"Sadece vaatler değil; acil ve somut adımlar atılması gerekiyor"

-
Aa
+
a
a
a

İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu, iklim krizinin genç nesillerin geleceğini tehdit eden ve insan haklarını doğrudan etkileyen bir küresel sorun olduğunu tekrarlıyor.

"Sadece vaatler değil; acil ve somut adımlar atılması gerekiyor"
 

"Sadece vaatler değil; acil ve somut adımlar atılması gerekiyor"

podcast servisi: iTunes / RSS

Merhaba sevgili Apaçık Radyo dinleyicileri, İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoşgeldiniz, ben Atlas Sarrafoğlu. 17 yaşındayım ve 12 yaşından bu yana İklim Kuşağı Konuşuyor programını yapıyorum. Kucağımıza bırakılan koca bir iklim krizi ve omuzlarımızda taşıdığımız gelecek endişesi içinde olan bir kuşağın temsilcisiyim ve güzel haberleri çok sunmak istesem de güzel haberler karşıma çok çıkmıyor konu iklim krizine gelince. Geçtiğimiz Cuma günü her yılın son aylarında yapılan COP’lardan birinin daha sonuna geldik.

11 - 22 Kasım tarihleri arasında Azerbaycan'da süren COP29'da finans görüşmeleri 2035 yılına kadar yıllık 300 milyar dolar gibi bir rakamla sonuçlandı ki bu rakam, uzmanların iklim kriziyle mücadele için gerekli olduğunu hesapladıkları yıllık 1 trilyon doları karşılamaya yetmiyor. Geleceğimizin bedeli üzerine yapılan iki haftalık görüşmeler sonucunda, beklediğimizin çok ötesinde bir hayal kırıklığı yaşadık.

En az gelişmiş ülkeler ve ada devletleri, iklim değişikliğine çok az katkıda bulunan Küresel Güney'deki milyarlarca insanın yaşamlarına ve geçim kaynaklarına saygısızlık eden ve faturayı bedenleri, kültürleri ve gelecekleriyle ödemelerini isteyen bir metinle ilişkilendirilmeyi reddederek görüşmelerden çekildiler!

COP29'un sonucu bu olamaz. Küresel Kuzey hükümetlerinin ve fosil yakıt çıkarlarının utanmaz taktikleri, ön cephedeki toplulukları yine terk edilmiş olarak bıraktı.

Gezegenimizi ve geleceğimizi yok eden büyük kirleticiler, eylemlerinin bedelini ödeme sorumluluğu ve yükümlülüğü var. İklim adaletine ŞİMDİ ihtiyacımız var, yoksa hepimizi karanlık bir gelecek bekliyor. Gelecek sene Brezilya’nın Belem şehrinde yapılacak olan COP30 için aktivistler şimdiden çalışmalarına başladılar.

Bu sırada Japonya ve Çin’den emisyonlarını düşürmeleri ile ilgili haberler peş peşe geldi.

Japonya hükümeti, 2035 mali yılına kadar sera gazı emisyonlarını 2013 mali yılı seviyelerine göre yüzde 60 oranında azaltmayı planladığını açıkladı.

Çevre Bakanlığı ile Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı‘nın yaptığı ortak toplantıda mevcut hedeften yüzde 14 puan artırılan yeni hedefi önerildi ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmak için daha agresif bir kesintiye ihtiyaç duyulduğunu kaydedildi.

Birleşmiş Milletler İklim Paneli (IPCC) her ülkeden 2035 yılına ilişkin yeni emisyon azaltma hedeflerini Şubat ayına kadar sunmasını talep ediyor. Japon hükümeti de bu talep doğrultusunda yıl sonuna kadar hazırlanması beklenen küresel ısınmaya karşı önlemler taslağına sayısal bir hedef eklemeyi planlıyor.

Bir iklim düşünce kuruluşu tarafından yapılan bir ankete katılan uzmanların yarısına yakını, Çin’in karbondioksit emisyonlarının şimdiden zirveye ulaşmış veya 2025’te ulaşacağına inanıyor. Bu durum, ülkenin yeşil dönüşümüne dair artan bir iyimserliği yansıtıyor ve Çin’den küresel iklim eyleminde lider bir rol üstlenmesi bekleniyor.

Çin’in resmi hedefleri, 2030’a kadar karbon emisyonlarında zirveye ulaşmak ve 2060 yılına kadar
da karbon nötr hale gelmek. Pekin, ayrıca 2025 yılı sonuna kadar olan dönemi kapsayan 14. Beş Yıllık Planı’nı açıklarken, kömür kullanımını “sıkı bir şekilde kontrol etme” taahhüdünde bulunmuştu. Bu taahhüdün bir önemi de kömürün Çin’deki fosil yakı emisyonlarının neredeyse %80’ini oluşturmasından kaynaklanıyor.

