Açık Yeşil'de Ümit Şahin ve Ömer Madra, Trump'ın iklim politikalarını, Elon Musk'ın başında olduğu DOGE'nin NOAA'ya yaptığı baskıyı, James Hansen ve ekibinin ortadan kaldırılmaya çalışılan iklim araştırmalarını ve son bulgularını konuşuyor.
Ü. Ş: Ben Ümit Şahin.
Ö. M: Ben de Ömer Madra.
Ü. Ş: Ve destekçilerimiz Lara Varol, Emilia Varol ve Samet Varol'a teşekkür ediyoruz programa başlarken.
Açık Yeşil'de bugün temelde iki gelişme ile başlayacağız.
Öncelikle Trump -ne diyelim Ömer Ağabey, fırtına gibi başladı mı diyelim, yoksa kasırga gibi mi?- çok yıkıcı bir şekilde başladı Trump. Trump'ın özellikle iklim alanındaki, iklim ve çevre alanındaki bu yıkıcı etkisi sürekli sürpriz yaparak devam ediyor gibi.
Son haberle başlayalım önce, bu sabahki haber bu. Elon Musk'ın başında olduğu DOGE, yani Department of Government Efficiency, anladığım kadarıyla sadece DOGE kısaltmasına uysun diye yapılmış bir bakanlık bu. Hükümet Verimlilik Bakanlığı mı diyeceğiz? Ne diyeceğiz buna?
Ö. M: Öyle bir şey.
Ü. Ş: Onun elemanları NOAA'ya, Maryland'de bulunan Silver Spring'de bulunan NOAA'ya yani National Oceanic and Atmospheric Administration, Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi Karargahı'na baskın yapmışlar.
Ö. M: Öyle mi? Ben onu duymamıştım.
Ü. Ş: Baskın üstelik. Resmen habersiz bir şekilde. Guardian'da bu sabah çıkan haberde şöyle diyor, anlaşıldığı kadarıyla güvenliği geçip çekil yolumdan dedikten sonra bilgi işlem merkezine girip diğer ajanslarla beraber oradaki gizli bilgileri, enformasyonu indirmeye başlamışlar. Amaç da, 2025 projesi vardı ya seçimden önce, orada zaten NOAA'nın Amerikan şeyi için refahı için zararlı bir kuruluş olduğunu söyleyip, parçalanıp küçültüleceği yazıyormuş. Şimdi NOAA'yı yani Amerika'daki bütün bu okyanus ve atmosfer araştırmalarını, sıcaklık ölçümlerini hatta karbondioksit ölçümlerin yapan temel devlet kurumunu parçalayıp yok etmek için baskınla işe başlamış durumdalar. Durum hakikaten çok fena. Henüz çok ayrıntılı bir haber ama bir kararname falan çıkartmadı bununla ilgili bildiğim kadarıyla, genellikle çıkartmıyor.
Ö. M: Zaten böyle uygulamalarda hiçbir metin, açıklama dahi yapılmadan devam ediyor. Oliver Milman'ın Guardian'da haberi vardı: Savunma Bakanlığı'ndaki büyük bir iklim portalını lağvettiler, kaldırdılar otomatik olarak.
Ü. Ş: İmparatorluk ilan ettikten sonra diyorsun.
Ö. M: İmparatorluk ilan ettikten sonra, Beyaz Saray web sitesinde iklimle ilgili herhangi bir şey kalmamış. Ya da Tarım Bakanlığı'nda da, Amerikan Tarım Bakanlığı'ndan da kaldırılmış. Ve dahası var, senin de hemen aklına geldiği gibi, yangınları da içeren bir şey. Orman yangınlarını, Kaliforniya'daki, Los Angeles'takileri de içeren Tarım Bakanlığının şeyinde orada değerlendirmeler, ne kadar kırılgan devam ediyor falan, onu da kaldırmışlar. Ulaştırma Bakanlığı'nın sitesinden de kaldırmışlar bütünüyle. İklim ve sürdürülebilirliği...
