Antik Çağın yedi bilgininden sayılan üç bilge Miletos Okulu’ndan Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes hakkında konuşuyoruz.
Ben, Haluk Mimaroğlu, bu hafta sizlere Miletos Okulu’ndan Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes'i tanıtacağım.
Miletos Okulu, MÖ 600'lerde, Aydın’ın Balat Köyü yakınlarındaki Miletos antik kentinde kurulmuş bir düşünce okuludur. Kurucusu, ilk filozof olarak kabul edilen Miletos’lu Thales’tir. Thales ve öğrencileri Anaksimandros ve Anaksimenes, olayları tanrılar yerine gözlemlerle açıklamaya çalıştıklarından doğa felsefecileri olarak tanınırlar. Antik Çağın yedi bilginlerinden sayılan bu üç bilgenin kişilikleri ve doktrinleri ile ilgili bilgiler ancak diğer yazarların anlatımları sayesinde günümüze ulaşmıştır.
Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes'e ait tüm bilgileri içeren Fragmanlar ilk olarak 1954’te Diels-Kranz tarafından derlenip, 2016’da Laks ve Most tarafından güncellenmiştir. Bu kitap eski Yunanca aslından çevrilerek Pinhan Yayıncılık tarafından antik Yunanca aslı ile birlikte 2019’da Türkçeye kazandırılmıştır.
Teoremleri sayesinde hepimizin çok iyi tanıdığı Thales’in, ne bu topraklarda yetişmiş bir düşünür olduğundan ne de teorilerinin Mısır kaynaklı olduğundan çoğumuzun haberi vardır. Gurur Sev’in çevirisini yaptığı Thales'ten Fragmanlar kitabı sayesinde kişiliği ve yaşantısı, kaynakları ve yaptıkları hakkında birinci elden bilgiler edinmekteyiz.
Thales’in kişiliğine ait ilk bilgilere Herodotos’un Tarihi’nde Lidyalılardan bahsedilirken rastlanır. Miletoslu Thales aslen Fenikelidir. MÖ 640’ta doğup, MÖ545’lerde öldüğü hesaplanmaktadır. Lidya kralı Kroisos zamanında yaşamıştır. Kızılırmak’ın yayına Hilal şeklinde kanal açtırıp, suyun akışını azaltıp, Lidya ordusunun kolayca geçmesini sağlamıştır. Medlerle savaşın altıncı yılında, MÖ 580’lerde güneş tutulmasını Lidyalılara önceden haber vermiştir. Belki de bu sayede yıllar süren savaş sona ermiş, Kızılırmak’ın ötesi, Lidya diyarı, işgalden kurtulmuştur.
Memleketi Miletos’un Lidyalılarla ittifak kurmasını engelleyerek ilerleyen yıllarda ülkesini Pers kralı Kyros’un yıkımlarından kurtardığı söylenir. Nitekim Pers Kralı Kyros, Lidya’yı ve İonya’yı hakimiyetine alırken, Miletos’un bulunduğu Karya satraplığının yönetimini Karyalılara bırakmış, böylece Pers hakimiyeti altında Karyalılar ticaret ve ordusuyla, sanat ve felsefesiyle bölgede kimliğini devam ettirebilmiştir.
Miletos Okulu’nun Mısır ile yakın ilişkilerde bulunan Karya’da kurulduğu göz ardı edilmemelidir. Nitekim Thales’in Fenikeli kökenine ve Mısır’la ilişkisine ait bilgiler, Laertios’lu Diogenes'in 10 ciltlik felsefe tarihi kitabında yer alır. Diogenes’e göre Thales’in babası Eksamyas, annesi ise Fenikeli Kleobouline imiş. Mısır'a gidip zaman geçirdiği rahipler ona yol göstermiş. Filozof Aetios’a göre de, Mısır'da felsefe yaptıktan sonra yaşlı bir adam olarak Milletos'a gelmiş.
