Atlas Sarrafoğlu İklim Kuşağı Konuşuyor'da, gençlerin iklim aktivizmine ilişkin çağdaş akademik literatürdeki metodolojik eğilimlerini ve ana temalarını inceleyen araştırma hakkında bilgi vermeye devam ediyor.
Merhaba Açık Radyo dinleyicileri, geçtiğimiz hafta gençlerin iklim hareketi ile ilgili yapılmış raporların derlemesinden alıntılar yaparak birinci bölümü tamamlamıştım. Bu hafta da aynı makale üzerinden devam ediyorum. Kısaca hatırlamak gerekirse ele alınan önemli konu başlıklarını ve bulguları kısaca özetledim.
Genç iklim aktivistlerinin demografik özellikleri incelenmiş. Avrupa'da yapılan araştırmalara göre, gençlerin çoğunluğu 14-19 yaş aralığında ve kadınların çoğunluğu katılım göstermekte. Ayrıca, genç iklim aktivistlerinin çoğunluğu eğitimli ailelerden geliyor.
Gençlerin iklim aktivistleri olma motivasyonları araştırılmış. Hükumetin iklim değişikliği konusunda yetersiz politika ve eylemsizliği, politikacıların gençleri yüzüstü bıraktığı hissi, bu aktivistlerin ortak motivasyon kaynaklarından biri. Ayrıca, çevresel tehditlerle ilgili endişe, siyasi katılım ve değişim arzusu da önemli motivasyon unsurları.
Birçok genç iklim aktivisti, iklim değişikliği ve çevresel tehditler konusunda dönüştürücü anlar yaşadığını ifade etmiş. Bu anlar, çevresel yıkımın açıkça görüldüğü anlarmış.
Araştırmalar, gençlerin iklim aktivizminin toplumsal değişimde önemli bir rol oynadığını göstermekte. Genç iklim aktivistleri, kamuoyunu bilinçlendirmek, politika değişikliklerine öncülük etmek ve daha geniş bir gençlik aktivizm ağı oluşturmak gibi sonuçlar elde etmişler. Sonuç olarak, gençlerin iklim aktivizmi, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir güç olarak kabul edilmektedir. Bu aktivistlerin demografik özellikleri, motivasyonları ve etkileri üzerine yapılan araştırmalar, bu hareketin önemini ve potansiyelini vurgulamakta. Gelecekteki araştırmaların, bu alandaki zorlukları ele alarak gençlerin iklim aktivizminin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlaması beklenmekte.
Araştırmanın devamına bakacak olursak; araştırmalar aynı zamanda gençlerin aktivizminin hem gençler açısından sonuçlarını yani aktivizmin hayatlarını nasıl etkilediğini hem de daha büyük siyasi sonuçlarını incelemiş. Gençlere yönelik sonuçlarla ilgili olarak, bulguların çoğu özellikle şaşırtıcı değil; Fridays For Future'a katılan gençler, katılmayan öğrencilere göre daha az sömürücü ve daha korumacı doğa görüşlerine sahip. Ayrıca aktivizmle meşgul olan öğrenciler, öz yeterlik, güçlenme ve iyimserlik geliştirmişler. İklim aktivizmi, iklim değişikliğinin hem günlük hayatı hem de siyaseti nasıl etkilediğine dair anlayışlarını da geliştirmiş. Son olarak araştırmalar, iklim aktivizminin gençler için sosyal bağlantılar gibi yeni fırsatlar açtığından da bahsediyor.
İklim aktivizminin gençler için olumlu sonuçlar doğurduğunu bilmek önemli olsa da, aktivizmin gençler üzerindeki etkilerine ilişkin araştırmalar, aktivizmi meşru siyasi eylem yerine bir öğrenme deneyimi olarak görerek, genç siyasi aktörleri ‘eğitim gören vatandaşlar’ olarak algılayan bir paradigmaya düşmekte. Araştırmacıların, gençlerin iklim aktivizminin siyasi etkilerine daha fazla dikkat etmesini gerektiriyor.
