Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, geçtiğimiz hafta, plastik kirliliğine karşı önemli bir adım atarak atık ithalatı kotasını yüzde 80’den yüzde 50’ye düşürdü.
“Türkiye plastik çöplüğü olmasın” projesini yürüten Greenpeace Akdeniz, kararı olumlu bulmakla birlikte Avrupa’nın plastik çöplüğü haline gelen Türkiye’de plastik atık ithalatının tamamen yasaklamasını talep ediyor. Çin’in 2018 yılındaki plastik atık ithalatı yasağının ardından plastik çöplerin yeni adresi Türkiye oldu. Greenpeace Akdeniz’in Eurostat’dan derlediği çarpıcı verilere göre, geçtiğimiz yıl Avrupa’dan plastik çöp almada birinci olduk. Türkiye’ye 2004 yılından bugüne Avrupa Birliği ülkelerinden ithal edilen plastik atıklar 173 kat arttı. 2019 yılında plastik atık ithalatı en yüksek seviyeye ulaşarak aylık ortalama 48,500 tona yükseldi. Bunun ilk beş sorumlusu İngiltere, İtalya, Belçika, Almanya ve Fransa’dan gelen atıklar. Bu her gün 213 kamyon dolusu plastiğin ülkemize boşaltılması demek. Greenpeace Akdeniz Plastik Proje Sorumlusu Nihan Temiz Ataş, Türkiye’nin önce kendi atığıyla baş etmesi gerektiğine dikkat çekerek plastik atık ithalatının tamamen yasaklanması gerektiğini belirtti. “Yeni genelgeyle birlikte atık ithalatı kotasının yüzde 80’den yüzde 50’ye düşmüş olması güzel bir gelişme olmakla birlikte yeterli değil. Çünkü Sıfır Atık'a giden yolda Türkiye önce kendi atığıyla baş etmeli, altyapı mekanizmalarını genişleterek bireyleri atıklarını kaynağında ayrıştırmaya teşvik etmeli. Aynı zamanda hükümet, tek kullanımlık plastiklerin kısıtlanması ve yasaklaması için yasal adımlar atmalı. Kotanın düşmesiyle birlikte umuyoruz ki Avrupa’nın plastik çöplüğüne dönen ülkemize giren plastik atık miktarında düşüş olacak. Atık ithalatı tamamen yasaklanana kadar, yüzbinlerce kişiyle birlikte mücadelemize devam edeceğiz. Yeter ki Türkiye plastik çöplüğü olmasın.”
Kaplumbağalar için 15 yıllık mücadele
WWF’in Adana Akyatan’da yürüttüğü Yeşil Deniz Kaplumbağası İzleme ve Koruma Çalışmaları 15. yılını kutluyor! Çalışmalara başladıkları günden bugüne kadar 5600 yuvadan, 220 bin yavru yeşil deniz kaplumbağasının denize ulaşmasına yardımcı oldular. Her yaz Akyatan’da yaban hayatı uzmanları, gönüllüleri ve yerel yönetim, küresel ölçekte tehlike altındaki yeşil deniz kaplumbağaları Akdeniz’e güvenle ulaşsın diye birlikte çalışıyor. Gün saat 05:00’da başlıyor. Her gün, yuvalama kumsalında ortalama 7 km yürüyerek kaplumbağa yuvaları ve izlerini kontrol ediyorlar. Yuvaların yerlerini belirliyor, bazı yuvalara yavruların cinsiyet oranlarının tahmini için sıcaklık ölçerler yerleştiriyorlar. Yuva derinliğini sezon sonunda, kontrol açışlarında ölçüyorlar. Bu veriler, gelecekteki çalışmalarına ışık tutuyor. Ekipler, yeşil deniz kaplumbağası yumurtaları çakal ve yaban domuzları için kolay bir besin kaynağı olduğundan, yavruların güvenle yumurtadan çıkabilmesi için bazı yuvaları kafeslerle koruma altına alıyor. 15 ergin dişi yeşil deniz kaplumbağasına takılan uydu cihazları ile yumurta bırakma dönemlerinde hangi alanlar arasında dolaştıklarını ve göç yollarını takip ederek bu konuda ihtiyaç duyulan veri üretimine katkı sağlıyor. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra yuva kontrolü yapıyor, yuvada sıkışan yavruların yüzeye çıkmasına yardım ediyorlar. WWF, ‘’15 yıldır, yaban hayatı uzmanlarımız ve alan çalışmalarımıza katılan 400’den fazla gönüllümüzün desteğiyle yavru kaplumbağalar denize ulaşsın diye var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. Her yıl, Akyatan’da 107 gün aralıksız devam eden bu çalışmalarımız , 110 milyon yıldır gezegenimizin denizlerinde yüzen deniz kaplumbağalarının korunması için sürdürülüyor.’’ diyor.
Yaşayan Gezegen Raporu çıktı
WWF ve Londra Zooloji Derneği’nin (ZSL) iki yılda bir hazırladığı Yaşayan Gezegen serisinin 2020 Yaşayan Gezegen Raporu çıktı. Rapora göre, COVID-19 gibi hayvan kaynaklı hastalıkların ortaya çıkışında da etkili olan çevre sorunları, yarım asırdan daha kısa bir sürede, dünya genelinde memeli, kuş, çift yaşamlı, sürüngen ve balık popülasyonlarının ortalama üçte iki azalmasına yol açtı. Londra Zooloji Derneği tarafından sunulan Yaşayan Gezegen Endeksi, dünyamızın salgınlara karşı kırılganlığını artıran doğa tahribatı ve yaban hayvanlarının yasadışı veya kontrolsüz ticareti gibi etkenlerin, aynı zamanda 1970 ve 2016 yılları arasında omurgalı türlerin küresel popülasyonlarındaki ortalama % 68'lik düşüşün arkasındaki başlıca nedenler olduğunu gösteriyor. Son 30 yıl içinde İstanbul’un ormanları çeşitli nedenlerle %17,5 azaldı. Son günlerde ülke genelinde sıklaşan orman yangınları yalnızca ağaçları değil burada yaşayan canlı popülasyonlarını da olumsuz etkiliyor. Biyoçeşitlilik açısından çok zengin bozkır ekosistemleri aşırı otlatma ve erozyon riskiyle karşı karşıya. Yaban hayatı popülasyonlarının bolluğundaki eğilimleri takip eden Yaşayan Gezegen Endeksi’nden hareketle hazırlanan 2020 Yaşayan Gezegen Raporu’nda doğal hayatın durumu dünyanın dört bir yanından 125'ten fazla uzmanın katkılarıyla değerlendirildi. Rapor, dünya genelinde karasal türlerin popülasyonlarındaki keskin düşüşün ana nedeninin, doğal yaşam alanlarının, tarım alanlarına dönüştürülerek yok olması ve bozulması olduğunu gösteriyor.
Beşiktaş'ta evcil hayvan ticareti yasaklandı
Beşiktaş Belediyesi, ilçe sınırları içerisinde evcil hayvan ticaretini Belediye Meclisi’nde aldıkları kararla yasakladı. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat “Göreve gelirken can dostlarımızı asla yalnız bırakmayacağımızı söylemiştik. İşte bu anlayışla, Beşiktaş’ta evcil hayvan ticaretini yasaklıyoruz” dedi. Her canlının yaşam hakkını savunduklarını ve bunun gereğini yaptıklarını belirten Akpolat, ” Evcil Hayvan Ticareti kabul edilemez bir işkence. Bu işkenceyi sonlandırma kararını yaşama geçiriyoruz.” ifadelerini kullandı.