BM iklim müzakereleri ilk kez fosil yakıtları hedef alan bir anlaşmayla sona erdi.
BM iklim müzakereleri ilk kez fosil yakıtları hedef alan bir anlaşmayla sona erdi. Ancak Çin ve diğer kömüre bağımlı gelişmekte olan ülkeler tarafından desteklenen Hindistan, kömür enerjisinin “aşamalı olarak kaldırılması” için çağrıda bulunan bir maddeyi reddetti ve metin “aşamalı azaltma” olarak değiştirildi. Londra’daki Downing Street’te Pazar günü düzenlediği basın toplantısında konferans başkanı Alok Sharma, “Çin ve Hindistan, bu özel konuda kendilerini açıklamak zorunda kalacaklar” dedi.
Pasifik temsilcileri ve müzakerecileri, COP26 İklim Zirvesinin sonucunu “sulandırılmış” ve Pasifik ülkelerini ciddi varoluşsal tehlikeye sokan “anıtsal bir başarısızlık” olarak kınadılar. Ülkelerden biri Avustralya’nın kayıp ve hasar için fon sağlamayı reddetmesinin “bölgedeki derin bir ihaneti” temsil ettiğini söyledi. Fiji başbakanı Frank Bainimarama gibi bazı Pasifik liderleri kritik iklim zirvesinin sonucu hakkında nitelikli iyimserliklerini dile getirdiler. Bainimarama “1.5 derecelik hedef Glasgow’u hırpalanmış, yaralanmış ama canlı bırakıyor” dedi. Ancak diğer birçok Pasifik uzmanı ve iklim müzakerecisi, sonuçtan memnun olmadıklarını vurguladı. Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletleri’nin (Sids) COP Bürosu temsilcisi olan Samoalı müzakereci Galumalemana Anne Rasmussen’a göre Pasifik ancak bu kadarını yapabilir: “Küçük Ada Devletleri ve Pasifik Kıyıları İttifakı gerçekten çok zorladı, herkes katıldı, ancak ne yazık ki bu taahhütlerin ve sonuçların kaderini ve yönünü belirlemek her zaman gelişmiş ve zengin ülkeler kalmış durumda.” BM iklim değişikliği çerçeve sözleşmesi sürecinde Pasifik hükümetleriyle birlikte çalışan Auimatagi, “COP26 mevcut gerçekliğimizi yeterince fark edemedi – şu anda iklim değişikliğinin etkileriyle karşı karşıyayız. Ancak şu anki durumumuzda tarihsel sorumluluklarına rağmen ABD, İngiltere ve Avustralya gibi gelişmiş ülkeler Pasifik komşularına karşı derin bir ihanet içerisinde, kayıp ve hasar için bir finansman tesisini desteklemeyi reddettiler” dedi.
Yeşil Gazete’de yer alan habere göre, TEMA Vakfı, Erozyonla Mücadele Haftası’nda erozyon kaynaklı toprak bozulumunun biyolojik çeşitliliğe olan etkisine dikkat çekmek için hafta boyunca tüm Türkiye’de toprak ve biyolojik çeşitlilik temalı eğitim ve etkinlikler düzenleyecek. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, tahrip olmuş orman ekosistemlerinin restorasyonu, mera ıslah çalışmaları ve toprak dostu sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaşmasının erozyonla mücadele kadar, doğrudan gıda güvenliğinin sağlanması ve iklim kriziyle mücadele için de büyük önem taşıdığına vurgu yaptı. Deniz Ataç, toprak bozulumunun en yaygın ve en büyük nedenlerinden birinin erozyon olduğuna dikkat çekti ve açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Erozyon kaynaklı toprak bozulumu, arazi tahribatı, iklim değişikliği, doğal varlıklardan aşırı yararlanma, işgalci türler ve kirlilik gibi sorunlar, biyolojik çeşitlilik kaybının ana nedenleri arasında sıralanabilir. Toprak bozulumunun en yaygın ve en büyük nedenlerinden biri de erozyon. Bugün iklim değişikliğiyle artan sağanak yağışlar, yaşadığımız sel gibi felaketlerle birlikte erozyonun şiddetini de artırıyor. Dünyada her yıl ortalama 75 milyar ton toprak erozyona uğruyor. Bu durum, her beş saniyede, bir futbol sahası büyüklüğünde toprağın su ve rüzgarla taşınması anlamına geliyor. Türkiye’de ise yılda 642 milyon ton toprak erozyona uğruyor.” Ataç, tarımsal ürünlerde erozyon kaynaklı üretim kaybının yüzde 50’lere ulaşabildiğini dile getirdi: “Toprakta sadece çok sayıda canlı bulunmakla kalmaz, aynı zamanda bu canlılar çok fazla çeşitlilik de gösterir. Toprak biyolojik çeşitliliğini oluşturan bu organizmalar yaşam döngülerini, toprak içinde ya da toprak yüzeyindeki üst toprak katmanında geçirirler. Ne yazık ki erozyon, toprak biyolojik çeşitliliğine ev sahipliği yapan, organik madde açısından toprağın en değerli kısmı olan üst toprağın taşınmasına ve kaybına neden oluyor. Kısacası toprak çeşitliliğini, üretkenliğini kaybediyor ve geleceğin gıda güvenliği riskini artırıyor.” Ataç, “Ormansızlaşma, meralarda aşırı otlatma ve toprak koruma tedbirleri alınmaksızın yapılan tarım uygulamaları erozyonun en temel nedenlerini oluşturuyor. Arazi tahribatına neden olan bu faaliyetlerin iklim değişikliğinde de önemli rolü bulunuyor. Atmosferdeki karbon birikiminin yüzde 23’ü arazi tahribatından kaynaklanıyor. Buna karşılık iklim değişikliği ile mücadelede, toprak karbon stoğunun korunması ve artırılması en etkili yollardan birini oluşturuyor. Bu anlamda tahrip olmuş orman ekosistemlerinin restorasyonu, mera ıslah çalışmaları ve toprak dostu sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaşması, erozyonla mücadele kadar doğrudan gıda güvenliğinin sağlanması ve iklim değişikliğiyle mücadele için de büyük önem taşıyor.” dedi.
Manisa Belediyesi’nin vazgeçmediği çöp tesisine karşı köy merasında nöbet tutan Caferbey köylüleri, iş makinelerinin girişini engellemek için cenaze namazını nöbet alanında yaptı. Salihli ilçesine bağlı köye sabah 05.00 civarında jandarma ekipleri giriş yaptı. TOMA’ların hazır bekletildiği köyde gergin bekleyiş devam ediyor. Tarımla geçimlerini sağlayan Caferbeyliler, su varlıklarının kirlenmesi ve tarımsal niteliğin düşmemesi için çöp tesisinin yapılmasına karşı çıkıyor. Projenin başka yerde yapılmasını talep eden köylüler, firmanın proje yürütücüsü olduğu tesise karşı Manisa İdare Mahkemesi’nde de karşı dava açtı. Hukuki sürece rağmen iş makineleri köye sokulmak isteniyor.