Zeytinlikler, çiftçiler ve 1 Mayıs

-
Aa
+
a
a
a

Haftanın Haber Hasatı’nda hafta boyunca ulusal basında yer alan haberlerin bir derlemesini yapıyoruz.

Doğa manzarası
Zeytinlikler, çiftçiler ve 1 Mayıs
 

Zeytinlikler, çiftçiler ve 1 Mayıs

podcast servisi: iTunes / RSS

(Bu yazı 1 Mayıs 2022 tarihinde İklim Pozitif'in Haftanın Haber Hasatı bülteninde yayınlanmıştır.)

Zeytinlikler, gıda krizi ve çiftçiler

Zeytinlikleri maden faaliyetlerine açan yönetmeliğe karşı Çiftçi-Sen’in yaptığı başvuruya Danıştay 8’inci Dairesi oybirliğiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Çiftçi-Sen’in paylaştığı detaylara göre 8. Daire yazdığı Gerekçeli Karar’da:

“3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun uyarınca korunma altında bulunan zeytinlik sahalardaki faaliyetlerin Kanun ile düzenlenmesi gerektiği ve esasen davalı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bu alanı kendi başına yönetmelik ile düzenleme yetkisi bulunmadığından davalı idarenin bu iddiası yerinde görülmemiştir… Sökülen ve taşınan ya da madencilik faaliyeti nedeniyle tahrip olan alanların eski haline getirilmesinin mümkün olmaması sebebiyle yönetmeliğin uygulanmasının telafisi güç ve imkansız zararlar doğuracağı açıktır.” denildi.

Çiftçiler Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu bu haftaki Açık Radyo programımızda dava sürecini ve şiddetlenmesi beklenen gıda krizinin karşısında çiftçilerin durumunu anlatıyor.

Müsilaj

Marmara Denizi’nde geçtiğimiz yıl yaşanan facianın ardından bu yıl da müsilajın emarelerinin hızlandığına dair Demirören Haber Ajansı (DHA) bir gün arayla Tuzla’dan çekilen drone görüntürleri paylaştı. DHA’nın müsilajın endişe verici bir hızda arttığını paylaşmasının ardından Anadolu Ajansına (AA) konuşan uzmanlar bunun müsilaj değil polen olabileceği yönünde görüş belirtti.

İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Cem Gazioğlu ve beraberindeki akademisyenler, Marmara Denizi'nde çalışmalarını sürdüren ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsüne ait Alemdar-2 deniz bilimleri araştırma gemisinde, Marmara'daki genel durumla ilgili olarak şunları söylediler:

"Oksijen geçen yıla göre maalesef daha iyi değil… İzmit Körfezi'nde çok ciddi bir oksijen azlığı hala devam ediyor… Sistem hâlâ çok ciddi, azot ve fosfor yükleriyle yüklü durumda, bunun gerçekten altını çizmemiz gerekiyor."

AA Yeşil Hat, bir başka haberinde Kocaeli'nin Başiskele ilçesinde bir firmanın atık suyunu yağmur suyu hattına vermesinin Kiraz Deresi'nde kirliliğe neden olduğunu paylaştı. Çevre, Şehircilik ve iklim Değişikliği İl Müdürlüğü, İSU Genel Müdürlüğü ve Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı ekiplerinin müdahalesiyle deşarj engellendi, firma hakkında işlem başlatıldı.

Marmara Denizi'nde müsilajın önlenmesi için sunulan kapsamlı bir rapor Meclis Başkanlığı tarafından kabul edildi. BBC Türkçe’nin haberine göre yeni bir yasal düzenlemeyle Marmara Havzası'nda bulunan illerin belediyelerine İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi kurma zorunluluğu getirilmesi bekleniyor.

ÇED süreçleri

Maden

Evrensel Gazetesi’nin haberine göre Ordu'nun Fatsa ilçesinde siyanürle altın ayrıştırması yapan Altıntepe Madencilik'in kapasite artışı için yaptığı Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) başvurusu reddedildi. Kararı değerlendiren Ordu Çevre Derneği (ORÇEV) Yönetim Kurulu Üyesi Coşkun Özbucak, "Korkulu rüyanın ilk adımı sona erdi" dedi.

Fatsa'da 2013 yılından beri siyanürle altın ayrıştırması yapan Altıntepe Madencilik şirketi, faaliyet alanını iki kat büyütmek amacıyla ÇED başvurusunda bulunmuştu. Bu karar, yöre halkı ve yaşam alanı savunucuları tarafından tepkiyle karşılanmıştı. ÇED süreci yaklaşık iki buçuk yıldır devam ediyordu.

Altın Madencileri Derneği'ne göre Türkiye'de 19 tane aktif altın madeni bulunuyor. Son 22 yılda ise 421 tondan fazla altın üretildi.

BBC Türkçe'nin Türkiye’de altın madenciliğine ele aldığı haberde TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Eylem Tuncaelli, Türkiye'de 2012-2018 yılları arasında maden arama ve işletme için tahsis edilen orman alanı miktarının 65 bin 884 hektar olduğunu söylüyor.

Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Halk Sağlığı uzmanı olan Prof. Dr. Kayıhan Pala, madencilik faaliyetlerinin küresel ölümlerin yüzde 23'ünden sorumlu çevresel kirliliğe yol açtığını söylüyor.

