Etiyopya, Kenya ve Somali arka arkaya beş başarısız yağmur mevsimi gördü.
Yeni bir analize göre, geçen yık Afrika Boynuzu’nda, Somali’de 43 bin kişinin öldüğü tahmin edilen, yaklaşık 4,35 milyon insanı ise insani yardıma muhtaç durumda bırakan kuraklık, iklim değişikliği olmasaydı olmazdı. Etiyopya, Kenya ve Somali, Ekim 2020’den bu yana arka arkaya beş başarısız yağmur mevsimi gördü. Yardım grupları bunu ‘40 yılın en kötü kuraklığı’ olarak nitelendirdi. Ancak kuraklığın arkasındaki itici güçler karmaşık olsa da World Weather Attribution’daki (WWA) iklim bilimcilerinden oluşan bir ekip, artan seragazı emisyonlarının kuraklığı en az 100 kat daha olası hale getirdiğini buldu. WWA ile iklim değişikliğinin rolünü ortaya çıkarmak için çalışan Kenya Meteoroloji Departmanı’ndan iklim bilimci Joyce Kimutai, iklim değişikliğinin bu kuraklığı istisnai hale getirdiğini söyledi. Kimutai ve ekibi, daha soğuk bir dünyada, düşük yağış ve buharlaşma kombinasyonunun ‘hiçbir şekilde kuraklığa yol açmayacağını’ buldu. Aşırı sıcak ve şiddetli yağışların aksine bilim insanları, iklim değişikliğinin dünya çapındaki kuraklıklara katkısını belirlemekte daha zorlanıyor. WWA ekibi, bilgisayar modellerini ve iklim gözlemlerini kullanarak iklim değişikliğinin Afrika Boynuzu’nun Mart’tan Mayıs’a kadar olan uzun yağmurlarının gereğinden az yağma olasılığını iki katına çıkardığını belirlerken, Ekim’den Aralık’a kadar olan kısa süreli yağmurların ise daha fazla sürdüğünü ortaya koydu. Afrika’ya daha az yağmur yağmasına ek olarak, ısınan bir iklim daha fazla suyun toprakta buharlaşması anlamına da geliyor. Kimutai, “Bu kuraklık, öncelikle yüksek sıcaklıkların neden olduğu buharlaşma talebindeki güçlü artıştan kaynaklanıyor,” dedi.
Kuraklık İspanya’yı da vurdu
Katalonya bölgesinde 70 bin hektardan fazla tarım arazisine su veren Urgell Kanalları, 161 yıllık tarihinde ilk kez sulama için kullanılmayacak. Katalonya’nın Lleida kenti yakınlarında bulunan Urgell Kanalları, çiftçileri bu yaz için ekin türlerini değiştirmeye zorlayan kuraklık sorunu nedeniyle sulamada kullanılmayacak. Anadolu Ajansı’nın (AA) haberine göre, tarihinin en büyük kuraklık sorunlarından birini yaşayan Katalonya’da özerk yönetimin Tarım Bakanlığı tarafından yönetilen Urgell Kanallarının kapatılması işlemine bugün başlandığını açıklayan Katalonya özerk hükümet sözcüsü Patricia Plaja, “Geçmişte örneği görülmemiş bir durumla karşı karşıyayız. Kanalın modernleştirilmesi için merkezi hükümet gerekli önlemleri almazsa biz elimizden gelen her şeyi yapacağız,” dedi.
Okyanuslarda ‘benzeri görülmemiş’ ısınma
Kuraklıklar gibi okyanuslardaki ‘benzeri görülmemiş’ ısınma, iklim krizinin gözlerimizin önünde gerçekleştiğini gösteriyor. Okyanus sıcaklıklarının hızla artması, bilim insanlarının henüz açıklayamadığı bir anormallik. Uydular ve şamandıralar tarafından toplanan Optimum Enterpolasyon Deniz Yüzeyi Sıcaklığı (OISST) serisi olarak bilinen ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) tarafından derlenen veriler, 1981’e kadar uzanan bir seride, son 42 gün boyunca sürekli olarak önceki yıllardan daha yüksek sıcaklıklar gösterdi. Dünyanın bu yıl Pasifik’te küresel ısınma etkisinde döngüsel bir hava sistemi olan El Niño hava olayının eşiğinde olduğu düşünülüyor. Ancak El Niño sistemi henüz gelişmedi, bu nedenle bu salınım okyanus sıcaklıklarının normalde yıllık Mart ve Nisan zirvelerinden düştüğü yılın bir zamanında. Yani son zamanlarda yaşanan hızlı ısınmayı açıklayamaz. Okyanusların ısınması birçok nedenden dolayı endişe verici. Deniz suyu, daha yüksek sıcaklıklarda daha fazla yer kaplayarak deniz seviyesinin yükselmesini hızlandırır. Bunun yanı sıra kutuplardaki daha sıcak su, buzulların erimesini de hızlandırır. Türlerin uyum sağlaması zor veya imkansız olabileceğinden, daha yüksek sıcaklıklar deniz ekosistemleri için de korkunç olabilir. Özellikle mercanlar, yıkıcı ağarmalara maruz kalabilir. Bazı bilim insanları, hızlı ısınmanın tahmin edilenden daha hızlı ilerleyen iklim krizinin bir işareti olabileceğinden korkuyor.
Kanal İstanbul için ÇED’e itiraz
BirGün’den Gökay Başcan’ın haberine göre, Kanal İstanbul’a karşı açılan davada bilirkişi raporu açıklandı. Heyetten bazıları ‘yeterli’ görse de raporda önemli tespitler yer aldı; Var olmayan çalışma kaynak gösterildi, uzmanlığı olmayan doktora öğrencisinin raporda imzası var, bazı veriler güncel gibi gösterildi. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) dosyasında imzası bulunan bazı kişilerin alanında uzman olmadığı, çelişkili verilerin olduğu belirtilen raporda, top mahkemeye atıldı. Raporun son bölümünde şu ifadeler dikkat çekti: "ÇED raporunun bazı uzmanlık alanları için uygun olduğu, bazı uzmanlık alanları açısından ise uygun olmadığı görüldü." Kanal İstanbul için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ÇED olumlu kararı verildi. ÇED olumlu kararına karşı meslek odalarınca açılan davada mahkeme, bilirkişi keşfi yapılmasına karar verdi. Atanan bilirkişi heyeti de tepkilere neden oldu. İktidarın birçok ‘mega projesi’nde yer alan ‘tanıdık’ isimlere yapılan itirazlar mahkeme tarafından reddedildi. Geçen yıl Mart ayında yapılacak keşif öncesinde mahkeme heyeti ve taraflar, İstanbul Bölge İdare Mahkemeleri’nde toplandı. Davacılar, keşif öncesinde itirazlarının tutanak altına alınmasını istedi. Mahkeme heyeti ise beyanların, keşiften sonra kayıt altına alınacağını belirtti. Davacılar, bunun üzerine hukuksuzluğa ortak olmayacaklarını belirterek keşfe katılmayacaklarını açıkladı. Davacılar olmadan yapılan keşif sonrası hazırlanan rapor mahkemeye sunuldu. Bazı uzmanlık alanları ÇED raporunu yeterli görse de orman, arkeoloji, deniz biyolojisi gibi birçok alandaki uzmanlar ÇED’e itiraz etti.