Thales’in doktrinlerini, ailesinin Fenikeli kökeni ve muhtemelen iyi bildiği dili sayesinde Mısır’da öğrendiklerinden yola çıkarak hazırladığı söylenebilir. Platon’dan Aristoteles’e, Plutarkhos’tan Laertios’lu Diogenes’e kadar pek çok yazar ve felsefecinin eserlerinde Thales’in görüşleri yer almıştır. Aristoteles ünlü Metafizik kitabının başında, ilk filozof olarak Thales’ten bahsederken bazı görüşlerini de eleştirmekten geri kalmamıştır.
Gökcisimlerinin hareketlerini bildiği, güneş tutulmalarını hesapladığı, gökbilimi, gündoğumu ve ekinoks üzerine eserler yazdığı söylenen Thales’in, bu bilgileri binlerce yıldır tarlalarını sulamak için kullanan Mısır’dan öğrendiği aşikardır. Kesişen çizgilerdeki ters açıların eşitliği, çemberin içindeki dik üçgeni, ikizkenar üçgenin taban açılarının eşitliği, denizdeki gemilerin uzaklığı, çemberin çapından ikiye bölündüğü, piramitlerin yüksekliği, piramitin gölgesi ile çubuğun gölgesinin oranlarının yüksekliklerinin oranına eşit olduğu gibi Mısırlıların binlerce yıldır piramitlerin inşaatında, Akdeniz’de yelken açan gemilerinde kullandığı bilgileri Mısırlılardan öğrenmesine rağmen hala geometrinin ilk mucidi olarak kabul edilmesine şaşırmamak elde değildir.
Antik Mısır matematiğinin günümüze kadar korunabilmiş en iyi örneklerinden birisi MÖ 1500’lerde yazıldığı anlaşılan, toplam beş metre uzunluğundaki iki adet tomardan oluşan Rhind Matematik Papirüsü’dür. Papirüsün içerisinde kesirli sayılar, faiz, alan ve hacim hesapları gibi konuların yanı sıra saatin 60 dakikası, günün 24 saati ve dairenin 360 derecesi, Pi sayısı, trigonometri ve geometriye ilk adımlar, kare ve kare kök işlemleri gibi pek çok önemli matematiksel bilgiler vardır. Bu papirüste çarpma ve bölme işlemlerinin, denklem çözümlerinin, günlük hesaplamaların nasıl yapılacağına dair 85 problem bulunur.
Thales’in doğa felsefesinde de Mısır inançlarından esintiler vardır. Hayatını Nil Nehri’nin sularına borçlu olan insanların suya verdiği önem, Thales’in doğa felsefesinde de yerini almıştır. Her şeyin besin kaynağının sıvı olmasından yola çıkarak yaşamın sıvıdan çıktığını, suyun da sıvının ilkesi olduğunu öne sürmektedir. ‘Her şeyin başının su olduğunu, tanrının her şeyi sudan oluşturan akıl olduğunu’ söylerken, Hesiodos’un tanrılarından bahsetmediği de aşikardır. Thales’in ‘canlı cansız her şeyin tanrılarla dolu olduğu’ inanışı da belki de Mısır’ınÖlüler Kitabı’ndaki insanın ruh halini temsil eden, insan kafalı kuş olarak resmedilen, ‘Ba’ dan gelmektedir.
Karyalı Thales’in görüşleri, Homeros ve Hesiodos’un, kaynağını Anadolu’dan aldıkları tanrı kavramından da eserlerinde dile getirdikleri inançlardan da çok farklıdır. Belki de bu fark İonya ile Karya’nın coğrafi konumlarından ileri gelmektedir. İonya yerleşimleri Batı Anadolu’nun içlerine kadar uzanan zengin vadilerin kıyılarında kurulan yerleşimlerdir. Troia, Foça, Smyrna doğal olarak Anadolu’daki gelişmelerden kolayca etkilenecek konumdadır. Asurlar vasıtasıyla Yakın Doğu’dan Anadolu’ya gelen önce Hitit sonra da Lidya tarafından benimsenen inançların izlerini taşımaktadırlar.
