İzmir’in Karaburun ilçesi RES’lerin işgali altında. Bölge halkı RES’lere karşı mücadelesini sürdürürken, Anayasa Mahkemesi, çevre ve ekoloji mücadelesi açısından oldukça kritik bir hak ihlali kararı verdi.
Birgün’den Aycan Karadağ’ın haberine göre, İzmir’in Karaburun ilçesi RES’lerin işgali altında. Bölge halkı RES’lere karşı mücadelesini sürdürürken, Anayasa Mahkemesi, çevre ve ekoloji mücadelesi açısından oldukça kritik bir hak ihlali kararı verdi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, Sarpıncık RES projesi için verilen ÇED Olumlu kararı için, 2015 yılında Karaburunlu yurttaşlar tarafından açılan davada, İzmir 5.İdare Mahkemesi, proje sahası ve civarında yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda, bölgeye vereceği zarar gerekçesiyle projeyi iptal etti. Mahkemenin bu kararının bakanlık ve yatırımcı firma tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Danıştay 14.Dairesi, 2016 yılında verdiği kararda, yerel mahkemenin kararını bozarak Karaburunlu yurttaşların davasını, itiraz yolu kapalı olacak şekilde, kesin olarak reddetti. Bu gelişme üzerine, adil yargılanma haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuran Karaburunluların başvurusu, AYM tarafından kabul edildi. AYM, başvurucuların gerekçeli karar hakkının Danıştay 14.Dairesi tarafından ihlal edildiğine ve bu ihlalin düzeltilmesi için yeniden yargılama yapılması hükmünü verdi.
Türkiye şerh koydu
Independent’ten Meriç Şenyüz’ün haberine göre, Dünya siyasetinde söz sahibi 20 ülkeyi her yıl bir araya getiren G20 zirvesi bu yıl Riyad’da Kovid-19 salgını nedeniyle çevrimiçi olarak düzenlendi. G20 tarihindeki 15. ve Suudi Arabistan dönem başkanlığında düzenlenen ikinci Liderler Zirvesi, hazırlanan bildirinin açıklanmasının ardından son buldu. Türkiye bildirideki Paris Anlaşmasına vurgu yapan madde hakkında ek bir açıklama yaparak sonuç bildirgesine eklettirdi. Bu, Türkiye'nin oybirliğiyle karar alınan bildirgenin içeriğine katılmakla birlikte belirli çekincelerinin de bulunduğunu belirten bir şerh koyması anlamına geliyor. İtiraz basına servis edilen sonuç bildirgesinin ekleri arasında belirtildi.
Everest'in zirvesinde mikroplastik
Mikroplastik kirliliği dünyanın en yüksek dağı olan Everest Dağı’nın zirvesine kadar ulaştı. 2018 yılında dünyanın en derin noktası olan Mariana Çukuru’nda tespit edilen plastik çöplerin ardından yapılan bu keşif ile insanlığın gezegenin bütün noktalarını kirletmeyi başardığı bir kez daha kanıtlanmış oldu. Küçük plastik lifler, 8 bin 850 metrelik dağın tepesinin birkaç yüz metre yakınında, balkon olarak bilinen bir noktada bulundu. Ayrıca dağın 5 bin 300 metre yüksekliğinden 8 bin 440 metre yüksekliğine kadar olan bölümündeki 11 lokasyondan toplanan tüm kar örneklerinde mikroplastik bulundu. The Guardian’ın aktardığına göre en yüksek mikroplastik konsantrasyonu ise dağcıların ve yürüyüşçülerin en çok zaman geçirdiği Ana Kamp çevresinde bulundu. Bilim insanları plastik liflerin dağcıların giysi, çadır ve iplerinden gelmiş olabileceğini söyledi. İsviçre Alpleri ve Fransız Pireneleri‘nin ücra bölgelerindeki mikroplastik kirliliğin diğer yeni keşifleri, parçacıkların daha uzak yerlerden rüzgarla da taşınabileceğini gösteriyor. Yeni araştırmaya liderlik eden Plymouth Üniversitesi’nden Imogen Napper, “Everest Dağı, her zaman uzak ve bozulmamış olduğunu düşündüğüm bir yer. En yüksek dağın tepesine yakın bir yeri bile kirlettiğimizi bilmek gerçekten göz açıcı” ifadeleriyle sürdürdü. Gezegeni korumamız ve bakmamız gerektiğini belirten Napper, “Çevremizde çok yaygın olan mikroplastikler konusunda uygun çevresel çözümlere odaklanmanın zamanı geldi” dedi.
İklim değişikliğinin bankacılığa etkileri
Amerika Birleşik Devletleri merkezli kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Ceres, “Net Sıfır Ekonominin Finansmanı: Bankalar İçin İklim Riskinin Ölçülmesi ve Ele Alınması” isimli bir rapor yayınladı. Rapor ABD bankacılık sektörünün iklim değişikliğinin etkilerine karşı düşünülenden çok daha savunmasız olduğunu belirtiyor. Çalışma, bu savunmasızlığın yalnızca büyük yatırımcıları ve düzenleyicileri değil bir bankada birikimi olan veya emeklilik fonuna para yatıran herkesi ilgilendirdiğini öne sürüyor. İklim değişikliğinin fiziksel etkilerinden kaynaklanan kayıplara ek olarak, her büyük ABD bankasının, kredi verdikleri şirketlerin fosil yakıtlardan uzaklaşmayı planlamadaki başarısızlığından kaynaklanan dramatik kayıp potansiyeli ile karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Daha önce yayınlanan çalışmalardan farklı olarak Ceres, bu değerlendirmeyi yalnızca fosil yakıt kredilerine bağlı olarak değil tarım, imalat ve ulaşım gibi birçok sektörü hesaba alarak yapıyor. Rapora göre ABD düzenleyicileri, sermaye piyasası liderlerinin istediği şeyi yaparak iklim değişikliğini finansal bir risk olarak düzenlemeli.
Bu arada Sürdürülebilirlik Adımları Derneği’nin UNDP Türkiye ile yürüttüğü Sorunlara Çözümler Buluşması, Amaç 10: Eşitsizliklerin Azaltılması odağında gerçekleşiyor. Sosyal girişimcileri, sivil toplum kuruluşlarını, özel sektörü ve kamu kurumlarını bir araya getiren Sorunlara Çözümler Buluşması’nda Amaç 10: Eşitsizliklerin Azaltılması odağında mekanların, hizmetlerin, ürünlerin ve teknolojinin nasıl erişilebilir olabileceği kurumların iyi uygulamaları çerçevesinde konuşulacak. Etkinlik, 3 Aralık Perşembe günü 18.00’da online olarak yapılacak. Ayrıntılı bilgi surdurulebilirlikadimlari.org ‘da.