Son zamanlarda beklenen oranda yağışın gerçekleşmemesi su seviyesinin düşmesine yol açıyor.
Son zamanlarda beklenen oranda yağışın gerçekleşmemesi ve kuraklığın etkilerinin artması, baraj, göl, ve gölet gibi kaynaklarda su seviyesinin düşmesine ya da kurumaya yol açıyor. Anadolu Ajansı’nın haberine göre, bünyesindeki birçok su kaynağının kuruduğu Van Gölü havzasında yer alan, Süphan Dağı eteklerindeki Arin Gölü de su kaybetmeye devam ediyor. Göçmen kuşlar için önemli olan volkanik set gölünün kuraklık, açılan kuyular ve bilinçsiz sulama nedeniyle kaybettiği alan, ABD Havacılık ve Uzay Ajansı’nın (NASA) Landsat uydusu görüntülerine de yansıdı. 2005’te kaydedilen görüntüler ile bu yıl çekilen görüntüleri karşılaştıran Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, gölün 18 yılda üçte bir oranında küçüldüğünü tespit etti.
El Niño etkisini gösteriyor
Uzmanlar geçmiş yıllarda yedi, sekiz yılda bir oluşan El Niño'nun artık üç, dört yılda bir tekrarlanma olasılığının bulunduğuna dikkat çekti. El Niño etkisiyle hava sıcaklıkları Ekim ayında mevsim normallerinin üzerinde seyrederken, deniz yüzey suyu sıcaklıklarında da rekor seviyeler ölçüldü. Deniz suyu sıcaklıklarının soğumaması ise ani yağışlara neden oluyor. Avrupa Birliği'ne (AB) bağlı Copernicus İklim Değişikliği Servisi verilerine göre, Ekim ayında 20,79 °C’yle tüm zamanların en yüksek Ekim ayı deniz yüzey suyu sıcaklığı kaydedildi. Bu sıcaklık, 1991-2020 ortalamasının 0,58 °C, El Niño’nun daha önce görüldüğü 2015 Ekim ayından ise 0,27 °C üzerinde. Türkiye'yi çevreleyen denizlerin yüzey suyu sıcaklıkları da Ekim ayında geçmiş yıllar ortalamasının üzerinde gerçekleşti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Karadeniz'de geçmiş yıllar ortalamasının 1,6, Marmara Denizi'nde 2,1, Ege Denizi'nde 3,3, Akdeniz'de ise 2,5 °C üzerinde sıcaklık ölçüldü. İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Müdürü Cem Gazioğlu, sonbaharda olunmasına karşın ısınmanın diğer denizlerde olduğu gibi Karadeniz'de de net bir şekilde görüldüğünü vurguladı. iklim değişikliğinin üzerine eklenen El Niño etkisinin Tuna Nehri'nde büyük bir baskı oluşturduğunu, Karadeniz'in su bütçesinin %60'ını sağlayan nehirde bu yıl yaşanan debi düşüklüğünün, denizin su ve ısı bütçesini derinden sarstığını ifade etti. Karadeniz'deki ısınmanın etkisinin Türkiye'nin tüm denizlerine yansıdığını anlatan Gazioğlu, Karadeniz'den gelen ve Çanakkale Boğazı üzerinden Ege Denizi'ne ulaşan su kütlelerinin, önceki yıllara oranla yaklaşık 1 °C daha sıcak olduğunu ve bu nedenle sıcaklık transferi yaşandığını bildirdi. Akdeniz'in dolaşım sisteminin okyanustaki ana akıntıya benzeyen bir sistem olduğunu ve ısınmanın, akıntı sistemine ve deniz ekosistemine etkilerini takip edeceklerini kaydeden Gazioğlu, Kasım ayında da yüksek seyreden atmosfer sıcaklıklarının deniz suyu sıcaklıklarına etkisinin mutlaka görüleceği tahmininde bulundu.
Atmosferdeki cıva seviyesi ciddi sağlık tehditlerine yol açıyor
Yeşil Gazete’de yer alan habere göre, bilim insanları, insanların kömür kullanımı nedeniyle atmosferdeki cıva seviyesinin son 500 yılda yedi kat artarak ciddi sağlık tehditlerine yol açan bir seviyeye geldiğini ortaya koydu. Cıvanın en büyük doğal kaynağı volkanlar. Harvard Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, çalışmalarını yürütmek için volkanların atmosfere her yıl ne kadar cıva saldığını belirledi ve daha sonra bu bulguyu, insanlar büyük miktarlarda kömür yakmaya başlamadan önceki cıva seviyelerini tahmin etmek için kullandı. Yale School of the Environment’ın aktardığına göre, yaklaşık 500 yıl önce modern çağ başlamamışken atmosfer yaklaşık 580 metrik ton cıva tutuyordu. Geophysical Research Letters dergisinde yayımlanan makale, bugün ise atmosferde yaklaşık 4 bin metrik ton cıva bulunduğuna dikkati çekiyor. Yani dört katına yakın. Araştırmalar cıvanın çocukların beyinlerine zarar verdiğini ve yetişkinlerde kalp hastalığıyla bağlantılı rahatsızlıklara neden olduğunu ortaya koyuyor. Cıvanın tetiklediği bu sağlık sorunları yakılan kömürden kaynaklanan kirliliği engellemeye yönelik çabaları harekete geçirmesi gerekiyor.
‘İklimin Değiştirdiği Çocuk’
Yeni yayımlanan UNICEF raporuna göre, her üç çocuktan biri şiddetli veya çok şiddetli su kıtlığı olan bölgelerde yaşıyor ve iklim değişikliği bu durumun daha da kötüleşmesine yol açıyor. COP28 İklim Değişikliği Zirvesi’nden önce yayımlanan ‘İklimin Değiştirdiği Çocuk’ [The Climate Changed Child] raporu, iklim değişikliğinin etkilerinden biri olan su kıtlığı riskinin çocuklara yönelik oluşturduğu tehdide dikkat çekiyor. Rapor, su güvenliğinin üç seviyesinin (su kıtlığı, su kıtlığı riski ve su stresi) küresel bazdaki etkilerini analiz ediyor. Çalışma aynı zamanda iklim krizinin sayısız etkileri altında ezilen çocukların yaşadığı hastalık, hava kirliliği, sel ve kuraklık gibi aşırı hava olayları da dahil olmak üzere birçok sorunu ana hatlarıyla ortaya koyuyor. Çocukların beyinleri, akciğerleri, bağışıklık sistemleri ve diğer yaşamsal fonksiyonları, ana rahmine düştükleri andan yetişkinliğe erişene kadar ki süre boyunca büyüdükleri çevre tarafından etkilenmeye devam eder. Örneğin, hava kirliliği çocukları yetişkinlerden daha fazla etkiler. Bunun nedeni, çocukların genellikle yetişkinlerden daha hızlı nefes alması ve beyinlerinin, akciğerlerinin ve diğer organlarının halen gelişme sürecinde olması.