İklim Haber’den Barış Doğru ve Bulut Bagatır’ın hazırlayıp sunduğu İklim Habercileri'nin 24 Eylül Cuma günü yayınlanan ilk programında iklim kriziyle ilgili son gelişmeler ele alındı.
Türkiye Paris Anlaşması’nı gelecek ay meclise getiriyor
Programın başladığı hafta hem yerel hem de küresel düzeyde önemli gelişmeler yaşandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında Paris Anlaşması’nın önümüzdeki ay meclisin onayına sunulacağını belirtmesi gerçekten büyük bir sürpriz oldu. Zira 2015’ten bu yana anlaşmayı bir türlü parlamento onayından geçirmeyen Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylamayan dünyadaki son beş ülkeden biri ve tek G20 ülkesi konumundaydı.
Paris İklim Anlaşması’nı, atılacak yapıcı adımlara uygun şekilde ve ulusal katkı beyanı çerçevesinde, önümüzdeki ay meclisin onayına sunmayı planladıklarını açıklayan Erdoğan “Glasgow’da yapılacak BM İklim Değişikliği Konferansı’ndan önce karbon nötr hedefli anlaşmanın onay aşamasını tamamlamayı düşünüyoruz” dedi.
ABD ve Çin’den önemli iklim taahhütleri
BM Genel Kurulu’nda iklim kriziyle ilgili iki önemli uluslararası gelişme daha yaşandı. Bunlar, ABD ve Çin’den geldi. Çin lideri Xi Jinping, iklim değişikliğiyle mücadele taahhütlerini güçlendirmek için Çin’in yurtdışında yeni kömür yakıtlı enerji projeleri inşa etmeyeceğini söyledi. Bu Türkiye de dahil olmak üzere gelişmekte olan bir dizi ülke için önemli bir karar çünkü Çin, bu konudaki tek büyük uluslararası yatırımcı ülkeydi.
ABD Başkanı Joe Biden ise, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle başa çıkmasına yardımcı olmak için 2024 itibarıyla uluslararası İklim Fonu’na verdiği bütçe yardımını iki katına yani yılda 11.4 milyar dolara çıkarmak için Kongre ile birlikte çalışacağını açıkladı.
24 Eylül’de küresel iklim grevi için bir araya gelindi
İklim Habercileri programının ilk günü aynı zamanda, pandemiden sonra düzenlenen ilk küresel iklim greviyle aynı tarihi geldi. İklim krizine karşı acil ve etkili adımlar atılmasını talep eden iklim aktivistleri, tüm dünyayla eş zamanlı olarak 24 Eylül Cuma günü İstanbul Kadıköy’de iklim grevine çıktı. Programda, 24 Eylül’de greve dair bilgiler paylaşılırken 17 yaşındaki Mazlume Rümeysa Laçin ile hareketin talepleri ele alındı.
COP26 neler vadediyor?
24 Eylül programının bir başka gündemi ise, Birleşmiş Milletler iklim müzakerelerinin bir sonraki ayağı olan COP26, (26. Taraflar Konferansı) oldu. Küresel dayanışmanın bir testi ve Paris Anlaşması’ndan beri en kritik iklim müzakerelerinin gerçekleşeceği iklim zirvesi olarak kabul edilen COP26’nın 31 Ekim-12 Kasım tarihleri arasında Glasgow kentinde yüz yüze düzenlenmesi planlanıyor. Geçtiğimiz yıl düzenlenmesi gereken konferans, pandemi nedeniyle bir yıl ertelenmişti. 26. Taraflar Konferansı’nda devlet başkanları, diplomatlar, iş dünyası liderleri, aktivistler, sivil toplum örgütleri ve gazeteciler bir araya gelecek.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, konferans gündemini “kömür, nakit, arabalar ve ağaçlar” olarak özetledi. Birleşik Krallık COP26’yı, “kömürü tarihe gömen” bir zirve yapmaya çalışırkan bir yandan da, gelişmekte olan ülkelere yönelik İklim Fonu’ndaki bütçe açığını kapatmaya çalışıyor çünkü gelişmiş ülkelerin yılda 100 milyar dolarlık sözü halen tutulmadı. Johnson’un sloganındaki üçüncü nokta olan araçlar ise, içten yanmayı motorlu otomobillerin üretim ve satışının tamamen bitirilmesi üzerine yoğunlaşıyor. Dördüncü başlık olan ağaçlar ise, hem karbon yutaklarının önemini, hem de geçtiğimiz yaz tüm Akdeniz coğrafyasını kasıp kavuran orman yangınlarına karşı bir politika geliştirmeyi içeriyor.
