İsviçre'de halk tarım sektöründe sentetik böcek ilaçlarının (pestisit) kullanımının yasaklanmasına ilişkin teklifi oylamak için sandık başına gidecek.
Euronews’ten Mustafa Bağ’ın haberine göre, İsviçre'de halk tarım sektöründe sentetik böcek ilaçlarının (pestisit) kullanımının yasaklanmasına ilişkin teklifi oylamak için sandık başına gidecek. 13 Haziran'da yapılacak referandumda tasarının kabul edilmesi halinde İsviçre, pestisit tarım ilaçlarını yoksa zehir mi desek yasaklayan ilk Avrupa ülkesi olacak. Yasağı destekleyenler, yapay ürünlerin ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını ve biyolojik çeşitliliği azalttığını savunuyor. Üreticiler ise söz konusu ilaçların titizlikle test edilip düzenlendiğini, güvenli bir şekilde kullanılabileceğini ve bunlar olmadan mahsul veriminin düşeceğini belirtiyor. Aynı gün, İsviçre'nin içme suyu ve gıda kalitesini iyileştirme hedefiyle hayvancılıkta sentetik böcek ilacı ve antibiyotik kullanan çiftçilere doğrudan sübvansiyonların kesilmesini öngören tasarı da oylanacak. İsviçreli şarap üreticisi Roland Lenz, tasarıların kabul edilmesi halinde çiftçilere 10 yıllık bir geçiş süreci verileceğini ve bu durumun İsviçre'nin organik gıdada öncü ve dünyanın geri kalanına da örnek olmasını sağlayacağını dile getirdi. Lenz, "Hayatın temel unsurlarından biri olan temiz su tehlikede." sözleriyle tasarıyı neden destekleyeceğini anlatıyor.
"Kanalı istemiyoruz"
Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu, Kanal İstanbul ile ilgili basın açıklaması yaptı. Açıklama, ‘’İçinden geçtiğimiz siyasal süreç, neler olduğunun farkında olanlar için bile çok ağır, fakat bilmeyenlerin de ortaya saçılanlarla aslında hiçbir yapılan işin halkın yararına olmadığını, bir avuç yandaş, sermaye, mafyanın servetine servet katılması için olduğunu görüyor. Bu akıl ve bilimden uzak projede yer alan şirketlerin hepsinin isimleri biliniyor; mafya, yandaşlar ve hatta büyük sermaye halkın büyük emekle ayakta tutmaya çalıştığı tarım arazilerine türlü mafyatik araçlarla el koyuyor. İtiraz edenlerin karşısında şirketlere kalkan olan kolluktan, aylardır bir bilirkişi keşfi yaptırmayan, yürütmeyi durdurmayan yargıya kadar bu cinayetin işlenmesinde fail. Sadece kanalın maliyeti 172 milyar TL’nin üzerinde o da şimdilik, bizim paramızla şirketlere devlet taahhüdü verileceğinin de altı kalın biçimde çiziliyor. Halk açlıktan kırılırken, deprem kapımızdayken, halkın konutlarının yerinde yapılandırılması gerekirken, 3 – 5 şirkete milyarlarca dolar vaad ediliyor. İstanbul’un 3. Bölgesinde yaşayan halk yerinden edilmeye çalışılıyor, ÇED raporunda tarif ettikleri “nitelikli insanlar” için yani bir avuç zengin için “yeni bir şehir” inşa edilmek isteniyor. Çünkü bu proje akla, bilime, hukuka, halkın iradesine karşı. Sadece insanlara değil, bütün canlılara zarar verecek bir proje. Adeta İstanbul’a; hava, su orman, deniz ekosistemlerine yani canlı yaşamına karşı açılmış topyekûn bir savaş. Bir avuç rantçı dışında hiç kimseye fayda sağlamayan bir proje’’ deniyor. Ayrıca, “Biz İstanbul halkı olarak tekrar ediyoruz, bu projeden vaz geçin, bilimle, halkla inatlaşılmaz. İlan ediyoruz, vazgeçmediğiniz durumda bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kararlı biçimde mücadele etmeye devam edeceğiz. İstanbul’u seviyoruz. Kanalı istemiyoruz!” diye bitirilmiş açıklama.
Müsilajla mücadelede eylem planı
Cuma günü başlayan "Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Toplantısı"nın sonunda müsilaj sorunuyla mücadele etmek için eylem planı hazırlandı. Kocaeli’deki toplantıya Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yanı sıra Marmara Denizi’ne kıyısı olan belediyelerin başkanları, valiler ve vekilleri katıldı. Kurum, “300 kişilik ekibimizle Marmara Denizi'nde 91 noktada, karada da tüm atıksu arıtma ve katı atık tesislerinde, kirlilik kaynaklarında denetimlerimizi yaptık. Suyun altında ve üstünde 100 farklı noktadan numuneler aldık” açıklaması yaptı. Acil müdahale kapsamında 8 Haziran 2021 Salı gününden itibaren 7 gün 24 saat sürecek müsilajın tamamen temizlenmesi çalışması başlatılacak. Kurum, “Önümüzdeki 3 yıl içerisinde Marmara Bölgesi'nde bulunan tüm illerimiz, atıksu arıtma tesislerini dönüştürmeye yönelik çalışmalarını tamamlayacaklar” açıklaması yaptı. Aynı zamanda bir yıl içinde Marmara Bölgesi'nin tüm illeri ve ilçelerinde “Sıfır Atık Uygulaması”na geçilmesi ve atıkların karada toplanması planlanıyor.
Marmara'daki kirlilik hastalıklara yol açabilir
Marmara Denizi’ndeki kirliliğin sağlığa muhtemel etkileri konusunu değerlendiren Prof. Dr. Mustafa Sünbül, "Bakteri, virüs, parazit gibi 30’dan fazla mikrop ve çeşitli kimyasallar kirli su ve yiyeceklerle alınıp insanlarda hastalığa neden olmakta. Kolera , bağırsak parazitleri, bulaşıcı sarılık ve tifo, gıda ve kirli su ile bulaşan başlıca hastalıklar arasında" dedi. Prof. Dr. Sünbül, "Son günlerde Marmara Denizi’nde görülen yoğun kirliliğin bulaşıcı hastalıklara yol açması mümkün. Bu konuda vatandaşlarımızın kirli alanlarda denize girmemesi, bulantı, kusma, ishal ve ateş gibi bulguları olanların acil olarak sağlık kurumlarına başvurulması gerekmekte. Ayrıca deniz kirliliğinin yoğun olduğu alanlarda deniz ürünleri avının yasaklanması, deniz ürünlerinin iyi pişirilmeden yenmesi toplum sağlığı açısından önemli" dedi.
Bu arada dün 8 Haziran Dünya Okyanus Günü’ydü. Bugüne özel Greenpeace yaptığı duyuruda “Endüstriyel balıkçılık, plastik kirliliği ve derin deniz madenciliği gibi yıkıcı insan faaliyetleri karşısında savunmasız olan okyanuslarımızı korumamız şart. Bunun için dünya genelinde bir kampanya yürütüyor ve Birleşmiş Milletler’den güçlü bir küresel okyanus anlaşması talep ediyoruz. Şimdi sen de imza ver, insan faaliyetlerine kapalı okyanus koruma alanları oluşturulsun” diyor.