Çin’in en büyük kömür üretim bölgesi olan Shanxi merkezli, iklim üzerine çalışmalar yürüten bir STK olan People of Asia for Climate Solutions’ın kurucusu Wang Xiaojun, “Çin 2060 karbon nötr olma hedefini başarmak istiyorsa, kesinlikle çok hızlı olmak ve köklü değişikliklere gitmek zorunda,” dedi.

COP29 ardından gözler bu hafta başından bu güne kadar süren Küresel Plastik Anlaşması üzerinde.

BM Hükümetlerarası Müzakere Komitesi’nin küresel bir plastik anlaşması yapabilmek için başlattığı görüşmelerinin beşinci turu Güney Kore’nin Busan kentinde başladı.

Müzakerelere katılan 175 ülkenin delegeleri, bir hafta boyunca dünyanın plastik kirliliği sorununu çözecek yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma yapmaya çalıştı.

220 fosil yakıt ve kimya endüstrisi lobicisi, küresel bir plastik anlaşmasına dahil olmak için Hükümetlerarası Müzakere Komitesinin planlanan beşinci ve son oturumuna kayıt yaptırdı. Müzakerenin gelecekteki anlaşmanın nihai metnini geliştirmesi ve teslim etmesi bekleniyor.

Küresel Koordinatör, Break Free From Plastic Küresel Koordinatörü Von Hernandez, müzakerelerle ilgili “Fosil yakıt ve petrokimya şirketlerinin bu müzakerelerde etkili olmalarına izin vermek, tilkilerin kümesi korumasına izin vermek gibidir. Bu şirketlerin aşırı büyük varlığı, kritik bir çevre anlaşmasını bir maskaralığa dönüştürerek plastik üretimini ve kirliliği azaltmaya yönelik ciddi çabaları baltalamakla tehdit etmektedir. Hükümet müzakerecileri kararlı durmalı ve bu görüşmelerin statükonun devamından çıkarı olanlar tarafından ele geçirilmemesini sağlamalıdır,” diye yorum yaptı.

Müzakereler, Suudi Arabistan ve Çin gibi petrokimya üreten ülkelerin, plastik kirliliğinin yükünü taşıyan ülkelerin protestoları nedeniyle plastik üretimini hedefleme çabalarına şiddetle karşı çıkmalarının ardından, görüşmeler endişe verici kimyasallar ve diğer önlemlere odaklanıyor.

Müzakere sonuçlarının bu akşam saatlerinde açıklanması bekleniyor. Hükümetlerarası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, politika değişikliği yapılmazsa plastik üretiminin 2040 yılına kadar, 2020’ye göre %70 artarak 739 milyon tona ulaşacağını tahmin ediyor. Bu artış, küresel ısınmayı 1,5 °C ile sınırlama hedefi için kalan karbon bütçesinin yaklaşık dörtte birini tüketecek.

Bugün ayrıca gezegenimize iyi gelmeyen günlerden biri olan Kara Cuma. Kara Cuma, ABD’de Şükran Günü'nün ertesi günü perakendeciler Noel öncesinde kalan stoklarını satmak için ürünlerinde büyük indirimler sunmaya başlıyor yani tamamen bir pazarlama tekniği. Bu indirimli ürünler milyarlarca gelir sağlayabilir ancak satış fantezisi, artan karbon emisyonlara ve yığınla atık sebebiyle de olumsuz çevresel etkilere de sahip.

İnternet üzerinden yapılan alışverişler, depoları çalıştırmak için gereken enerji ve eve teslimattan kaynaklanan emisyonlar nedeniyle mağazalardan yapılan alışverişlere kıyasla daha yüksek emisyonlara yol açabiliyor. Geçen yıl Kara Cuma haftasında, Avrupa çapında mal taşıyan kamyonlar nedeniyle 1,2 milyon ton karbondioksit salındığı tahmin edilmekte. Bu, ortalama bir haftaya göre %94 daha fazla.

Emisyonlardaki artıştan sorumlu olan sadece artan teslimat sayısı değil elbette; üretim, paketleme, nakliye, atık dahil ürünün tüm yaşam döngüsünün dikkate alınması gerekiyor.

Şimdi ise benim de kampanyalarında Türkiye’den bir şahit olarak katıldığım, Pasifik Adaları’ndan öğrencilerin dünyanın en yüksek mahkemesine taşıdıkları dava ile ilgili bir gelişmeden bahsetmek istiyorum. IPCC ve Uluslararası Adalet Divanı, bugüne kadar açılan en büyük iklim davası için kilit bilimsel bulguları tartışacak. Seçilmiş IPCC bilim insanları, IPCC’nin iklim değişikliğinin bilimsel temelini, etkilerini ve iklim risklerini ve uyum ve azaltım seçeneklerini ortaya koyan periyodik değerlendirmeleri aracılığıyla sunduğu kilit bilimsel bulguların mahkeme tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla 26 Kasım'da Lahey'de Uluslararası Adalet Divanı yargıçları ile bir araya geldi. Dava ile ilgili gelişmeleri sizlerle zaman içinde paylaşacağım.