Miletos’un, Halikarnasos’un bulunduğu Karya bölgesi ise İonya’nın aksine sıra dağlarla İç Anadolu'dan korunan tarım alanları ve kaynakları sınırlı olan, kıyıları deniz ticaretine elverişli bir körfezdeydi. Miletos, antik çağda henüz alüvyonlarla dolmamış Akdeniz’in en muazzam doğal körfezi ile kara ve deniz yollarının birleştiği önemli bir ticaret merkezi konumunda idi. Karya’nın kuzey sınırlarını koruyan sıra dağlar İç Anadolu’daki gelişmelere de sınır çekmiş, Hitit hakimiyetinden, kültüründen ve kargaşadan nispeten uzak kalırken, Karyalılar rakip Mısır’la askeri ve ticari işbirliğini pekiştirip, bu medeniyetten de esinlenmiştir. Thales’in yaşantısı ve görüşleri hakkında yazılanlar bu ihtimalleri güçlendirmektedir.
Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi’nin İlkçağ Felsefesi ders kitabında da ‘Felsefenin kökeninde Mısır uygarlığının yer aldığı, ilk felsefi çabaların Orta Doğu uygarlıklarında görüldüğü’ bilgilerine de yer verilmektedir. Ancak, aynı ders kitabında Antik Yunan olarak adlandırılan felsefi yaklaşımı pekiştirmek için söylenen ‘Hâkim ve yaygın görüşü dikkate aldığımızda ise, Antik Yunan’a gitmek gerekir. Örneğin, Aristoteles’e kulak verecek olursak, Thales ilk filozoftur. Dolayısıyla felsefe ilk defa Antik Yunan’da ortaya çıkmıştır.’ sözüne katılmamız mümkün değildir. ‘...felsefenin Antik Yunan dünyasında başladığını tartışmaksızın kabul etmek gerekir’, ‘Burada (yani bu ders kitabında) felsefe Antik Yunan’a özgü bir etkinlik midir sorusu tartışılmayacaktır’ sözleri de artık son zamanlarda bulunan belgeler ve giderek artan akademik çalışmalar ışığında terk edilmeli ya da en azından tartışmaya açılmalıdır. Batıya has bu yaklaşımın bizim okullarımızda hala neden devam ettiğini anlamak artık mümkün değildir.
‘Söz konusu hakim ve yaygın görüş’ yurdumuzda ve dünyada, mimariden arkeolojiye, tarihten edebiyata, fen bilimlerinden felsefeye, tüm dallarda sürdürülerek tüm bildiklerimizin Antik Yunan’dan çıktığı anlayışı işlenmektedir. Halbuki Thales’in kişiliği ve görüşleri birlikte incelendiğinde, bu ‘hakim ve yaygın görüşün’ pek de doğru olmadığı sonucuna kolayca varılabilir. Bu görüşün sorgulanmaması, kadim Anadolu ve Doğu Akdeniz medeniyetlerinden yola çıkarak İonya sahillerinde gelişen Anadolu’daki çalkantılar nedeniyle Ege, Akdeniz, ve Karadeniz’e yayılan bu medeniyetin Batı’da Grek, bizde Yunan medeniyeti olarak anılmasına ve günümüzde isim benzerliği nedeniyle Yunanistan ile özleştirilmesine yol açmaktadır. Zaten Türkçe’mizde Fars ve Arap geleneğine uyarak İon’a Yunan, Hellas’a Yunanistan denmesi başlı başına bir sorun teşkil etmektedir. Farklı dönemlerde farklı anlamalar içeren İon, Yunan, Yunanistan, Helen, Grek kelimelerini kullanırken daha dikkatli olmak gerekmektedir. Bu nedenle, Gurur Sev’in eski ‘İonca’ aslında ‘Ellas’ diye geçen yerler için Türkçe çevirisinde neden ‘Yunan’ terimini kullandığını anlamak mümkün değildir. Şimdi sözlerimize kısa bir ara verip antik Mısır ezgilerine yer verelim.
Miletos Okulu’nun ikinci filozofu Thales’in öğrencisi Anaksimandros’tur. Anaksimandros’un hayatına ve eserlerine ait bilgiler de günümüze ancak diğer yazarların kendi eserlerindeki alıntılar sayesinde ulaşmıştır. Laestros’lu Diogenes, Bazı Önemli Düşünürlerin Hayatları adlı eserinde Anaksimandros’a da yer vermiştir.