Ü. Ş: Meteoroloji ofisine çevirecekler mesela anladığım kadarıyla NOAA'yı, hiçbir şekilde iklimden bahsetmeyen bir yere.Eğer NOAA da giderse ve NASA'nın Goddard Enstitüsü de giderse gerçekten çok vahim bir durum ortaya çıkacak. Yani bunlar çünkü doğrudan federal hükümete bağlı olduğu için üniversiteler gibi değil bunları kapatabilir. Öyle bir gücü var. Bu haberde daha önce NOAA'da çalışan Andrew Rosenberg diye bir bilim insanı, New Hampshire Üniversitesi'ndeymiş şimdi. Hiçbir şeffaflık yok. Sadece ortaya çıkıyorlar, ne istedilerse onu yapıyorlar. Herhangi bir herhangi bir yasal düzenleme, mevzuat hiçbir şey olmadan bunu yapıyorlar. Hem eleman sayısını hem de bütçeyi ciddi biçimde azaltacaklar ve sonuna kadar gidecekler. Tahrip edene kadar gidecekler diyor.
Ö. M: Evet, Michael E. Mann, dünyanın önde gelen iklim bilimcisi. Belki de bir numarası. Sayısız kitabına da burada değindik. Kendi çalışmalarımızı da verdik. O çok önemli, bence önemli bir açıklama yapmış Pennsylvania Üniversitesi profesörü. En kötüsüne göre plan yapmak zorundayız demiş. Yani arabanın anahtarları iklim yıkıcılarına yani kirletenlere verilmiş durumda ve hem kirleticilere hem de fosil yakıt plutokratlarına, zengin zalimlerine ve onlar da arabayı uçurumdan aşağı atmakta kararlılar, sürüp gitmekte kararlılar demiş.
Ü. Ş: Evet, Michael Mann, bu Florida'da de Santis'in yaptığı, test ettiği şeyi şimdi federal hükümet için uyguluyorlar da demiş. Bütün Amerika'yı Florida'ya benzetecekler. Orada da iklim değişikliği demeyi yasaklamıştı değil mi? Öyle bir yasa çıkartmıştı de Santis diye hatırlıyorum.
Ö. M: Dahası bir de şey yok. Okullarda, ilk ortaokullarda, liselerde ve hatta üniversitelerde değinmekte.
Ü. Ş: Kaldırılmıştı. İşte bu haberde, başta Savunma Bakanlığı olmak üzere Tarım Bakanlığı ve diğer bazı devlet bakanlıklarının web sitelerinde değişiklikler yapılmış. Beyaz Saray’ın da web sitesinde, iklimle ilgili tüm içeriklerin silindiği görülüyor. Oraya tıkladığınızda "içerik bulunamadı" mesajları çıkıyor. Çok enteresan bir saldırı söz konusu. Enteresan mı demeliyim bilmiyorum ama oldukça yıkıcı bir saldırıya dönüşmüş durumda.
Bu arada Enerji Bakanı’ndan da bahsetmek lazım. Senato, Trump’ın Enerji Bakanı olarak Chris Wright’ı onayladı. Kim? Chris Wright. 59’a 38 oyla onaylandı. Cumhuriyetçilerin Senato’daki çoğunluğu bu kadar fazla mı, yoksa Demokratların bir kısmı da mı oy verdi?
Ö. M: Bir kısmı da oy vermiş olabilir. Ben de henüz detaylı araştırma yapamadım.
Ü. Ş: Aralarındaki oy farkı genelde bu kadar yüksek değil. Chris Wright, Liberty Energy'nin CEO’su. 60 yaşında. LinkedIn hesabına baktım, hâlâ CEO olarak görünüyor, bakan olduğunu eklememiş. En önemlisi ise iklim ve enerji konularında ne düşündüğü. Diyor ki: "İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin gerçek olduğuna inanıyorum. Ancak bunun vereceği zararlar çok uzakta ve belirsiz, dolayısıyla bu konuda herhangi bir şey yapmak gereksiz."
Guardian, daha önce LinkedIn hesabında paylaştığı bir videosunu habere eklemiş. O videoyu izleme hatasında bulundum. Baştan sona "İklim krizi diye bir şey yoktur. Enerji dönüşümü de yoktur. İklim değişikliği aktivistlerinin alarmizmi, Sovyet tarzı komünizmdir." gibi şeyler söylüyor. Yani şu anda ABD Enerji Bakanı olan kişi böyle biri. O konuşmayı dinlemenizi öneririm, tabii sinirleriniz dayanırsa.
Ö. M: Evet, bir distopya romanı okur ya da korku filmi izler gibi… Gerçekten, tüm açıklamalar o şekilde. Trump yönetimi, Roma İmparatorluğu’nun Pax Romana (Roma Barışı) sloganını kullanarak dünyaya “barış getirdiğini” iddia eden bir anlayışı hatırlatıyor. Ama gerçekte Roma, bu sözlerin ardında büyük yıkımlar yapmıştı. Trump yönetimi de benzer bir şekilde hareket ediyor gibi görünüyor.