ABD ve Norveç ile birlikte Birleşik Krallık, ormansızlaşma ve orman bozulmasından kaynaklı emisyonları azaltmak için 2021’de 1 milyar dolarlık kamu ve özel finansmanı seferber etmeyi hedefleyen Yaprak Koalisyonu’nu kurdu.
Bunun yanı sıra COP26’da Paris Anlaşması’nın Kurallar Kitabı’nın tamamlanması ve küresel karbon piyasası ile ilgili olan Madde 6’ya dair ilerleme kaydedilmesi hedefleniyor.
Ancak bu dört kelimelik mücadele, herkesin önceliklerini karşılamıyor. Endişelenecek kadar fazla arabası veya bekleyecek zamanı olmayan dünyanın en yoksul ülkeleri, zaten yaşamakta oldukları iklim değişikliğinin etkilerini ele almak için daha fazla eylem ve sonuç görmek istiyor.
COP26 ertelenebilir mi?
1500’den fazla sivil toplum kuruluşundan oluşan küresel İklim Eylem Ağı (CAN), COP26’nın ertelenmesi çağrısında bulundu. Yapılan açıklamada aşı eşitsizliği, uygun olmayan konaklama, seyahat zorlukları ve COVID-19 pandemisindeki yeni dalgalanmalar gibi engeller nedeniyle, Kasım ayında gerçekleşecek BM iklim görüşmelerine çok sayıda gelişmekte olan ülke delegesinin katılımında sorun yaşanacağı belirtildi.
İngiltere ise çağrıyı reddetti, müzakerelerin belirlenen zamanda gerçekleşeceğini açıkladı. COP Başkanı Sharma Sharma, “Tüm ortaklarımızla kapsamlı, erişilebilir ve COVID azaltma önlemlerini içeren güvenli bir zirve sağlamak için yorulmadan çalışıyoruz” dedi.
İngiltere hükümetinin, aşılama durumlarından bağımsız olarak, “COVID-19 Kırmızı Listesi”nde yer alan ve COP26’ya gelen delegelerin tam karantina maliyetlerini karşılayacağını söyledi. Karantina konaklamaları hükümetin MQS sistemi aracılığıyla rezerve edildiğinde geçerli olacak. İngiliz Hükümeti ayrıca, AstraZeneca’nın ilk dozlarının Eylül ayı itibarıyla BM iklim değişikliği kayıt portalı aracılığıyla talep eden her delegeye uygulanacağını açıkladı.
Güçlendirilmiş ulusal katkı beyanları bizi nereye götürüyor?
Programda ayrıca, yeni yayımlanan BM İklim Değişikliği Sentez raporu da ele alındı. Yeni yayınlanan rapora göre, hükümetlerin 2020’nin başından beri ortaya koyduğu planlar uyarınca, küresel emisyonlar 2030 itibarıyla 2010 seviyelerine göre %16 artacak. Bu da sıcaklıkların sanayi öncesi dönemin 2.7 santigrat derece üzerine çıkacağı anlamına geliyor. Bu oran aynı zamanda iklim bilimcilerinin Paris Anlaşması’nın küresel ısınmayı 1.5 dereceyle ısınmayla sınırlandırma hedefine ulaşmak için gerekli olduğunu söylediği %45’lik kesinti hedefinden çok uzakta. Paris Anlaşması’na göre ülkeler her beş yılda bir Ulusal Katkıları’nda geliştirme yapmalı. Ancak BM raporunda bilim insanları, anlaşmaya imza atan 191 ülkeden yalnız 113’ünün eylem planında ilerleme kaydedildiğini vurguluyor.
