Küçük Göl‘de her yıl gözlemlenen renk değişimi bu yıl erken yaşandı.
Tuz Gölü‘nün kuzeybatısında, Konya‘nın Kulu ilçesinin ise beş kilometre doğusunda yer alan Düden Gölü‘ne komşu Küçük Göl‘de her yıl gözlemlenen renk değişimi bu yıl erken yaşandı. Küçük Göl, normalde Artemia salina canlısının çoğalmasıyla pembeye bürünüyor. Ancak bu sefer göldeki azot ve fosfor miktarının artmasıyla mikroorganizmalarda da artış yaşandığını ifade eden Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cengiz Akköz, şunları söyledi: “Deniz ve göllerde yaşayan alg ve siyanobakteri dediğimiz canlılar var. Bu canlıların büyük bir çoğunluğu mikroskobik gözle görülmeyen canlılar. Bu canlılar, aşırı çoğaldıkları zaman görünür hale geliyorlar. Küçük Göl’deki rengi meydana getiren bir siyanobakteri, ismi ise Nodularia. Belli dönemlerde sudaki azot ve fosfor girdisi yükselirse, ortam sıcaklığı ve suyun sıcaklığındaki değişiklikler bu tür organizmaların çoğalmasına neden olur. Bu çoğalma sonucunda da suyun renginde değişiklik meydana getiriyor” dedi ve gölde oluşan rengin mevsimsel olduğunu bu durumun uzun süre devam etmesi halinde suyun üzerinde kalın bir tabaka oluşturabileceğini söyledi.
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği’nin (SEFiA) yayımladığı “Çelişkiyi Aşmak: Türkiye’nin Yeşil Devrimi ve Yeni Kömür Yatırım Planları” başlıklı rapor Afyon’un Dinar ilçesinde planlanan kömürlü termik santralin ekonomik fizibilitesini ve kamu bütçesine getireceği yükü ortaya koyuyor. Türkiye’de hali hazırda faaliyette bulunanlara ek olarak 19 adet termik santral planı var. 500 MW kurulu güçte olması öngörülen ve yerli kömürle çalışması planlanan Dinar Santrali de bunlardan biri. WWF-Türkiye ve SEFiA’nın raporuna göre Dinar Termik santralinin hayata geçmesi halinde -Türkiye’nin 2053 net-sıfır hedefiyle uyumlu önlemlerin alınmadığı, en düşük maliyetli senaryo altında bile- santral faaliyete başladıktan ancak 18 yıl sonra kar edebilecek. Öte yandan, santral Türkiye’nin 2053 yılı net sıfır emisyon hedefini göz önünde bulunduran, yaratacağı emisyonun %90’ını yakalayarak saklayan bir teknoloji ile inşa edilir ise işletme ömrü sonunda karşılaşacağı zararın bugünkü değeri 230 milyon ABD doları seviyesinde. Rapordaki analiz sonuçları, Türkiye’de kömürlü termik santrallerin iklim hedefleri ile uyumlu biçimde çalışmasının ekonomik açıdan mümkün olmadığını ortaya koyuyor. Rapor ayrıca Büyük Menderes nehrinin yukarı havzasında kurulması planlanan santralin neden olacağı kirlilik sonucu ortaya çıkacak sağlık etkileri, tarımsal üretim kayıpları ve karbon maliyetini de göz önüne alıyor. Bunlara ilave olarak hali hazırda termik santrallere sunulan teşvikler (kapasite ödemeleri ve alım garantileri) de hesaba katıldığında Dinar Santrali’nin kamu bütçesi üzerinde yaratacağı yükün yılda 1,4 milyar Euro’yu bulabileceği öngörülüyor.
Brezilya’nın Amazon yağmur ormanlarındaki ormansızlaşma oranı Mart ayında bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla %15 düşüş yaşadı. Öte yandan Ocak’tan bu yana Brezilya’nın uzay araştırma ajansı Inpe’den alınan verilere göre Brezilya Amazon’unun ormansızlaşma oranı bir yıl önce aynı döneme göre %64 artarak 941 kilometre kareye ulaştı. Kaybedilen alan New York City’den daha büyük. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir BM iklim paneli raporu, hükümetlerin, küresel ısınmanın en kötü etkilerini önlemek için ve seragazı emisyonlarını dizginlemek için yeterince çaba göstermediği konusunda uyarmıştı. Rapora göre, suç çoğunlukla fosil yakıt kullanımı olsa da, ormansızlaşma küresel emisyonların yaklaşık %10’unu oluşturuyor.
Sinop’ta kurulması planlanan, Sinop Nükleer Santralı Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna karşı açılan dava mahkeme tarafından reddedildi. Mahkeme “yer seçiminin hatalı” olduğunu söyleyen bilirkişilerin uyarılarını görmezden geldi. BirGün’den Gökay Başcan’ın haberine göre, projeyi hayata geçirecek olan Japon firmanın çekilmesine rağmen ÇED süreci işletilerek, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 2019 yılında ÇED olumlu kararı verildi. Bu karara itiraz eden Nükleer Karşıtı Platform bileşenleri ile çok sayıda demokratik kitle örgütü karara karşı dava açtı. Mahkeme bilirkişi heyeti incelemesine karar verdi. Geçen Haziran ayında bölgede incelemeler yapan heyet, Aralık ayında raporunu açıkladı. Bilirkişiler, keşfin ardından hazırladığı raporda, itirazların haklılığını bir kez daha gözler önüne serdi. 15 kişilik bilirkişi heyetinin hazırladığı raporda, ÇED dosyasının eksiklikler içerdiğine, “Türk Devleti’nin nükleer atıklara ilişkin bir çözüm üretemediğine” dikkat çekildi. Bilirkişiler yer seçiminin hatalı olduğunu, herhangi bir kaza durumunda da tahliye işleminin çok zor olduğunu belirtti. Ayrıca bilirkişiler, ÇED dosyasında, nükleer santralda kullanılacak ve ömürleri 10 yıl olan yakıt çubuklarının ne olacağının belirsiz olduğunu belirtti. Bilirkişi raporun mahkeme sunulmasının ardından karar duruşması Samsun 3.İdare Mahkemesi’nde görüldü. Bilirkişi raporunu hatırlatan avukatlar, itirazlarını yineleyerek ÇED kararının iptal edilmesini istedi. 10 gün sonra kararını açıklayan Samsun 3. İdare Mahkemesi davayı reddetti.