Global Energy Monitor'ün yeni araştırması, dünya genelinde kömür madenlerinden kaynaklanan metan emisyonlarının, küresel petrol veya gaz sektörlerinden kaynaklanan metan emisyonlarını aştığını gösteriyor. Buna göre kömür madenciliğinin metan salımları iklim üzerindeki etkisi Çin'deki tüm kömür santrallerinin CO2 emisyonlarının etkisinden daha kötü.
‘Marmara Gölü etrafındaki yerli halk, bedenlerinden bir parçayı kaybetmiş gibi’
Doğa Derneği geçtiğimiz hafta Marmara Gölü’nün kuruduğu haberini ‘Manisalı balıkçıların çığlığı’ başlıklı bülteniyle paylaştı. Bültende şu ifadeler yer alıyor:
‘Manisa’nın kuş cenneti Marmara Gölü yok oluyor. Göl çevresinde yaşayan halk balıkçılık faaliyetlerinin bitmesi sebebiyle göç etmek zorunda bırakılıyor. 65 bin su kuşunun evi yok oluyor. Manisa’da bir insanlık ve doğa dramı yaşanıyor. Yöre halkı, sivil toplum kuruluşları ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Gördes Barajı ve Ahmetli Regülatörü’nden göle su verilmesini talep ediyor.
‘Başka Marmara Gölü Yok’
Gölün ana besleme kaynağı olan su, Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından inşa edilen Gördes Barajı’nda tutuluyor. Gölü beslemek için inşa edilen besleme kanallarından göle su verilmiyor. Gölün kuruması ve balıkçılığın tamamen sona ermesi nedeniyle insanların sağlıklı bir çevrede yaşama hakları ihlal ediliyor. Göldeki suyun yoğun olduğu dönemlerde senede ortalama 90 ton balık çıkardıklarını belirten Gölmarmara ve Çevresi Su Ürünleri Kooperatifi üyesi Rafet Kerse; “2016 yılında Gördes Barajı suyumuzu tutmaya başladı. Gölün ana kaynağı Gördes Çayı’ydı. Gördes Çayı Gördes Barajı’nda tutulunca gölümüz 2021 yılında tamamen kurudu. Bizim balıkçılık faaliyetlerimiz 2019 Ağustos ayında sona erdi. Bir yetkili Marmara Gölü’ne gelip de demiyor ki, Marmara Gölü neden kurudu? Kuraklık yüzünden çok mağduruz, göç etmek zorunda bırakılıyoruz ama gideceğimiz başka bir Marmara Gölü yok. Gölümüze su verilmesini, eski haline kavuşmasını istiyoruz.” dedi.’
Haftanın Haber Hasatı Açık Radyo programında bu hafta Doğa Derneği Genel Koordinatörü Galip Ener, Marmar Gölü’nün kuraklaşma sürecini ve etkilerini anlatıyor.
Hasat’ın diğer haberleri
Biyoçeşitlilik için son şans
"Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı aynı zamanda çevreye bir saldırıdır." sözler Cenova’da düzenlenen Uluslararası Biyoçeşitlilik Konvansiyonu’na katılan Ukrayna'nın yardımcı elçisi Oleksandre Kapustin’in. Kapustin bu sözlerle işgal sırasında bir radyasyon sızıntısının tehlikelerinin yanı sıra nesli tükenmekte olan türlerin yaşadığı koruma alanlarına verilen zararı işaret ediyordu.
Rus delege Marina Velikanova ise, bu iddiaları Biyolojik Çeşitlilik Konvansiyonunun çalışmalarıyla "alakasız" bularak reddetti. Her iki ülke de Ukrayna işgali nedeniyle Konvansiyona bir temsilci göndermedi, bunun yerine halihazırda İsviçre'de bulunan diplomatlarını gönderdi.
Konvansiyon Genel Sekreteri Elizabeth Mrema açılış konuşmasında müzakerecilerin "küresel bir salgın ve askeri çatışmanın gölgesinde çalışacaklarını" kabul etti. Ancak onları "uluslararası işbirliği ve çok taraflılığın gücünü eylemleriniz aracılığıyla göstermeye" çağırdı.
Görüşmelerin merkezinde, "30'a 30" olarak bilinen ve Birleşmiş Milletler'in katılımcı ülkelere 2030'a kadar topraklarının yüzde 30'unu koruma alanı olarak ayırmaları ve muhafaza etmeleri çağrısı var.
Müzakereciler, biyolojik çeşitlilik kaybının başlıca nedeni olarak görülen tarım sübvansiyonlarına yönelik reformların yanı sıra korunan alanlar için finansmanı artırmayı da hedefliyorlar.
164 ülkenin temsilcilerinin bir araya geldiği görüşmeler, neslinin hızla tükendiği düşünülen 10 milyondan fazla türün korunmasına yardımcı olmak üzere geliştirilen "2020 sonrası küresel biyoçeşitlilik çerçevesinin" ayrıntılarını belirlemek için son şans olarak görülüyor.
Etkinlik 29 Mart’ta sona erecek.
Ukrayna savaşı, fosil yakıtlardan çıkış ve yenilenebilir enerji
26 trilyonluk tasarruf
Çağımızın en önemli aktivist gazetecilerinden Bill McKibben’ın geçtiğimiz hafta New Yorker’da yayımlanan ‘Evimiz yanarken bir şeyler yakmayı artık bırakmamız gerekiyor’ başlıklı uzun yazısında oldukça önemli notlar var. McKibben yazısında petrol, gaz ve kömür odaklanıyor ve yenilenebilir enerjiye geçişin önündeki gerek teknolojik gerek maliyet bariyerlerinin artık tamamen ortadan kalktığını söylüyor.