Pala, çevreye toz, katı atık, ağır metal, kirli sıvı ve zehirli gazların yayılmasına neden olan madenciliğin yarattığı sağlık sorunlarının Türkiye'de sistematik olarak izlenmediğini, dolayısıyla bu konuda net veri olmadığını söylüyor.

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ndeki Ankara’nın Beypazarı ilçesine bağlı Uruş Mahallesi’nde kurulmak istenen sepiyolit (kil) ocağının Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinden muaf tutulması yargıdan döndü.

Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, 7 Mayıs 2021’de MYB Madencilik’in tarımsal faaliyetleriyle öne çıkan Uruş Mahallesi’ne kil ocağı projesi için ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verdi. ÇED süreci, bir projenin doğa üzerinde yaratacağı etkilerin masaya yatırılması anlamına geliyor. ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı ise projenin doğaya etkileri bakımından değerlendirme dışı tutulması durumunda veriliyor. Yani Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, maden projesinin doğaya etkisini ölçmeden onay verdi.

Sinop’ta yapılması planlanan Sinop Nükleer Güç Santrali’ne karşı açılan “ÇED Olumlu” raporunun iptal davası reddedildi.

Plastik Sözleşmesi

Plastikler için Paris Anlaşması olarak bilinen Plastik Sözleşmesinde plastik üretiminin sınırlandırılmasına ilişkin gerekliliğe dair yeni bir makale Science Dergisi’nde yayımlandı. Türkiye’den Çukurova Üniversitesi’nde Deniz Biyoloğu Doç Dr. Sedat Gündoğdu’nun aralarında bulunduğu dünyanın önde gelen bilim insanları, ‘‘plastik kirliliğinden kurtulabilmek için geri dönüşüm, vergi, atık yönetimi gibi yöntemlerin yeterli olmadığına, kesin çözümün üretimin kısıtlanmasında olduğuna vurgu yaptı.’’

Gündoğdu, Yeşil Gazete’de yayımlanan köşe yazısında: ‘‘Yeni plastiklerin üretiminin sınırlandırılması; bunların çevreye salımını azaltmaya yardımcı olacak ve plastiklerin değerini artırmaktan iklim değişikliğiyle mücadeleye yardımcı olmaya kadar başka faydalar da getirecek’’ diyor ve Türkiye’nin de ana rotalarından biri olduğu plasitk atık ihracatıyla mücadelede önemli etki yaratacağını savunuyor.

Kömür

Dünya genelinde enerji projelerini izleyen sivil toplum kuruluşu Global Energy Monitor'ın (GEM) yeni raporuna göre kömürden uzaklaşmaya devam eden Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında kömürle işleyen yeni bir termik santral projesi planlamayanların oranı yüzde 86. Bu ülkelerden sadece altısı yeni kömür projesi planlıyor. Bunlar Türkiye, ABD, Avustralya, Polonya, Meksika ve Japonya.

Raporda Türkiye'nin OECD ülkelerinin tümünde planlanan yeni projelerin yüzde 74'üne ev sahipliği yaptığı belirtiliyor.

Türkiye kömür santrali projeleriyle dünya çapında en fazla kapasite artışının planlandığı altıncı ülke konumunda.

Ancak bu projelerin gerçekleşme olasılığı gittikçe düşüyor.

Taşkömürü mü linyit mi?

TÜİK katı yakıt istatistiklerine göre sektörlere göre teslimat miktarlarında taşkömüründe yıllık bazda azalma; linyitte ise önemli bir artış var.

Sağlık ve Çevre Birliği HEAL’a göre taş kömürü ile karşılaştırıldığında genel olarak linyitin sülfür ve kül içeriği daha yüksek, enerji değeri daha düşük; dolayısıyla kömürlü termik santrallerde linyit kullanımı üretilen megavat başına daha fazla hava kirletici emisyona neden oluyor.

Yaşam döngüsünün tamamı düşünüldüğünde, linyit görece daha yüksek hava kirliliği emisyonuna, yerli halkın göçe zorlanmasına, toprak ve su karakterinde değişimlere (yüzey madenciliğinden sonra ortaya çıkan asit gölleri gibi) yol açıyor.

Taş kömüründeki başlıca sorunlar ise, kömürün taşınması ve yeraltı madenciliğindeki yoğun makine kullanımına bağlı yüksek enerji ihtiyacı. Türkiye’de fosil yakıtlardan elektrik üretmenin çevresel yaşam döngüsü üzerine, Manchester Üniversitesi tarafından 2013 yılında yapılan bir çalışma, linyitin en kötü tercih olduğunu gösterdi. Çalışmada mevcut fosil yakıtlı tüm termik santraller on bir kritere göre analiz edildi, on bir kriterin sekizinde linyit taş kömürüne göre daha olumsuz özellik gösterdi.

TÜİK’e göre satılabilir linyit satılabilir üretimi Şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 6,6 azalırken bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 15,7 arttı.

Aynı dönemde linyit teslimatının yüzde 81,7'si termik santrallere ve yüzde 12,3'ü demir-çelik haricindeki sanayiye yapıldı.