Greenpeace'ten Rus ordusunun nükleer tehdidine karşı analiz

-
Aa
+
a
a
a

Greenpeace, Rus ordusunun Çernobil'i işgal etmesi ve Ukrayna genelinde nükleer santrallerin ve diğer nükleer tesislerin işletilmesine yönelik tehdidin sunduğu potansiyel yıkım ve kirlenme konusunda bir analiz yayınladı. 

Fotoğraf: Greenpeace
Gezegenin Geleceği: 14 Mart 2022
 

Gezegenin Geleceği: 14 Mart 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

Fukushima Daiichi Nükleer Santrali’nde inanılmaz hasara yol açan Büyük Doğu Japonya Depremi üzerinden tam on bir yıl geçti. Yaşamını trajik bir şekilde kaybedenlere en derin taziyelerimizi ve bu felaket nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan yüz binlerce insana, en içten saygılarımızı sunarız. Yaşanan felaketin izleri zamanla silinirken ve unutulmaya yüz tutarken bugün çok daha ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. İklim kriziyle mücadelede kolaya kaçan hükümetler, bilimsel ve tarihsel gerçeklere gözlerini kapayarak nükleer enerjiyi karbonsuzlaşmanın temel çözümü olarak kabul ettirme çabası içinde. Oysa nükleer enerji üretimi, iklim değişikliğine karşı bir çözüm olarak düşünülemez. Greenpeace’in Fukushima’daki araştırmalarının da ortaya koyduğu üzere nükleer enerji, nesiller boyunca sürecek bir hata ve alınmaması gereken bir risk.  Ve bu risk, sadece Fukuşima’daki gibi doğal afetler ve insani krizlerle sınırlı olmayıp, aynı zamanda bu ayın başlarında Ukrayna'daki Zaporizhiya nükleer santralinde olduğu gibi, insanlık için sonuçlarını tahmin edemeyeceğimiz korkunç bir tehdit de olabilir. Rus ordusunun Çernobil'i işgal etmesi ve Ukrayna genelinde nükleer santrallerin ve diğer nükleer tesislerin işletilmesine yönelik tehdidin sunduğu potansiyel yıkım ve kirlenme konusunda derin endişeleri olan Greenpeace, konuyla ilgili yeni bir analiz yayınladı. Bu analize göre, olası bir kötü senaryoda, Rusya dahil olmak üzere Avrupa’nın büyük bir kısmı, en az on yıllar boyunca yaşanmaz hale gelecek ve 2011’deki Fukushima Daiichi felaketinden çok daha kötü sonuçlar doğuracaktı. Greenpeace analizinin yayınlandığı tarihten tam 2 gün sonra, analizde en riskli bölge olarak işaret edilen Ukrayna'nın Enerhodar kentindeki Zaporijya Nükleer Santralı’nda yangın çıktığı ve Rusya Savunma Bakanlığından yapılan açıklamayla santralın kontrolünün ele geçirildiği duyuruldu. Greenpeace analizinde öngörülen felakete ramak kala, BM'nin nükleer gözlemcisi Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), tesisteki güvenlik sistemlerinin hiçbirinin etkilenmediğini ve radyoaktif madde salımı olmadığını bildirdi. Ancak, savaşın devam ettiği her gün, bölgedeki nükleer santrallerin varlığı, Avrupa’nın çok geniş bir bölümünü tehdit etmeye devam edecek.

İstanbul'un Beşiktaş ilçesinde bulunan ünlü Çırağan Caddesi'nde bazı ağaçlar kesildi. 'Korumaya değer' konumda olan 112 çınar ağacının kesilmesine tepki gelirken belediye ağaçların kansere yakalandığını söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) caddeye, ağaçların hastalık nedeniyle kesildiğinin belirtildiği bir pankart astı. 150-200 yıllık ağaçların kesilmesiyle ilgili açıklama yapan İBB Park Bahçe ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı Kentsel Ekolojik Sistemler Müdürlüğü Teknik Müdür Yardımcısı Aydın Çetinkaya, ağaçların yerine yenilerinin dikildiğini belirtti. Hastalıklı toprağın dahi değiştirildiğine değinen Çetinkaya, ağaçların kesilmediği takdirde diğer çınarlara da hastalık sıçrayacağını dile getirdi.

“Türkiye’nin tahıl ambarı” olarak bilinen Konya Ovası’nda, kuraklık nedeniyle 2020-2021 sezonunda buğday ve arpa hasadında 1 milyon ton verim kaybı yaşandı. Bu ekim sezonunda bölgeye beklenenin üzerinde yağış düştü. DHA’nın haberine göre, yüksek yağış miktarı bu kez başka sorunu gündeme getirdi. Dağlık alanlarda ve ovalarda eriyen kar nedeniyle tarlalar suyla doldu. Kadınhanı ilçesine bağlı Söğütözü Mahallesi’nde buğday ve arpa ekili alanlar, sular altında kaldı. Söğütözü Mahallesi muhtarı Mehmet Erçiftçi, “Tarlalar, karların erimesi ve yağmur yağışıyla sular altında kaldı. Bulunduğumuz bölgede su altında kalan arazi yaklaşık 100 dönüm. Buna benzer çoğu bölgede su altında kalan arazi var. Bunun sonucunda da ekinlerimiz ölüyor. Buraya bir kanal açılarak suların gölette toplanması gerekiyor. Çiftçilerimizin de zararı büyük” dedi.

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi ve Boğaziçi Üniversitesi Yenilikçi Tarım ve Gıda İşletmeciliği Platformu (Boun Tarım) Kurucularından Prof. Dr. Gökhan Özertan, 2050’ye gelindiğinde fındıkta %10, üzümde %20 ve kayısı da ise verimin %40’a kadar gerileyeceğini belirtti. Boğaziçi Üniversitesi Haberler ekibinden Önder Öndeş’in aktardığına göre, iklim değişikliğinin Türkiye’de tahıl ürünleri de dâhil ciddi verim kayıplarına yol açacağını vurgulayan Prof. Dr. Özertan, kapsamlı veriye dayalı eylem planın vakit kaybetmeden hazırlanması ve buna yönelik olarak harekete geçilmesi konusunda uyarıda bulundu. Prof. Dr. Özertan, “Hazırladığımız ‘TÜSİAD Tarım ve Gıda 2020 Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Tarım ve Gıda Sektörünün Analizi Raporu’nda yer alan bulgulara göre Türkiye’de belli başlı tarım ürünlerinde 2020-2050 yılları arasında ciddi verim kayıpları olacağı öngörülüyor. Fındıkta bu oran %10’u bulurken, en ciddi etkilenen bölge Doğu Karadeniz olacak. Üzümde %20’lik bir kaybın yaşanacağı görülüyor. Malatya çevresinde yetişen ve bölgenin ekonomisinde çok büyük bir yer tutan kayısı da ise verim %40’lara varan oranda düşecek. Henüz Türkiye için verimiz olmasa da dünyada yapılan çalışmalara baktığımızda buğday, arpa gibi tahıl ürünlerinde de bölgesel olarak %20 ila %50 arasında verim düşüşü ortaya çıkacağı belirtiliyor. Bu kayıpların yaşanmasında en önemli etki iklim değişikliğine bağlı artan sıcaklıklar ve değişen yağış rejimleri. Bu durum bazı bölgelerde daha önce yetişmeyen tarım ürünlerin üretilebilmesini mümkün kılarken, bazı yerlerde de bunu imkânsız hale getirecek. Yani gelecek 30 yılda tüm dünya ile birlikte Türkiye’yi de tarımda zor günler bekliyor.” dedi.