Miletoslu olduğundan ve MÖ 547 yılında 64 yaşında olduğundan ve kısa süre sonra öldüğünden, çocuklara şarkı söylediğinden, görkemli elbiseler giydiğinden, görüşlerinin özetini yazıp Atina’ya gönderdiğinden, kara ve denizleri gösteren harita çizdiğinden, gök küre hazırladığından, Sparta’ya güneş saati kurduğundan söz etmiştir. Romalı Papaz Hippolitos’un pagan düşünürleri aşağılamak için yazdığı Bütün Sapkınlıklara Reddiye adlı kitap sayesinde Antik Felsefe hakkında pek çok bilgi günümüze ulaşmıştır.
Anaksimandros’un Güneş, Ay, Dünya, sonsuzluk, hava, su, ateş hakkında söyledikleri; yağmurların, hayvanların ve insanların nemden oluştuğu hakkındaki görüşleri bu kitap sayesinde bize ulaşmıştır. Anaksimandros’un, ‘hayvanlar, Güneş tarafından buharlaştırılan nemden oluşmuş, insan ise başlangıçta bir başka hayvana, yani balığa benziyormuş’ fikrinin nereden geldiği Plutarkhos sayesinde biraz daha anlaşılır olmaktadır. Plutarkhos’un Masa Başı Tartışmaları adlı kitabında Hellen’in soyundan gelenlerin Suriyeliler gibi insanların nemli bir özden geldiğinden, bundan dolayı aynı soydan geldikleri için balığa saygı duyduklarından, Anaksimandros’un da balığı insanların ortak anne ve babası olarak ortaya koyduğu için balık yenmesine karşı çıktığından söz etmektedir. Bu tesbit Anaksimandros’un nem, balık ve insan ile ilgili fikirlerini Doğu’dan esinlenerek söylediği anlamına gelmektedir.
Aelianos'un Varia Historia adlı eserinde Thales’in Apollina’ya giden koloniye önderlik ettiğinden bahseder. Bu fragmanın Yunanca aslında ‘apoikia’ olarak geçen kelimeyi Güvenç Şar Türkçe’ye koloni olarak çevirmiştir. Yerli ve yabancı diğer yazarlar tarafından da kullanılan koloni kelimesi, Avrupalı Kolonistlerin Afrika ve Amerika’yı istila edip sömürmelerini çağrıştırmaktadır. Ancak burada böyle bir durum söz konusu değildir.
Antik Yunancada ‘evden uzakta bir ev’ anlamına gelen ‘apoikia’ kelimesi, nüfusun çoğunluğunun geldikleri ana yerleşimlerle bağlantılarını sürdürdüğü yerleşimleri ifade etmektedir. ‘Emporion’ tabiri ise ana kıtadan bağımsız siyasi toplulukları ifade etmek için kullanılmaktaydı. ‘Apoikia’ tarzı yerleşimleri, Ceneviz ve Venedik tacirlerinin çağlar boyunca Akdeniz’de ve Karadeniz’deki limanlarda ya da İngilizlerin Hong Kong’da yerel idarelerden izin ve destek alarak kurdukları ticaret merkezleri gibi düşünebiliriz.
‘Emporion’ yerleşmelerine örnek olarak kimilerine göre Doğu Akdeniz tacirlerinin ilk çağlarda Girit’te ve Yunanistan’da kurdukları Minon ve Miken yerleşimleri gösterilebilir. Bunların Ege sahillerindeki uzantıları da ancak ‘apoikia’ yerleşmeleri olabilir. Çevirmenlerimizden de bu kelimeleri kullanırken özen göstermelerini bekleriz. Aksi takdirde bizler de bu küçük ticari yerleşimler için koloni kelimesini kullanmaya devam edersek, arkasındaki binlerce yıllık Anadolu medeniyetini görmezden gelip, bu küçük yerleşimleri İonya medeniyetinin kurucusu olarak kabul eden anlayışın sözcüsü olmaya devam ederiz.
Miletos Okulu’nun üçüncü kişisi Anaksimenes’tir. Laertios’lu Diogenes’in kitabında Anaksimenes de yer almaktadır. MÖ 586’da doğup, MÖ 528’lerde öldüğü belirtilmektedir. Çeşitli yazarlardan edinilen bilgilere göre, hava, ateş, rüzgar, bulut, su, toprak, taş, Güneş, gök cisimleri ve diğer konular hakkında fikirler öne sürmüştür. Ama en ilginci, İonya ve Karya gibi yerleşimlerindeki sıkıntılara değinen iki paragrafta yer almaktadır.