‘Yenilenebilir enerji artık fosil yakıttan daha ucuz ve daha ucuz hale geliyor’ diyen McKibben, Oxford Üniversitesi araştırmacılarının yenilenebilir enerjiye ‘kararlı bir geçişin’, önümüzdeki on yıllarda dünyayı yirmi altı trilyon dolarlık enerji maliyetlinden kurtaracağını bulduğunu aktarıyor.
Kömür madenciliği yıllık 52 milyon ton metan salımına neden oluyor
Global Energy Monitor'ün yeni araştırması, dünya genelinde kömür madenlerinden kaynaklanan metan emisyonlarının, küresel petrol veya gaz sektörlerinden kaynaklanan metan emisyonlarını aştığını gösteriyor. Buna göre kömür madenciliğinin metan salımları iklim üzerindeki etkisi Çin'deki tüm kömür santrallerinin CO2 emisyonlarının etkisinden daha kötü.
Salı günü yayımlanan rapora göre, kömür madenciliği yılda 52 milyon ton metan salımına neden oluyor, kıyas için petrol endüstrisi için bu sayı 39 milyon ton, gaz endüstrisi için 45 milyon ton.
Dünya çapında faaliyette olan yaklaşık 2.300 kömür madeninden kaynaklanan emisyonları ölçen Global Energy Monitor raporu, emisyonların Uluslararası Enerji Ajansı tarafından bu yılın başlarında yapılan tahminden yüzde 20 daha yüksek olduğunu buldu.
Metal salımlarının yapıldığı noktalar
Rapora göre bugün planlanan kömür madeni projeleri metan salımlarını yılda 11,2 milyon artırabilir. Bu da ABD’nin kömür kullanımı nedeniyle sebep olduğu salımlarla eşit bir etki yaratabilir.
IEA'nın Net Sıfır 2030 yol haritasına bağlı kalmak istiyorsak, kömür madeni metan emisyonlarının 2030 yılına kadar her yıl yüzde 11 düşmesi gerekiyor.
En fazla metan salımı yapan kömür madenleri nerede?
Bunun içinse yeni maden projelerinin tamamen iptal edilmesi gerekiyor.
Proaktif adımlar atılmadan, kömür madenleri kapandıktan sonra bile metan gazı salmaya devam ediyor. Yani kömürden çıkış yerine kömürü azaltım sorunu kendi başına çözmeyecek.
‘Endüstriyel et lobisi küresel metan taahhüdünden memnun’
ABD’nin önde gelen endüstriyel hayvancılık endüstrisi lobicileri geçen ay bir etkinlikte yaptıkları açıklamada, Amerikan sığır eti endüstrisinin Glasgow iklim zirvesinde yapılan küresel metan taahhüdünden “nispeten zarar görmediğini” söyledi.
Unearthed yayınına göre lobiciler, metanın iklim üzerindeki etkisinin ölçülme şeklini değiştirmek için bir kampanya yürütüyor. Önerilen metrik, tarım sektörünün emisyonları önemli ölçüde azaltmadan sektörün iklim nötr olduğunu iddia edebilir.
ABD ve AB tarafından kabul edilen ve yüzden fazla ülke tarafından imzalanan metan taahhüdü, yalnızca enerji ve atık sektörlerinin somut taleplerini ortaya koyuyor ve metan emisyonlarını 2030 yılına kadar %30 oranında azaltmayı hedefliyor.
National Cattlemen's Beef Association'ın (NCBA) CEO'su Colin Woodall, geçen ay düzenlediği yıllık konferansta, "Her ne şekilde olursa olsun, COP26'dan elde edilen bu sonuç bizim için bir kazançtı" dedi.
Grubun çevre danışmanı yardımcısı Mary Thomas Hart, "Başkanın metan taahhüdü ABD'de hayvancılık üretimi için kötü sonuçlar getirebilirdi" dedi ve ekledi:
“Ancak bu yönetim, getirdiğimiz pozitif değeri kabul ediyor gibi görünüyor. Araştırma finansmanı ve teknolojik yeniliği teşvik etmenin ötesinde, ek bir düzenleme teklif edilmedi.”
Söz bitmeden
Üç yıl önce bu hafta - 15 Mart 2019'da - 128 ülkede gençler ve destekçilerinden oluşan 1,4 milyon kişi okulu ya da işi bırakarak bir araya geldi ve gençlerin önderlik ettiği en büyük iklim grevini gerçekleştirdi.
Bu rekor aynı yıl yeniden yıl kırıldı ve 1,8 milyon kişi 24 Mayıs’taki küresel iklim grevine katıldı. Eylül ayında bu sayı 7,6 milyona çıktı.
2018 yılının sonlarında Greta Thunberg’in başlattığı iklim için okul grevleri, küresel iklim hareketini yeniden canlandırdı ve halkın katılımını daha önce görülmemiş seviyelere getirdi.
Fridays For Future, 25 Mart’taki yeni küresel iklim grevi için çağrıda bulundu. Çağrı metninin orijinalini ve Türkçe çevirisini burada bulabilirsiniz.