Ve aslında bazı araştırmacılar bu sebeple siyasi sonuçlara odaklanma çağrısı da yapmışlar. Bu çağrının önemine rağmen, belirlenen 51 belgeden bu konuyu ele alan yalnızca iki makale mevcut. Bir tanesi, gençlerin iklim hareketinin iklim değişikliğine ilişkin kamusal söylemi başarılı bir şekilde değiştirdiği ve küresel atalete dikkat çektiği sonucuna varıyor. Ayrıca öğrenciler, öğretmenler, sendikalar ve çevreciler gibi farklı grupları da başarılı bir şekilde birleştirdiklerinden bahsediliyor. Buna rağmen, gençlerin iklim hareketi gerekli sistemik değişikliği hayata geçirmek için yeterli gücü toplayamadı. Bir başka araştırma ise, benzer sonuçlara vararak hareketin konuyu yeniden siyasallaştırarak kamuoyunun gündemine taşımayı başardığını tespit etmiş. Ancak aynı araştırma,, ‘boş vaatler’ söylemiyle hareketin kendisini hegemonik güçler tarafından etkisizleştirilmeye ve tercih edilmeye karşı savunmasız hale getirdiğini iddia ediyor.
Gençlerin iklim aktivizmine ilişkin literatürün önemli bir kısmı, gençlerin iklim değişikliğini nasıl anladığına bağlı.Bu literatürün büyük bir kısmı ise gençlerin iklim değişikliğine daha radikal açıdan baktığını öne sürüyor. Bir araştırma, gençlerin iklim değişikliğini ‘felaket etki potansiyeli olan acil bir kriz’ olarak gördüklerini ve dolayısıyla toplumun radikal bir şekilde yeniden inşasını gerektirdiğini belgeliyor. Bir diğer araştırma ise gençlerin iklim değişikliğini bir ‘adalet meselesi’ olarak gördüklerini tespit etti. Ek olarak, gençlerin iklim değişikliğini kapitalizme bağlamakta ve çevrenin ihtiyaçlarını ekonominin ihtiyaçlarının üstüne koymaya istekli olduğundan da bahsediyor.
Aynı zamanda, gençlerin yekpare bir yapıdan ibaret olmadığı ve hepsinin iklim değişikliğine dair radikal perspektifleri benimsemediği de araştırmalarda genel olarak bahsedilmiş. Bir aktivist örgüt içinde daha ılımlı ve radikal sol genç aktivistler arasında bir bölünmeden bahsediliyor. Gençlerin ‘ılımlılık’ ve ‘yavaşlama’ kavramı etrafında birleştiğini tespit eden bir araştırma ise, özellikle gençlerin radikal fikirler yerine, daha derin bir siyasi devrim yerine, daha duyarlı politikacıların tercih edilmesini istediklerini buldu.
Genç aktivistlerin iklim değişikliği anlayışının anlatı yapısının araştırılmasında ise kötü adamlar yani geçmiş nesiller, devlet liderleri ve medya, harekete geçmeyerek yükü kurbanların yani gelecek nesiller ve dünyanın üzerine yüklüyorlar. Kötü adamların büyük eylemsizliği ve ihmaliyle karşı karşıya kalan mağdurlar yalnızca mağdur olarak kalmıyor, kolektif eylem yoluyla adaleti arayarak kahraman oluyorlar. Gençler, sistemik dönüşüm için baskı yapan kötü adamlardan hesap soruyor ve sormaya devam edecek.
Bu literatür bir arada ele alındığında, iklim değişikliği konusunda daha radikal ve adalet odaklı anlayışa sahip gençlerin resmini çiziyor. Başka bir araştırma, iklim adaletinin aslında Fridays for Future gibi genç hareketlerin taleplerinin merkezinde yer aldığı iddiasına dikkat çekiyor.
Gençlerin iklim aktivizmine ilişkin literatür, aynı zamanda gençlerin iklim değişikliği konusunda nasıl hareket ettiklerini de tartışıyor. Konuyla ilgili daha radikal anlayışlar göz önüne alındığında, literatürün çoğunun gençlerin eyleme yönelik daha radikal yaklaşımlar benimsediğini göstermesi şaşırtıcı değil. Özellikle üç makale, iklim eylemi söz konusu olduğunda gençlerin kolektif eylemi ve sivil itaatsizliği tercih etme eğiliminde olduklarını ortaya çıkardı. Bu eylem yıkıcı olma eğilimindedir ancak şiddetsizlik, barış ve neşeye dayanır. Genç aktivistlerin iklim değişikliğini başarıyla kamusal konuşmaların ön sıralarına taşıyan siyasallaştırılmış taktikleri nasıl kullandıklarını yorumluyor. Genel olarak, aktivizmin tezahürleri büyük ölçüde müsaitlik durumuna göre şekilleniyor; gençlerin kendi coğrafi konumlarında halihazırda olup bitenlerin politikalarını ve taktiklerini benimseme eğiliminde olduğundan bahsediliyor.