Türkiye’de düzenli olarak elektrik sektörü verilerini analiz ederek kamuoyuyla paylaşan düşünce kuruluşu EMBER, yeni yayınladığı analizinde “puant talep” olarak adlandırılan, maksimum elektrik talebinin karşılanmasında güneş enerjisinin katkısını inceledi.

Çalışma, Türkiye’nin güneş enerjisi üretiminin 2024 yılında 2023’e göre %40’tan fazla artış gösterdiğini, puant elektrik talebindeki artışın üçte ikisini karşıladığını ve puantın gerçekleştiği 2024’ün Temmuz ayında 10 milyonun üzerinde kişiye enerji sağladığını ortaya koyuyor.

EMBER analisti Bahadır Sercan Gümüş, bulguları, “Güneş enerjisinin puant talebi karşılamadaki oranı 2017’den bu yana yedi kat arttı. Bu durum, enerji arz güvenliğinin sağlanmasında ve fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılmasında güneş enerjisinin dönüştürücü potansiyelini ortaya koyuyor,” şeklinde yorumladı.

Elektrik talebini karşılamada giderek daha büyük paya sahip olan güneş enerjisi, 2019 yılından bu yana, puant elektrik talep artışının %70’ini tek başına karşıladı. 2017’de yalnızca %2,5 olan güneş enerjisinin saatlik puant elektrik talebini karşılama oranı, 2024’te %18’e yükselerek bu alanda yeni bir rekora imza attı.

İklim krizi hiçbir müzakerenin sonucunu açıkça beklemiyor. Afrika’ya bakalım istiyorum.

Yeni bir rapora göre, kuraklık ve sel gibi iklime bağlı afetler Afrika genelinde yerinden edilmelerin artmasına neden olurken, ülke içinde yerinden edilenlerin sayısı 15 yıl öncesine kıyasla altı kat artmış durumda.

Ülke İçinde Yerinden Edilme İzleme Merkezi (IDMC) tarafından derlenen verilere göre, geçen yıl 6.3 milyona ulaşan afet kaynaklı yerinden edilmelerin dörtte üçünden fazlasını seller oluşturuyor. 2009 yılında bir afet nedeniyle ülke içinde yerinden edilen kişi sayısı 1.1 milyondu.

Batı ve Doğu Afrika, çoğunlukla yağmur mevsiminde meydana gelen sellerden özellikle etkilendi.

2022 yılında Nijerya'da meydana gelen ölümcül seller iki milyon insanın evlerini terk etmek zorunda kalmasına neden oldu. Daha sonra yapılan bir ilişkilendirme çalışması, iklim değişikliğinin bu olayın meydana gelme olasılığını 80 kat ve yaklaşık %20 daha yoğun hale getirdiğini doğruladı.

Geçtiğimiz yıl Tropikal Siklon Freddy, çoğunluğu Madagaskar, Malavi ve Mozambik'te olmak üzere Afrika'nın güney doğusundaki altı ülke ve bölgede 1.4 milyon kişinin ülke içinde yerinden edilmesine neden oldu. Bu kasırga 36 gün sürerek kayıtlara geçen en uzun süreli tropikal kasırga oldu.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'ne (IPCC) göre, iklim değişikliği su döngüsünü yoğunlaştırarak daha yoğun yağışlara ve buna bağlı sellere yol açıyor. Dünya ısınmaya devam ettikçe, bu tür olayların olasılığı, sıklığı ve yoğunluğunun daha da artması bekleniyor.

IDMC, ayrıca kuraklıkların son 15 yılda kıtadaki tüm afet yer değiştirmelerinin %11'ini oluşturduğu sonucuna varmış.

Kuraklık nedeniyle yerinden edilme verilerine ancak 2017 yılında ulaşılabilmiştir. Merkez, o zamandan bu yana önemli gelişmeler kaydedilmesine rağmen, verilerin hala bir avuç ülkeyle sınırlı olduğunu ve eksikliklerin devam ettiğini belirtti.

BM'ye göre 2022 ve 2023 yıllarında beş kıtada en az 1,84 milyar insan - dünya genelinde neredeyse her dört kişiden biri - kuraklık koşullarıyla karşı karşıya kalacak. Önlem alınmazsa, 2030 yılına kadar 700 milyon insanın kuraklık nedeniyle yerinden edilme riski altında olacağı ve 2040 yılına kadar her dört çocuktan birinin aşırı su sıkıntısı çeken bölgelerde yaşayacağı tahmin ediliyor. 2050 yılına kadar dünya nüfusunun %75'inden fazlası kuraklıktan etkilenecek ve tahminen altı milyar insan her yıl en az bir ay su kıtlığı çeken bölgelerde yaşayacak.

