Dünya genelinde 2050’ye kadar kuraklığa bağlı olarak 216 milyon insanın göç etmek zorunda kalacağı tahmin ediliyor.
Dünya genelinde 2050’ye kadar kuraklığa bağlı olarak 216 milyon insanın göç etmek zorunda kalacağı tahmin ediliyor. Uzmanlara göre en çok etkilenecek bölgeler Akdeniz, Kuzey Afrika ve Orta Doğu olacak. İklim değişikliğinin tetiklediği ve etkisinin uzun vadede hissedildiği kuraklık, başta tarım, sağlık, ekonomi ve enerji olmak üzere birçok sektörü yakından ilgilendiriyor. Birleşmiş Milletler (BM) Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi kapsamında hazırlanan ‘2022 Kuraklık Rakamları’ raporuna göre, kuraklık dünyada her yıl 55 milyon kişiyi etkiliyor. 2000-2019 döneminde 1,4 milyar kişinin hayatını zorlaştıran kuraklık, selin ardından, etkilenen insan sayısı bakımından ikinci afet olurken, son 100 yılda 10 milyondan fazla kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Karbon yutağı işlevi gören ekosistemler, altı kıtadan beşinde tespit edilen aşırı kuraklık nedeniyle karbon kaynaklarına dönüşürken, her yıl 12 milyon hektarlık alan, kuraklık ve çölleşme nedeniyle kaybedildi. Avustralya‘da 2019 ve 2020’de aşırı kuraklığın yol açtığı orman yangınları nedeniyle yaşanan habitat kayıplarıyla beraber yaklaşık üç milyar hayvan öldü veya yerinden edildi. Kuraklıkla birlikte su kıtlığı, deniz seviyesinde yükselme, mahsul kaybı ve aşırı nüfus artışı gibi faktörlere bağlı olarak dünya genelinde 2050’ye kadar 216 milyon kişinin göç etmek zorunda kalacağı tahmin ediliyor. Anadolu Ajansı’ndan Yeşim Yüksel’in aktardığına göre, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Tatlı, kuraklığın sadece yağış azlığı olarak değil, sosyo-ekonomik ve biyofiziksel etkilerinden dolayı bütüncül yaklaşılması gereken bir sorun olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’nin de bulunduğu Kuzey yarımkürede deniz ve kara dağılımı karmaşası nedeniyle, iklim değişikliğiyle birlikte hidrolojik döngünün hızlı olduğunu ve bazı bölgelerde yağış artışı, bazı bölgelerde ise kuraklık görüldüğünü aktaran Tatlı, şöyle devam etti, “Akdeniz Bölgesi, Kuzey Afrika, Orta Doğu kuraklığa çok fazla maruz kalıyor ve iklim değişikliğine en hassas noktalar yani dünya 1 yaşıyorsa biz 1,5 - 1,6 yaşıyoruz. Dolayısıyla bu bölgelerde büyük kuraklıklar bekleniyor, meteorolojik açıdan baktığımız zaman da modeller bize %30 yağış eksikliği gösteriyor. Bu, sosyo-ekonomik sorunlara da yol açacak ki bunun da başta geleni iklim göçleri. Ne yazık ki bu iklim göçleri Türkiye üzerinden olacak ve bu göçlerden çok zarar göreceğiz. Sadece Kuzey Afrika ve Orta Doğu’dan 500 - 600 milyon kişinin kuzeye göç etmesi bekleniyor,” dedi. Kısacası bir dehşet senaryosu, medeniyetin çöküşü, hala nasıl vaktimiz varmış gibi hareket ediyoruz, anlamıyorum…
COP28 Tematik Programı planlandı
2030’a kadar küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlamak, iklim direncini artırmak ve iklim finansmanını ölçeklendirmek doğrultusunda çeşitli paydaşları bir araya geleceği COP28 Tematik Programı, dünya çapındaki iklim eylemlerinin geliştirilmesi hedefiyle COP28 paydaşları ile planlandı. 30 Kasım’da Dubai’de başlayacak olan COP28 Tematik Programı çerçevesinde düzenlecek etkinliklerin 10 Aralık’ta son bulması planlanıyor. Önemli bir bölümü su üzerine olan 10 günde 40’ın üzerinde oturuma yer verilecek. COP28 Tematik Programı’nın 10. ve son gününün ardından COP28’in somut çıktılarını görüşmek üzere toplantılar başlayacak. Birleşmiş Milletler (BM) Gıda Sistemleri Zirvesi ve BM 2023 Su Konferansı doğrultusunda, COP28 Başkanlığı’nın net sıfır, doğa pozitif ve dayanıklı tarım-gıda, su sistemlerine ulaşma taahhütlerine dayanarak, ‘Suya Dayanıklı Gıda Sistemleri Oluşturulması Konusunda Üst Düzey Diyalog’ oturumu gerçekleştirilecek. Diyalog, tarım ve su üzerine çalışan delegeleri, özel sektörü ve uluslararası kuruluşları bir araya getirecek. Oturumda gıda, su ve iklim krizleri arasındaki bağlantıyı ele alan yenilikçi politika, finans, teknoloji ve araştırma ve geliştirme çözümleri görüşülecek. Bunun yanı sıra, oturum ile Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) İklime Dirençli Gıda Sistemleri (CRFS) İttifakının iki yıllığına ortaklığı başlatılacak. Bu ortaklık, COP30’a doğru ulusal iklim planlarında hem adaptasyon hem de emisyon azaltımı için su ve gıda sistemleri yönetimini daha iyi entegre etmeye yönelik destek sağlayacak.
Basra Körfezi genelinde gaz yakma devam ediyor
Petrol sondajı sırasında atık gazın yakılması anlamına gelen ‘gaz yakma’ yani gas flaring, COP28’e ev sahipliği yapan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de dahil olmak üzere Basra Körfezi genelinde gerçekleştiriliyor. Yeni araştırmalar, kirliliğin yüzlerce kilometreye yayıldığını ve tüm bölgedeki hava kalitesini kötüleştirdiğini gösteriyor. BBC’nin yaptığı araştırma, Körfez’de petrol çıkarma işlemi sırasında yakılan gazlardan çıkan zehirli maddelerin, insanlara tahmin edilenden daha fazla zarar verdiğini ortaya koydu. Araştırma kapsamındaki BAE, 20 yıl önce rutin bir şekilde gaz yakmayı yasaklamıştı ancak araştırmaya göre, uydu görüntüleri, ülkede ve komşu ülkelerde yaşayanlar için sağlık riski oluşturmasına rağmen, bunun devam ettiğini ve çıkan zehirli gazların yüzlerce kilometreye yayıldığını gösteriyor. Çalışmanın bir parçası olarak Irak, İran ve Kuveyt’teki kuyulardan kaynaklanan kirlilik de analiz edilse de ilgili ülkeler yanıt vermeyi ya da yorum yapmayı reddetti.