Venedik sular altında kalabilir

-
Aa
+
a
a
a

İtalya'da bilim insanları, Venedik'in 2150 yılına kadar sular altında kalacağını öngörüyor.

Gezegenin Geleceği: 25 Haziran 2024
 

Gezegenin Geleceği: 25 Haziran 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

İtalya'da bilim insanları, sel bariyerleri sisteminin Venedik'i batmaktan ve deniz seviyesinin yükselmesinden korumak için yeterli olmayacağını belirterek, kentin 2150’ye kadar sular altında kalacağını öngörüyor. İtalya'da bilim insanları tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre, ülkenin lagün kenti Venedik'in bazı bölgeleri 2150’ye kadar sular altında kalacak. Çalışma, Ulusal Jeofizik ve Volkanoloji Enstitüsü (INGV) uzmanları tarafından yürütüldü ve gelgit seviyesinin yükselmesine ilişkin veriler analiz edildi. Dünyanın en turistik kentlerinden biri olan Venedik, onlarca yıldır giderek sıklaşan sel baskınlarıyla mücadele ediyor.

14 kişinin hayatını kaybettiği yangın bölgesinde elektrik iletim hatlarının geçtiği güzergahlarda yangına karşı önlem alınmadığını açıklandı

Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır ve Mardin'de meydana gelen ve en az 14 kişinin hayatını kaybettiği yangın bölgesinin ekili alan olduğunu, anız olmadığını ve elektrik iletim hatlarının geçtiği güzergahlarda yangına karşı önlem alınmadığını açıkladı. Yangın bölgesinde yaptığı incelemenin ardından rapor hazırlayan Elektrik Mühendisleri Odası, şu tespitlere yer verdi; "Yangının çıktığı yerin ekili olduğu anızın olmadığı görüldü - iletim hatlarında birçok noktada eklerin ve liflenmelerin olduğu tespit edildi. Direkteki sigortaların yerinde olmadığı, bunun yerine iletkenlerle bypass edildiği ve bu bağlantıların gevşeklikten dolayı arka neden olacağı tespiti yapıldı. Birçok direkte kırık izolatörlerin olduğu bu durumun atlamalara neden olabileceği teknik açıdan bir veri. Orta gerilim hatlarda ekili tarım alanlarında ağaç direkleri mevcudiyeti görüldü. Bu ağaç direklerin kullanılması uygun görülmemekte. Hatların geçtiği güzergahlarda direklerin etrafında yangına karşı bir önlem alınmadığı gözlemlendi - direk diplerindeki otların mevcudiyeti vs. Direk diplerinde süs betonu olmadığı, otların direk dibinde biçilmediği tespiti yapıldı, orta gerilim hatlarının dibindeki ağaçların atlamaya neden olabileceği gözlemlendi. İzolatörlerdeki gevşek ve sıkı bağların tekniğine uygun yapılmadığı gözlemlendi. Şebekelerin bakım onarımı yapılmadığı teknik işletme sorumluluğu hizmetlerden yararlanılmadığı gözlemlendi. Parafudr olmayışı aşırı gerilimlerin oluşmasına, dolaysıyla ark oluşumuna neden olmakta," dendi.

‘Altın Madenleri Kapatılsın!’

Cumhuriyet’ten Şeyda Öztürk’ün haberine göre, her aşamasında doğaya zarar veren altın madenciliği, Erzincan İliç’te yaşanan siyanür sızıntısı ve geçen Şubat ayında liç yığınının kayması sonucu dokuz işçinin yaşamını yitirdiği faciayla tekrar gündeme geldi. Polen Ekoloji Kolektifi’ne bağlı Polen Ekoloji Enstitüsü altın madenciliğine ilişkin bir rapor yayımladı. ‘Altın Madenleri Kapatılsın! Siyanürle Ölümün Ekolojisi’ adıyla yayımlanan raporda, madenciliğin ekolojik ve sosyal yıkımlarının yanı sıra altın üretimine dikkat çekildi. Türkiye’deki altın madeni üretiminin %52’sinin yabancı firmalar tarafından yapıldığının belirtildiği raporda, mevcut 22 altın işletmesi bulunduğu dile getirildi. Projelerin başta Doğu Karadeniz ve Ege Bölgesi’nde yoğunlaştığı, arkasından İç Anadolu Bölgesi’nin geldiği belirtildi. Raporda Ocak 2020 ve Nisan 2024 arasındaki çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) süreçleri de ele alındı. Raporun sonuç bölümünde ise, “Yeni altın madenlerinin açılması demek, sosyal cinayetlerin yaygınlaşması, ekosistemlerin ağır tahribata uğraması, İliç’tekine benzer yeni katliamlar ve ekokırımlar yaşanması demek,” dendi.

Marmara Denizi'ndeki kirliliğin her geçen gün artıyor

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsilaj sonrası 22 maddeden oluşan Marmara Eylem Planı'nın yaşama geçirilmediğini söyledi. Marmara Denizi'ndeki kirliğin her geçen gün arttığını ifade eden Prof. Dr. Sarı, "Marmara'nın çevresinde 25 milyon insan yaşıyor. Bunların atıklarının sadece yarısını arıtıyoruz. Geri kalan yarısını ne yazık ki denize boca etmeye devam ediyoruz. Marmara Eylem Planı'nın 14 maddesi denizin korunmasıyla ilgiliydi. Bunu başaramadık. Denizdeki kirlilik, 2021’de olduğu gibi devam ediyor," dedi. Sarı, Marmara Denizi'ndeki kirliliğin her geçen gün artarak, daha da tehlikeli boyuta geldiğini söyledi. 2021’de yaşanan müsilaj sonrası 22 maddeden oluşan Marmara Eylem Planı’nın hazırlanıp, imzalandığını hatırlatan Prof. Dr. Sarı, "Marmara Denizi, 2021’de müsilaj felaketiyle karşılaştı. İlk kez karşılaşmadı. Daha önce de pek çok kez müsilaj ortaya çıkmıştı. Ama büyük boyutu ile 2021’de karşılaştık. Sonrasında tüm taraflar bir araya gelerek, müsilajla ilgili 22 ayrı maddeden oluşan eylem planı hazırladı ve imzalandı. Bu 22 eylemin ruhuna bak! 14 tanesi Marmara Denizi'nin kirlilik yükünün azaltılmasıyla ilgili. Marmara Denizi'nin kirlilik yükünü azaltmadan müsilajdan kurtulma şansımız yok. Çünkü müsilaj bir sonuç. Küresel iklim değişikliğine bağlı deniz suyu sıcaklıklarındaki artış birinci faktördür. Orijinal yapısına müdahale edemediğimiz bu denizin, yoğun şekilde kirletilmemesi gerekiyor. Denize girme noktasında daha çok risk var - şu anda yaşadığımız gibi. Bu yüzden denizdeki kirliliği mutlaka ve mutlaka azaltmamız gerekiyor," dedi. Prof. Dr. Mustafa Sarı, "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü'nün desteğiyle, müsilajdan önceki balık türlerinin, müsilajdan sonra nasıl bir durumda olduğunu tespit etmek için 'Marmara Projesi' adı altında bir proje yürüttü. O projenin sonuçlarına göre, Marmara Denizi'nde müsilaj öncesine göre balık bolluğunda %25 düzeyine ulaşan azalma oldu," dedi.