Tüm bunlar olurken size benim de aralarında olduğum üç iklim aktivisti olarak Danıştay’dan açtığımız davadan bahsetmek istiyorum. İklim davamız, Anayasa Mahkemesi’nde artık. Dava ile ilgili basın bültenini sizinle paylaşmak istiyorum.

Türkiye’nin yetersiz iklim hedeflerine karşı verdiğimiz mücadelede önemli bir aşamayı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Daha güçlü bir iklim politikası talebimizle, Türkiye’nin ilk iklim davasını Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık.

Geçtiğimiz haftalarda Azerbaycan’da dünya liderlerinin katılımıyla başlayan COP29’da Türkiye, 2053 Uzun Vadeli İklim Stratejisini açıkladı. Ancak bu strateji, Paris İklim Anlaşması’nın 1,5 °C hedefiyle uyumlu olmaktan çok uzak.Kömürden çıkışa dair net bir plan içermeyenve emisyon azaltım hedeflerini somut adımlarla desteklemeyen bu yaklaşım, iklim krizine karşı gereken acil ve kararlı mücadeleyi sunamıyor.

Türkiye’nin 2023 yılında Birleşmiş Milletler’e sunduğu ulusal katkı beyanının da benzer şekilde yetersiz olduğunu biliyoruz. Bu nedenle, geleceğimizi korumak için başlattığımız hukuki mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam ediyoruz. Danıştay, başvurumuzu “icra edilebilir bir idari karar” niteliğinde olmadığı gerekçesiyle reddetmiş olsa da, bu haklı mücadelemiz şimdi Anayasa Mahkemesi’nde devam ediyor!

Türkiye’nin COP29’da açıkladığı 2053 Uzun Vadeli İklim Stratejisi, kömürden çıkış ve emisyon azaltımı konusunda net bir plan sunmuyor. Bu durum, Paris Anlaşması'nın 1,5°C hedefiyle uyumlu değil. Sadece vaatler değil, acil ve somut adımlar atılması gerekiyor.

İklim krizi sadece çevreyle ilgili bir sorun değil; bu kriz, genç nesillerin geleceğini tehdit eden ve insan haklarını doğrudan etkileyen bir küresel sorun.Yenilenebilir enerjiye geçiş hızlandırılmadan, emisyonlar kararlı bir şekilde azaltılmadan ve fosil yakıtlardan çıkış sağlanmadan bu krizin üstesinden gelmek mümkün değil. Yalnızca hedefler belirlemek yetmez; bunları hayata geçirecek somut plan ve taahhütler gerekiyor. Nükleer enerjiye dayalı politikalar yerine, temiz, güvenilir ve erişilebilir enerji çözümlerine odaklanılmalı.

Doğa, yarım tedbirlerle yetinmiyor; kapsamlı ve köklü bir değişim bekliyor. Emisyonlarımız artmaya devam ederken, bu dava sadece bugünümüz için değil; adil ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için de kritik bir öneme sahip.

Bu dava, sadece sera gazı emisyonlarının düzenlenmesiyle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda iklim krizinin yıkıcı etkilerinin tüm çocukların ve gençlerin temel hakları üzerindeki etkilerini de ortaya koyuyor. Bizler, iklim adaletinin sağlanması ve gelecek nesillerin yaşanabilir bir dünyada büyüyebilmesi için mücadelemizi sürdürüyoruz.

Hep birlikte, Türkiye'nin uluslararası taahhütlerini yerine getirmesini ve gelecek nesiller için adil bir iklim politikası oluşturulmasını sağlayabiliriz.Siz de bu mücadeleye destek olmak için davanın kampanyasını Change.org üzerinden sosyal medya kanallarınızdan paylaşabilirsiniz. Rüzgarın yönünü değiştirebiliriz, çünkü umut hala bizde!

Gürcistan ve Ermenistan’a yaptığı ziyaretler sonrası hafta içi yine İstanbul’da bulunan Greta Thunberg ile 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı'nı ziyaret ettik. İklim hareketi, insan hakları ve sosyal adalet mücadelesinde dayanışmanın önemini konuştuk.

İklim Kuşağı Konuşuyor programının sonuna geldik. Bu hafta sizin için seçtiğim şarkılar var sırada. İlk önce, İkiye On Kala’dan “Bütün İstanbul Biliyor”,sonra Son Feci Bisiklet’ten “Bikinisinde Astronomi”ve son olarak da Can Bonomo’dan “Güneş” şarkılarınıdinleyeceğiz.