akın ediyor. Yardım almak isteyen kalabalık içinde yaşanan izdihamda her gün 100’e yakın Filistinli’nin İsrailli askerlerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybettiği bildiriliyor.

Madleen’in 5inci gününde yaklaşmakta olan filo için İsrail siyasi koşulları değerlendirdiklerini söyledi. Bunun üzerine Thiago Avila’nın uzun bir videosu var ve söylediklerinin çoğunu buradan sizinle de paylaşmak istiyorum:

Burada herkesle açık olmamız çok önemli. Silahlar onlarda. Eğer isterlerse bizi öldürebilirler. Bir ay önce Vicdan adlı teknemize olduğu gibi insansız hava araçlarıyla saldırabilirler, tekneyi basabilirler, tıpkı 15 yıl önce Mavi Marmara’da yaptıkları gibi bizi infaz edebilirler. Biz şiddet karşıtı bir misyonuz. Biz insani bir misyonuz. Askeri bir zafer peşinde değiliz. Ama eğer bizi ister uluslararası sularda kaçırarak, ister Gazze sularında saldırarak durdururlarsa savaş suçu işlemiş olurlar. Hele ki bizi öldürürlerse, bu zaten Uluslararası Adalet Divanı’nın Güney Afrika'nın açtığı soykırım davasında aldığı geçici kararlara aykırıdır.

Uluslararası hukuka göre biz doğru olanı yapıyoruz. Aslında devletlerin yapması gerekeni yapıyoruz: Açlıktan ölen insanlara yiyecek götürmek, anestezi olmadan uzuvları kesilen çocuklara yardım ulaştırmak. 10 binden fazla çocuk bu koşullarda ampute edildi.

Uluslararası hukuk bizim yanımızda, ama en çok da milyonlarca, milyarlarca insan bizim yanımızda. Onlar teknede değiller belki, ama sırtımızda hissediyoruz. Çünkü dünya artık bu soykırımı sürdüren rejime son verilmesi gerektiğini anladı. Çocuk ölümlerini, toprak gaspını ve yıkımı birer başarı olarak gören bu rejim son bulmalı.

Biz burada sadece 12 kişiyiz, ama bizden çok daha büyük bir şeyin parçasıyız: Her gün sokaklara çıkan, protesto eden, silah fabrikalarını durduran, hakikati paylaşan bir hareketin. Medyanın susturduğu yerlerde bile gerçeği paylaşan insanlar.

Özgürlük Filosu misyonlarımızda dört temel senaryo var: Bürokratik savaş yoluyla durdurulmak ki; bizi defalarca bu şekilde yendiler, örneğin bir yıl önce İstanbul’da, engellenmek, saldırıya uğramak ya da Gazze’ye varmak. Eğer Gazze’ye ulaşırsak, yardım malzemelerini dağıtıyoruz, doktorumuzla tıbbi destek sağlıyoruz, hak ihlallerini belgeliyoruz ve halkın insani koridorunun açıldığını ilan ediyoruz. Sonra geri dönüp daha fazla yardım götürmek ve daha büyük teknelere eşlik etmek istiyoruz. Amacımız bu kadar basit: Yiyecek ve yardım ulaştırmak, insanlara bu yasa dışı kuşatmayı yıllar süren soykırımı anlatmak.

Bu tehlikeli bir görev. Bu yüzden katılımcılarımızı şiddetsiz direniş konusunda eğitiyoruz. En şiddetli durumda bile nasıl şiddetsiz kalabileceklerini öğretiyoruz. En acımasız orduyla karşılaştıklarında bile. Eğer tekneye bomba atılırsa, insansız hava araçlarıyla saldırırlarsa, tekneyi çarparak batırırlarsa, hayatta kalma şansını artıracak tüm prosedürleri çalışıyoruz. Çünkü biliyoruz ki, bize yapılabilecek her şeyin çok daha fazlası her gün Filistinlilere, Lübnanlılara, Yemenlilere yapılıyor.

İsrail askerlerine, sözcülerine ve Netanyahu’ya şunu söylemek istiyorum: Günleriniz sayılı. Dünya artık soykırımı kabul etmiyor. Artık yalanlarınıza inanmıyor. Artık paranızla, baskınızla insanları bastıramazsınız. Bu rejim ayakta kalamayacak.

Evet, burada 12 kişiyi öldürebilirsiniz. Tekneyi batırabilirsiniz. Taşıdığımız yardımı okyanusun dibine gönderebilirsiniz. Ama sadece 12 kişiyi daha öldürmüş olursunuz. Fikirleri öldüremezsiniz.

İnsanların açlıktan ölmemesi gerektiği fikrini, herkesin özgür ve eşit olmayı hak ettiği fikrini, sömürgeciliğin kötü olduğu, bir apartheid devletinin kötü olduğu, ırkçılığın kabul edilemez olduğu fikrini öldüremezsiniz. En güçlü imparatorluklar bile bir gün çöker. Ve biz halkların kendi kaderini tayin etme hakkı için yürüyen bu tarihi yürüyüşün bir parçasıyız. Doğayla uyum içinde, adaletli ve mutlu bir toplum kuracağız.