Genç aktivistlerin iklim değişikliğine dair anlayışları farklı olduğu gibi eylem fikirleri de farklı. Bir araştırma, genç iklim aktivistlerin temsil ettiği çeşitli muhalefet türlerini tanımlayan bir tipoloji oluşturmuş. Gençlerin muhalefetini saygılı, yıkıcı veya tehlikeli olarak sınıflandırmışlar. Örneğin, Fransız genç iklim grevcileri ile yapılan araştırmalar da sivil itaatsizliğe güçlü bir destek olduğunu, ancak buna katılma konusundaki farklı istekliliklerinin ve şiddet kullanımına ilişkin farklı görüşlerin olduğunu buldu.
Gençlerin aktivizmi ile ilgili olarak, birçok bilim insanı ‘Kendimiz Yapalım’ [Do It Ourselves] aktivizmi olarak adlandırdığı şekilde, genç aktivistlerin genellikle geleneksel yapıların dışında faaliyet gösterdiğine dikkat çekiyor. Burada gençler, yukarıdan aşağıya bilgilendirmek, örgütlenmek ve harekete geçmek için siyasi partiler ve sendikalar gibi geleneksel kolektif yapılara dayanmadan siyasi olarak hareket ediyorlar.
Gençlerin iklim değişikliği konusunda nasıl hareket ettiğine ilişkin bir diğer tema ise aktivizmin önündeki kısıtlamaları inceliyor. Bir araştırma, hem akranlar arasındaki eylemsizliğin, hem de gençlerle yetişkinler arasındaki sürtüşmenin aktivizme katılımın önünde engeller oluşturduğunu buldu. Ayrıca okul bağlamında faaliyet gösterirken, karar vermede genellikle yetişkin otorite figürlerinin son söze sahip olduğunu buldu.
Taktiklere gelince, araştırmalar gençlerin aktivizmlerinde mizahı, alaycılığı ve ironiyi nasıl kullandıklarını inceliyor. Araştırmalar aktivistlerin kimlik geliştirmek, öfkeyi ifade etmek ve eylemlilik ve dayanışma oluşturmak için alaycılığa, ironiye, öfkeye ve kendini küçümsemeye dayanan bir mizah türü olan ‘snark’ adını verdikleri şeyi kullandıklarından bahsediyor. COP19’a katılan gençlerin, iklim adaptasyonunu finanse etmek için genellikle limonata standı gibi mizahi eylemler yoluyla, aktivistliklerinin politikacıların ikiyüzlülüğüne ve başarısızlıklarına dikkat çekmeyi amaçladığını gözlemlemişler. Son olarak, iki makale sosyal medyanın bir düzenleme aracı olarak kullanımını inceliyor. Araştırmada gençlerin aktivist kimliklerini yansıtarak, diğer aktivistleri cezbeden ve meşgul eden anlatılar yaratarak ve yankı uyandıran bağlantılar kurmak için çağrıştırıcı duygusal anlatılar kullanarak, siyasi sohbetlere katılarak, sosyal medya üzerinden koalisyon kurmaya çalıştıklarını buldu. Başka bir makale, sosyal medyanın grup uyumu ve duygusal bağlılık oluşturmak için kullanıldığını ortaya çıkardı.
Gençlerin iklim aktivizmine ilişkin literatürde belirlenen son tema, bunun dışarıdaki kuruluşlar tarafından nasıl algılandığını ve tasvir edildiğini araştırıyor. Bu makalelerin birçoğu medyanın genç aktivistleri nasıl tasvir ettiğini inceliyor. Genel olarak bu makaleler medyanın genç iklim aktivistlerini nasıl gayri meşrulaştırdığına işaret ediyor. Araştırmalar, protestoculara söz hakkı verirken, onları genellikle apolitik bir şekilde tasvir ettiğini, böylece protestocuların eylemliliğini baltaladığını ve mevcut güç yapılarını yeniden şekillendirdiğini buldu. Ayrıca gençlerin iklim grevlerine ilişkin tartışmalarda yetişkinlerin seslerinin baskınlığına dikkat çekiyor. Z kuşağının ‘bizi kurtaracağı’ fikrini sorunlu olarak işaret eden araştırmalar, bir nesli tekil, statik bir anlatıya indirgemenin de problemli olduğunu tartışıyor. Araştırmalar, Z kuşağının aktivizmini kutlarken, aynı zamanda "bir umut ışığı olarak görülmenin, gerçekten dinlenmeden oldukça farklı olduğu" sonucuna varıyor; bu gözlem kesinlikle doğru gibi görünüyor.