R11.b.5 olarak numaralandırılan paragrafta Diogenes, filozofların birbirlerine söylediklerinden alıntılar yaparken, Anaksimenes’in Med baskısına rağmen Miletos’ta kalmasını şöyle anlatmaktadır;
‘Aramızda en basiretli sen çıktın ve Samos'tan Kroton'a taşınıp, orada huzur buldun. Aiakos’un çocukları dayanılmaz kötülükler yapıyor ve zalim yöneticiler Milletosluları rahat bırakmıyor. Haraç vermediğimiz sürece Medlerin kralı bizim için de korkutucu oluyor. İyonlar herkesin özgürlüğü için Medlerle savaş başlatmanın eşiğinde. Ne var ki başlatırsak hayatta kalma umudumuz hiç kalmayacak.
Anaksimenes bunca ölüm ve kölelik tehlikesi altında nasıl oluyor da hala gök ya da esir bilimini icra etmeyi yüreğinde taşıyabiliyor? Sen Krotonluların ve öbür İtalya Yunanlılarının yüreğinde yer ettin, Sicilya'dan bile öğrenci geliyor sana.’
Bu satırlardan anlaşıldığı üzere, bazıları Ege kıyılarından İtalya’nın güneyine gidip yerleşirken, yaklaşan isyana rağmen Anaksimenes, Miletos’ta kalarak felsefe eğitimlerine yeni yönetim altında da devam etmeyi tercih etmiştir.
R11.c.8 numaralı paragrafta ise Pythagoras Anaksimenes’e seslenmektedir. Konu aynıdır;
‘Sen de, kadim dostum, soyun ve adın Pythagoras'tan öte olmasaydı, taşınıp Milletos’u terk ederdin; şimdi ise atalarının namı seni alıkoyuyor, Anaksimenes’in dengi olsaydım beni de alıkoyardı. Ama eğer siz en iyiler kentlerinizi terk ederseniz, kentlerin düzeni elden çıkacak, Med tehlikesi daha da artacak. Boyuna gök ve esir bilimi icra etmek güzel değil, yurdunu koruyup kollamak da güzel. Ben de tümüyle kendi meseleme gömülmüş değilim, aynı zamanda İtalya Yunanlılarının birbirlerine karşı giriştikleri savaşlara da katılıyorum.’
Bu satırlardan da anlaşıldığı üzere Pythagoras ülkesini terk etmiş, ancak Anaksimenes Miletos’ta kalmayı tercih etmiştir.
Yukarıda değindiğimiz felsefecilerden günümüze ulaşan kırıntıların bulunduğu bu eseri, Antik İon Felsefesi’ne farklı bir anlayışla bakmamıza yol açabileceği için sizlere de tavsiye ederim.
Programda adı geçen eserlere ait bilgilere program sayfamızdan ulaşabilir, son senelerde çıkan Türkçe çevirilerini kolaylıkla temin edebilirsiniz. Bir dahaki programımızda felsefenin kaynaklarının ne kadar eskilere ve uzaklara gittiğinden örnekler taşıyan Sinoplu Diogenes ve Değirmendere, İzmirli Ksenophanes’te buluşmak üzere. Hoşçakalın.
Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler programında adı geçen eserler:
- Fragmanlar - Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes - Kişilikleri, Doktrinleri, Alımlanmaları, Çeviren: Y. Gurur Sev ve Güvenç Şar, Pinhan Yayıncılık, 2019
- Tarih, Herodot, Çeviren: Müntekim Ökmen, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019
- Mısır'ın Ölüler Kitabı, Peter le Page Renouf, Çeviren: Erhan Altunay, Onbir Yayınları, 2015
- Anadolu Üniversitesi - Açıköğretim Fakültesi - İlkçağ Felsefesi, Serdar Uslu, Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2015
- Bütün Sapkınlıklara Reddiye, Hippolytos
- Varia Historia, Claudius Aelianus, 1545