Siz şiddetle bizi durdurmaya çalıştıkça, ters etki yaratacaksınız. Eğer bu misyonu yok ederseniz, birkaç hafta içinde onlarca yeni tekne yüzlerce, binlerce insanla yola çıkacak. Ve onları durdurursanız, milyonlarca insan bu kuşatmayı kırmak için harekete geçecek. Güçle bizi durduramayacağınızı anlayacaksınız. Apartheid bunu anladı. Naziler bunu anladı. Hepsi çöktü. Siz de çökeceksiniz.

Biz burada sadece mütevazı bir mücadelenin parçasıyız. Bizi destekleyen herkesten ricamız, bu mesajı yaymaları. Filistin halkıyla dayanışma içinde, daha iyi bir dünya kurmak için buradayız. Hepimiz şiddetsiz birer gönüllüyüz. Kalbimizde sadece yardım etme arzusu var. Bu belki nefret dolu rejimler için kabul edilemez, ama biz izin istemiyoruz. Çünkü bu sularda sizin bir otoriteniz yok. Filistin topraklarında da yok.

Gazze’ye kadar ilerleyeceğiz. Halkın insani koridorunu açacağız. Bu küresel başkaldırının bir parçası olacağız. Filistin özgür olana kadar bu durmayacak.

Çok güçlü bir açıklama…

28 Mayıs 2025 itibariyle, Gazze savaşında ölü sayısı 56 bini geçti. Aralarında 180 gazeteci, 120 akademisyen, 224’ten fazla insani yardım çalışanı bulunuyor. Bunlardan 179’u BM çalışanı. Bağımsız kaynaklar, öldürülen Filistinlilerin en az %80’inin sivil olduğunu belirtiyor. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin raporuna göre, yerleşim alanlarında ölenlerin %70’i kadın ve çocuk.

Gazze’de yaşanan soykırımı durdurmak için barışçıl şekilde yola çıkan aktivistler, gazeteciler, vekiller ve gönüllüleri taşıyan Madleen’in insani yardımlarını ulaştırması ve insani koridor açabilmesi için güvenliklerinin sağlanması gerekiyor. Bu sebeple TC Dışişleri Bakanlığının diplomasisi sayesinde Madleen’in güvenliğinin sağlanmasının resmi yollarla başlatılmasını, Birleşmiş Milletler, Kızılay ve diğer uluslararası gözlemci kurumların görevlerine çağrılması ve ayrıca İsrail ve taraflarına uluslararası hukuk kapsamında sorumluluklarının teslim edilerek ticari ilişkilerin kesilmesi talep edilmelidir.

Her ne kadar güvenliklerini hükümetlerden talep etmemiz gerekse de; halkın gücünü hatırlatmamız gereken anlardan biri bu. Özgürlük Filosu Koalisyonu, Gazze’ye yönelik yasadışı ablukayı sona erdirmek için mücadele eden, tabandan gelen uluslararası bir dayanışma hareketi. Bu hareket, herhangi bir parti, grup veya hükümetle değil, sivil toplum kuruluşları ile  işbirliği içinde, abluka karşıtı doğrudan eylem görevleri düzenler. Eylemleri her zaman şiddetsizlik ve barışçıl direniş ilkelerine uygun olarak gerçekleştirilir. Mürettebat, bu 7 günlük yolculuk boyunca güvenle görevlerini tamamlayabilmeleri için maksimum görünürlüğe ihtiyaç duyuyor. Tıpkı Filistin’de yaşananları konuşmaya devam etmemiz gerektiği gibi. Çünkü işgal altındaki topraklarda iklim adaleti mücadelesi olmaz. Soykırım ele alınmadan, sömürgeci fosil sistemin yıkımı mümkün değildir. İnsanlığımızı yitirirken gezegeni kurtarmanın da hiçbir anlamı olmaz.

Programı yaparken bir son dakika haberi olarak da Tunus’tan insani yardım taşıyan bir ekibin Gazze’ye doğru yola çıktığı haberini aldım. Büyük sayıda insanın katılacağı Gazze’ye Yürüyüşle birlikte İsrail’e çok büyük bir baskı söz konusu. Tarihte gördüğümüz “Argonotlar ve Altın Post”,  “Odisseus’un Yolculuğu” veya “Yüzüklerin Efendisi”ni gölgede bırakacak büyük bir insani misyonla yol alıyorlar. Ve tek düşündükleri Gazze’deki insanları kurtarmak. 

Kalbimiz Akdeniz’de atıyor. Gelecek hafta Madleen’de yaşananlarla yine sizinle olacağım. 

Becky Shaheen’den Stand Together dinleyerek kapatalım bu haftayı. 

Sizler de gelecek hafta görüşene dek kendinize, sevdiklerinize ve gezegenimize çok iyi bakın.