Son yıllarda gençlerin iklim aktivizmi konusunda önemli çalışmalar yapılmış olsa da bunun yeni bir çalışma kategorisi olmasından dolayı önemli boşluklar ve sınırlamalar bulunduğundan bahseden araştırmacı yazarlar, genç iklim hareketinin genişleme fırsatlarını belirlemek üzere de çalışmalar gerçekleştirmiş. Bu çalışmalardan da gelecek hafta bahsedeceğim.
Bu haftaki süremin sonuna yaklaştığım için şimdi sizin için seçtiğim şarkı, Black Eyed Peas’den “Where Is the Love?“ ile veda etmeden önce şarkının sözlerinden de bahsetmek istiyorum. Şarkı sözleri şöyle gidiyor;
“Dünyanın nesi var anne?
İnsanlar sanki anneleri yokmuş gibi yaşıyorlar
Bence bütün dünya drama bağımlısı
Sadece travma yaratan şeylere ilgi var
Yurtdışında, evet, terörizmi durdurmaya çalışıyoruz
Ama burada hâlâ yaşayan teröristler var
ABD'de büyük “CIA”, “Bloods and Crips” ve KKK
Ama eğer sadece kendi ırkını seviyorsan
O zaman sadece ayrım yapmak için alan açıyorsun
Ayrımcılık yalnızca nefret doğurur
Ve nefret ettiğinde öfkelenmen kaçınılmazdır
Delilik gösteriyorsun
Ve öfke tam da bu şekilde işliyor
Dostum, bunu düzeltmek için sevgi olmalı
Zihninizi kontrol altına alın ve meditasyon yapın
Ruhunuzun sevgiye yaklaşmasına izin verin, hepiniz,
İnsanlar öldürüyor, insanlar ölüyor
Çocuklar can çekişiyor, ağladıklarını duy
Vaaz ettiğin şeyi uygulayabilir misin?
Yoksa diğer yanağını mı çevirirsin?
Tanrım yardım et bize
Yukarıdan biraz yön göster
Çünkü insanlar beni sorgulatıyor
Sevgi nerede?
Aynı değil, eski yöntemler değişti
Yeni günler tuhaf, dünya deli mi?
Sevgi ve barış bu kadar güçlüyse
Neden ait olmayan sevgi parçaları var?
Hükümetler bomba atıyor
Miniklerin ciğerlerini kimyasal gazlar dolduruyor
Gençler ölürken devam eden acılarıyla
Kendinize sorun, sevgi gerçekten bitti mi?
Gerçekten neyin yanlış gittiğini kendime soruyorum
İçinde yaşadığımız bu dünyada insanlar pes etmeye devam ediyor
Sadece onların vizyonlarının işe yaradığı yanlış kararlar veriyorlar,
Birbirinize saygı duymuyorsunuz, kardeşinizi inkar ediyorsunuz
Bir savaş sürüyor ama nedeni gizli
Gerçekler sır olarak saklanıyor, halının altına süpürülüyor
Eğer gerçeği asla bilemezsen o zaman sevgiyi asla bilemezsin
Sevgi nerede millet?
Dünyanın yükünü omuzlarımda hissediyorum
Ben yaşlandıkça insanlar soğuyor
Çoğumuz sadece para kazanmayı önemsiyoruz
Bencillik bizi yanlış yola sürükledi
Medya hep yanlış bilgi gösteriyor
Olumsuz görüntüler ana kriter
Genç beyinlere bakterilerden daha hızlı bulaşıyor
Çocuklar sinemada gördükleri gibi davranmak istiyorlar
İnsanlık değerlerine ne oldu?
Adalete ve eşitliğe ne oldu?
Sevgiyi yaymak yerine düşmanlığı yayıyoruz
Anlayış eksikliği bizi birlik olmaktan uzaklaştırıyor
Bazen kendimi kötü hissetmemin nedeni bu
Bazen moralimin bozulmasının nedeni bu
Neden bazen kötü hissettiğime şaşmamalı
Sevgi bulunana kadar inancımı canlı tutmalıyım
Sadece elimizde tek bir dünya
Elimizdeki tek şey bu
Ve burada bir sorun var”
Black Eyed Peas’in seslendirdiği şarkı sözleri, 14 yıl önce yazılmış olsa da bugün için çok uygun görünüyor. Savaşların krizlerinin sona ermesi tabii ki en büyük dileğimiz. O zaman haftaya Cuma görüşene dek kendinize, sevdiklerinize ve gezegenimize iyi bakın.