Ü. Ş: Evet, maalesef. Zaten Nobel Barış Ödülü almak istediği söyleniyor.
Ö. M: Evet.
Ü. Ş: Tam olarak bunu kastediyor herhalde.
Ö. M: Bence de. Bu tür içeriklerin internetten kaldırılması, Kuzey Kutbu’nda rekor sıcaklıkların yaşandığı haberiyle aynı döneme denk geldi. Ortalama sıcaklık, 20 santigrat derecenin üzerine çıkmış ve buzullar erime noktasını aşmış durumda.
Ayrıca James Hansen’ın yıllar önce küresel ısınma konusunda yaptığı uyarılar da yeniden gündemde. Paris İklim Anlaşması, sıcaklık artışını 2 dereceyle sınırlamayı hedefliyordu. Ancak Hansen, bu sınırın aşılmasının felaketlere yol açacağını söylemişti. Şimdi ise “İklim değişikliğinde 2 derece sınırı öldü” diyerek yeni bir değerlendirme yapmış.
Ü. Ş: Tam da bu araştırmayı konuşalım diye gündeme getirmiştim. Hansen ve ekibinin yeni çalışmasını okumaya çalıştım. Dün gördüğüm için henüz bitiremedim ama Leon Simons gibi bazı araştırmacılar, çalışmayı detaylı inceleyerek önemli bölümlerini paylaşmışlar.
Kuzey Kutbu’ndaki sıcaklık artışına ek olarak Grönland’daki buzullar da hızla çatlıyor. Bu, erimeyi hızlandırıyor çünkü bütün halinde kalan buzullar sıcaklıktan daha az etkilenirken, çatlaklar arttıkça erime hızı yükseliyor.
1992’den bu yana Grönland’ın tek başına deniz seviyesini 14 milimetre yükselttiği belirtiliyor. Eğer bu hız devam ederse, 2100 yılına kadar sadece Grönland kaynaklı 1 metre, 2300 yılına kadar ise 10 metrelik bir deniz seviyesi yükselmesi mümkün görünüyor. Bu son derece kritik bir konu.
Ö. M: Evet, Grönland’daki buz örtüsündeki çatlaklar sadece son beş yılda büyük ölçüde artmış. 2016 ile 2021 arasında ciddi bir büyüme tespit edilmiş. Uzay araştırmaları kapsamında yapılan çalışmalarda 8000 üç boyutlu fotoğraf çekilerek bu durum belgelenmiş.
Ü. Ş: Trump yönetimi, bu tür iklim araştırmalarını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Eğer bunu başarırsa, bu haberleri okuyamayacağız bile. Ama iklim değişikliğini hasır altı etmek o kadar kolay olmayacaktır.
Fakat burada kötümser olduğum bir nokta var: Avrupa’nın güçlü bir şekilde durabilmesi gerekirdi ama şu anda aşırı sağcılar, Avrupa Parlamentosu’nda çevre fonlarını kesmeye çalışıyor. Örneğin, Avrupa’nın en önemli çevre fonlarından biri olan LIFE Programı hedefte.
Bu fon, 30 büyük çevre örgütünün gelirinin %70’ini oluşturuyor. Eğer LIFE Programı kaldırılırsa, bu örgütlerin büyük bölümü kapanabilir. Bunlar arasında Client Earth, Health and Environment Alliance (HEAL), Institute for European Environmental Policy, WWF Orta ve Doğu Avrupa gibi büyük kuruluşlar var. LIFE Programı, yıllık 5,4 milyar euro bütçeye sahip ve bu fonun kesilmesi, Avrupa’daki çevre hareketini büyük ölçüde sekteye uğratabilir.
Şimdi, Hansen ve ekibinin yeni çalışmasına geçelim. Araştırma Environment: Science and Policy for Sustainable Development adlı bilimsel dergide 3 Şubat’ta yayınlandı. Başlığı: “Global Warming Has Accelerated” (Küresel Isınma Hızlandı). Hatta “Hızlanıyor mu?” değil, doğrudan “Hızlandı” diyorlar.
Çalışma, IPCC’nin (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) öngörülerinin eksik ve yetersiz olduğunu savunuyor. Maalesef bu hiç iç açıcı bir şey değil çünkü IPCC raporları bile oldukça karamsarken, Hansen ve ekibi daha da kötü bir tablo çiziyor.