Climate Action Tracker’ın yeni raporu ise hiçbir G20 ülkesinin, Paris Anlaşması kapsamında kabul edilen hedefi karşılamak için gerekli önlemleri almadığını ortaya koydu. Altı yıl önce imzalanan Paris Anlaşması ile küresel ısınmanın sanayi öncesi seviyelere göre 2 derecenin altında, tercihen 1.5 derece ile sınırlanması hedefi ortaya konulmuştu. Değerlendirme raporuna göre, 1.5 hedefi umutlarını canlı tutmaya yönelik yeterli önlem alan tek ülke Gambia. Rapora göre, tüm ülkelerin dörtte üçü 1.5 hedefine ulaşmak için yeterli adımlar atmıyor. İngiltere’nin ısınmayı 1.5 derece ile sınırlama hedefine uygun iklim planlarına sahip tek gelişmiş ülke olduğu belirtilen raporda, bu planları gerçekleştirmek için gereken adımların ise henüz atılmadığı ifade edildi.
World Resources Institute (WRI) ve Climate Analytics tarafından yapılan yeni araştırma da, G20 ülkelerinin Paris Anlaşması’nın küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama hedefini ulaşılabilir kılmak için oynaması gereken çok önemli rolü gözler önüne seriyor. “Farkı kapatmak: G20 iklim taahhütlerinin küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlama üzerindeki etkisi” başlıklı rapora göre, küresel seragazı emisyonlarının %75’ine sebep olan G20 ülkeleri, 2030 yılı için iddialı, 1,5 derece hedefi ile uyumlu emisyon azaltım hedefleri belirler ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşırsa, yüzyılın sonundaki küresel sıcaklık artışı 1.7 dereceye kadar sınırlandırılabilir.
Fosil yakıtlar yerin altında kalmalı!
University College London araştırmacıları tarafından yapılan çalışmaya göre, küresel ısınmayı 1.5 derecenin altında tutmak için 2050 yılına kadar hem petrol hem de doğalgazının yaklaşık %60’ının ve kömürün %90’ının yerin altında kalması gerekiyor. Bu hedefe ulaşmak için küresel petrol ve doğalgaz üretiminin 2050 yılına kadar yıllık %3 oranında azalması gerekiyor. Hem planlanan hem de işletmedeki birçok fosil yakıt çıkarma projesi, 2015 yılında Paris İklim Anlaşması’nda belirtildiği üzere, küresel ısınma konusunda uluslararası kabul görmüş hedefleri karşılamaya elverişli değil.
Dünya genelinde planlama aşamasındaki yeni kömür projelerini değerlendiren E3G’nin yeni bir raporu, Paris Anlaşması’nın imzalandığı 2015 yılından bu yana yapımı planlanan yeni kömürlü santral kapasitesinde %76’lık azalma olduğunu ve yeni kömürlü santrallerin sona yaklaştığını ortaya koyuyor. Sadece altı ülkenin harekete geçmesiyle dünya genelinde planlanan proje stokunun %82’sinin ortadan kaldırılabileceğini tespit ediyor. Küresel ölçekte, yapımı planlanan kömürlü santralların %55’i sadece Çin’de, onu Hindistan, Vietnam, Endonezya, Türkiye ve Bangladeş izliyor. Türkiye’de yapımı planlanan kömürlü santral projesi stoku, dünya çapında en büyük üçüncü durumda.
Türkiye’nin de dahil olduğu dokuz ülkedeki fosil yakıt kapasite fazlasının emekliye ayrılması, tüketicilerin yararına her yıl yaklaşık 1,9 milyar euro tasarruf sağlayacak. CREA ve Transition Zero’nun raporu Almanya, Bulgaristan, Çekya, Hollanda, İspanya, İtalya, Polonya, Romanya ve Türkiye’de fosil yakıt kapasitesindeki arz fazlası miktarını hesapladı. Çalışmada Türkiye’deki fosil yakıt kapasitesindeki arz fazlasının yıllık yaklaşık 162 milyon Euro tutarında maliyete sebep olduğu ortaya konuluyor. Raporun yazarları, Türkiye’deki mevcut kömürlü termik santralların yaklaşık %18’inin elektrik üretiminde pik talebi karşılamak için gerekli olmadığını ve bu santralların emekliye ayrılması halinde yıllık yaklaşık 155 milyon Euroluk bir tasarruf sağlanabileceğini belirtiyor.