Özellikle şu veriyi vurguluyorlar:
- Küresel sıcaklıklar sadece 2023 ve 2024 yıllarında 0,4 derece arttı.
- 2010’dan bu yana ısınma hızı iki katına çıktı.
- Dünya, son 12.000 yılın en sıcak döneminde.
- 2023 Ocak ayı sıcaklığı, normalin 1,75 derece üzerinde.
- En dikkat çekici noktalardan biri de şudur: 2020’den itibaren büyük gemilerin sülfat aerosollerinin salınımını azaltması, ısınmayı hızlandırdı. Sülfat aerosolleri, atmosferde soğutucu etki yaratıyordu. Ancak kirlilik azaldıkça, bulutların güneş ışığını yansıtma kapasitesi düştü ve küresel ısınma hızlandı.
Bu, James Hansen’ın “Faust Pazarlığı” olarak adlandırdığı bir durum. Hava kirliliği azalınca dünya ısındı. Bu ironik ve zor bir denklem.
Ö. M: Ters ironi yani.
Ü. Ş: Ama burada şöyle bir şey söylüyorlar: Bu bence çok önemli. Çünkü biz şimdi bunu duyduğumuzda ya bu demek ki böyle devam edecek diye düşünüyoruz. Fakat diyorlar ki bu etki bitti aslında. Bu zıplama bir kere olacak. Çünkü bundan sonra giderek sıfırın altına düşmeyeceğine göre yeryüzünün albedosunu düşürdüğü için falan da etkiledi diye çok uzun anlatıyorlar. Mesela diyorlar ki bu gemilerden kaynaklanan etki 138 ppm'lik ekstra karbondioksit eklenmesine eşit bir etkidir diyorlar. Yani inanılmaz yüksek bir etki ama bu bir seferlik oldu. Yani bundan sonra her sene bu kadar bir ekstra ısınma olmayacak. Eğer biz çok hızlı bir şekilde sera gazı salımlarını durdurursak bu şeyin kontrolden çıkmasını, ısınmasının kontrolden çıkmasını engelleriz diye çok net bir şekilde söylüyorlar. Ama tabii Kaç ppm dedin pardon, kaç ppm dedin? 138 galiba öyle mi dedim? Şimdi aşağıda aşağı doğru indim o civarda. Pardon evet 138 ppm ekstra karbon dioksin eklenmiş gibi bir etki yapıyor 138.
Ö. M: Ki şu andaki rakam da 426 milyon.
Ü. Ş: Çok yüksek. Sonuç olarak diyorlar ki bu şekilde giderse işte bu bütün iki katına çıkma sürelerini falan filan da vermişler. Özetle 2 derecenin artık imkansız olduğunu net bir şekilde söylüyorlar. 2 derece 2045'te en geç. 2 derecenin geçileceğini söylüyorlar. Ama dediğim gibi eğer hızlı bir şekilde karbonsuzlaşma mümkün olursa duracağını da çok net bir şekilde söylüyorlar, artık iş işten geçti gibi bir şey yok.
Bir tek nokta var yalnız. Çok çarpıcı bir bulgu daha var. O da AMOC. Okyanustaki sıcak su akıntısının 20-30 yıl içinde duracağını söylüyorlar. Bunu bu kadar net söylemeleri beni biraz ürküttü yani. Umarım abartıyorlardır. 20-30 yıl yani 2050'ye kadar bu duracak ve durursa diyorlar bu metrelerce bir deniz seviyesi yükselmesine neden olacaktır. O yüzden biz AMOC'un durmasını geri dönüşü olmayan nokta olarak tanımlıyoruz diyorlar. Onun dışındaki hiçbir şeye de henüz geri dönüşü olmayan noktaya gelmedik diyorlar. AMOC'un son derece önemli bir değişken olduğunu söylüyorlar. Bu Gulf Stream akıntısı ya da bilinen şey.
Ö. M: Evet.
Ü. Ş: Durum böyle.
Ö. M: Durum çok son derece kaygı verici ve Bütün bu verilerin üstüne araştırmaların ve ortaya konan bulguların üstüne de bu konuların bahsedilmesinin tamamen kaldırıldığı bir Amerika Birleşik Devletleri'nden bahsediyoruz. Hatta Avrupa'da da bu gidişat olabilir diye de korkular içindeyiz. Çocuklar ne yapacaklar bilmiyorum.
Ü. Ş: Evet, maalesef durum hiç parlak değil.